Jung’a Psikoterapi

Jung’a Psikoterapi

 Jung’a göre  Nevroz;

Nevroz kendi kendine acı çeken kişinin yaşantısına ve sık sıkta sağlığına karışmış özel bir çeşit ruhsal tedirginliktir. Jung’ a göre nevroz; iki eğilim arasındaki çatışmadan kaynaklanır. Bu iki eğilim biri bilinçle dile getirilir, diğeri bilinçten     ayrılmış, bağımsız fakat bilinçdışı sayılan bir kompleks olarak dile getirilir. Bu kompleks daha önce bilince ait olmuş olabilir yada olmayabilir.

Birey, kendisinin en derinlerindeki doğal yönlerinin farkına vararak doğası ile bütünleşmiş bir benliğe ulaşabilir. Böylelikle kendisinin yaratmadığı bir dünyada huzur içinde yaşayabilir. Bunu başaramayanlar ise nevrozların ve hastalıkların içinde kıvranırlar.

Jung’a göre nevrozun bütünüyle olumsuz bir şey olarak görmez ve eğer anlaşılabilirse yeni gelişme olasılıklarının onun içinde ipuçlarından çıkarılarak sağlanabilir.

İnsanın doğasında cinsellik ve kendini kanıtlamadan daha önemli dürtüler olduğu görüşünü savunur. Ve  yaşamın ikinci yarısında kültürel yada ruhsal dürtülerin ilk ikisinden daha önemli olduğunu düşünür.

Konuşma ve bellek tutuklukları, bellek yitimi, isteri krizleri körlük nedeni açıkça belirlenemeyen hastalıklar(baş ağrıları, ateş v.b)nın kökenin de nevroz vardır. Bundan dolayı günah çıkartma analitik tedavide birincil önem sahiptir.

Tedavinin  Amacı;

  • kişinin kişisel ve kolektif  bilinçdışı materyallerinin farkına varmasına yardımcı olmaktır.
  • Kendi içlerindeki zıt kutupları uzlaştırmalarına yardımcı olmak
  • Benliğin boyutlarını tanımak ve ifadelerine izin vermek
  • Danışmanın amacı danışanın içindeki kullanılamayan olanakların kullanılması, gerçekten onun nasıl bir insan olduğunu saptanması ve bunlara uygun bir biçimde yaşamayı öğrenmesidir.

Tedavinin amacı hastanın içindeki kullanılmayan olanakların araştırılması gerçekten onun nasıl bir insan olduğu saptanması  ve bunlara uygun bir biçimde yaşamayı öğrenmesidir.(ilk madde). Bu yüzden  analizci hastanın gelişmesi gereken yolun ne olduğu üzerine önceden düşünülmüş fikirleri bir yana bırakmalıdır. Ağırlık tedavide değil analizci ve hasta arasındaki ilişkidedir. Çünkü ikisi de yanıtı bilmemekte ve sonucu kestirememektedir.

Danışman – Danışan İlişkisi

  • Danışma süreci iki insan arasındaki ilişkiye dayanır.
  • Danışman danışana kendi görüşlerini kabul için zorlayamaz.
  • Danışan, yaşam yolunu kendi başına bulabilecektir (biz sadece ona yardımcı oluruz)
  • Danışman,danışan gibi ilk önce analizden geçmiş olması gerekir kendi gölgesini tanımış olması gerekir.

Terapist kendi duygu  ve yaşantılarını hatta rüyalarını anlatabilir, şakalaşabilir ve önerilerde bulunabilir. İlişki bağlı olunan kuramdan ziyade her iki kişinin kişilikleriyle belirlenir. Terapist tedaviyi hastaya göre ayarlamalıdır.

Transferans, açıklama ile çözümlenemez. Analizci ile birlikte yaşanılması gereken bir olaydır.