Junga Göre Din VE Bireyleşme

DİN VE BİREYLEŞME

   DİN:

İnsanlardaki, kendi tanımlamasıyla, doğal dinsel işlevdir. İnsanın ruh sağlığı ve kararlılığı içgüdülerin olduğu kadar bu doğal dinsel işlevinde uygun bir biçimde ifade edilmesine bağlıdır.

Kolektif bilinçdışının, arketiplerini incelediğimizde insanın bir dinsel işleve sahip olduğunu ve bu işlevin kendi doğrultusun da insanı cinsellik ve saldırganlık içgüdüleri kadar güçlü bir şekilde etkilediğini saptarız. Arketiplerin bilinçli olarak dile getirilmesi dinin temel bir özelliğidir. Tümüyle akılcı olan hiçbir sistem bunu başaramaz ve bu nedenle dinsel gerçekler hep paradoksal niteliktedirler. Eğer din paradokslardan kaçınmaya çalışırsa yalnızca kendini zayıflatmış olur

İnsan da bir tanrı imajı vardır ve İnsan içindeki bu tanrı imajını yaşamaya ihtiyacı vardır. Eğer bu gerçekleşmezse karakterinde bir çatlak olur. Dıştan uygar olarak görünebilir; Ancak içinde kendisini yöneten ilkel bir tanrı vardır ve kendisi bir barbardır. Dıştaki tanrı imajı ile içerideki imajın uyumu psikolojik kültür eksikliğinden dolayı gelişmemiştir ve bu nedenle tanrı tanımazlığın içine sıkışıp kalmıştır

Peki, gereksinimlerin dinde doyurucu bir karşılığını bulamayanlar için ne gibi  bir çözüm yolu vardır? İşte jung bunu tanımlamak içinde bireyleşmeyi kullandı.

BİREYLEŞME :

Kişiliğin göz ardı edilmiş yönleriyle uzlaşmaya varmak demektir. Bilinç ve bilinçdışından herhangi biri öteki tarafından baskı altına alınır ve yaralanırsa ikisinin bir bütünlük oluşturma olanağı ortadan kalkar.

Bütün olmuş bir insan bir bireydir fakat bireysel değildir. Bireysel olmak sık sık başkasına karşı farklı davranışlar geliştiren yada bencil biçim de davrananlar için kullanılan ego merkezli olmak demektir. Bireyselleşmeyi sağlamış kişi ise kendi özgün kişiliğinin farkında olmasıyla ve bilinçdışını kabullenişi ile tüm canlılarla hatta inorganik madde ve evren ile olan kardeşliğini gerçekleştirmiştir. Hiçbir insan bütün değildir. Bütünün bir bölümüdür. Örneğin bir toprak parçası denize sürüklenirse Avrupa kıtası eksilmiş demektir.

Toplumlumuz  bilimsel bilgi ve teknik beceri üzerine kurulmuştur ve bunu elde etmek için İnsanlar kaçınılmaz olarak tek yönlü gelişmeye zorlanırlar. Bilince bağlı zihinlerini geliştirirler ve sezgici özlerini bastırırlar.

Aynı yolculukta yolculuğa çıkan kişinin  önce kendi “gölge” siyle tanışması bu  ürkütücü veya güçlü yönüyle birlikte yaşamayı öğrenmesi gereklidir. Karşıtlıkların uyuşumu olmazsa bütünleşme  sağlanamaz.

Bu önemli süreçlerin riskleri de vardır. Bu konuda ki en önemli risk  arketiplerin büyüleyici etkisine boyun eğme tehlikesidir

Tags: No tags

Leave Your Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *