RETT SENDROMU

[xt_tab style=”xa-red” ][xt_item title=”AÇIKLAMA” icon=”Select Icon—“]

RETT SENDROMU
Epidemiyoloji
aygın gelişimsel bozukluklar arasında yer alan Rett sendromu (RS) X’e bağlı dominant geçişli (Balmer ve ark. 2002), kızlarda görülen, ilerleyici nörogelişimsel bozukluktur (Skuse ve Kuntsi 2002). Rett sendromu ilk kez Avusturyalı pediyat- rist Andreas Rett tarafından 1966’da “çocuklukta beyin atrofisi” olarak tanımlamıştır. Hagberg ve arkadaşlarının 1983’de “kızlarda otizm, demans, ataksi, amaçlı el kullanımı kaybı ile giden ilerleyici bozukluk” olarak Rett sendromunu yayımlamasın­dan sonra bozukluk İngilizce literatürde dikkati çekmiştir (Dunn 2001).

RS prevalansı, 10-15 bin kızda 1’dir. Fenilketonüriden daha yaygın görülen bu bozukluk (Dunn 2001), kızlarda ileri derecede ağır mental retardasyonun Down sendromundan sonra en sık ikinci nedenidir. RS neredeyse tamamen kızlarda (Ellaway ve Christodoulou 1999); her kıtada ve her ırkta görülmektedir (Kerr 2002).

Tanı ve Klinik Özellikler

RS tanısı klinik özelliklere ve tanısal kriterlere göre konur (Tablo 1). Normal prenatal ve perinatal dönem ve ilk 5-6 ay boyunca normal gelişim ve doğumda normal olan baş çevresi ile birlikte çoğu kez mikrosefaliye yol açacak şekilde baş çevresi büyümesinin durması tanı için esaslardır. Amaçlı el hareketleri, vokalizasyon ve iletişim becerileri gibi kazanılmış olan beceriler 3 ay- 3 yaş arasında kay­bolur. Amaçlı el hareketlerinin kaybını RS için tipik olan yoğun, sürekli, stereotipik el hareketleri izler. Bu hareketler yılankavi bükmeler, el yıkama, kanat çırpma, el çırpma, okşama, hap yuvarlama şek­linde uyanıkken olan el otomatizmaları şeklindedir. Spazmodik gövde ataksisi veya yürüyüş ataksisi vardır. Destekleyici tanısal kriterler arasında; spastisite, periferik vazomotor bozukluk, skolyoz ve büyüme geriliği de yer almaktadır (Ellaway ve Christodoulou 1999).

Rett Sendromu Tanısal Çalışma Grubu’nun oluş­turduğu tanısal kriterler günümüzde geliştirilmeye çalışılmaktadır. Bu amaçla yapılan çalışmalarda, tanı kriterleri arasında yer almayan korku/anksiyete, çığlık atma, gece ağlama ve gülme, tekrarlayıcı ağız/dil hareketleri ve yüzde gri- mas (diş gösterme şeklinde ağız ve mimik hareket­leri) gibi belirtiler RS için ek kriter olarak öne­rilmektedir (Mount ve ark. 2002a).

Hagberg bozukluğun “forme fruste”, “geç regres- yon”, “konjenital başlangıç”, “korunmuş konuşma”, “erkek”, “erken nöbet” gibi varyantlarını tanım-

Rett sendromu için tanı kriterleri

Gerekli kriterler

  • Normal prenatal ve perinatal dönem

ilk 5-6 ayda normal aralıkta gelişimsel ilerleme

Doğumda normal baş çevresi, sonradan azalma

Kazanılmış becerilerin azalması veya kaybı (6 ay-3 yaş arası başlangıç)

Amaçlı el kullanımı Vokalizasyon veya konuşma (sözcükler)

  • Gelişimde belirgin gecikme
  • El stereotipilerinin ortaya çıkışı
  • Yürüyüş ve gövde apraksisi (4 yaşla birlikte)

Destekleyici kriterler

  • Solunum disfonksiyonu

Uyanıkken periyodik apne Aralıklı hiperventilasyon Nefesini tutma

Zorla hava veya tükürük çıkarma

  • EEG anormallikleri

intermittan ritmik aktivite (3-5 Hz) ile birlikte yavaş dalga zemini

Klinik nöbetler olsun olmasın epileptiform deşarjlar

  • Spastisite, sonrasında kas harabiyeti ve distoni
  • Periferik motor bozukluk
  • Skolyoz
  • Büyüme geriliği
  • Hipotrofik, küçük, soğuk ayak Dışlama kriterleri
  • Mikrosefali ve büyüme geriliğinin doğum öncesi başladığı kanıtları
  • Organomegali ve diğer depo hastalığı belirtileri
  • Retinopati veya optik atrofi
  • Tanınabilir metabolik ya da diğer nörodejeneratif bozukluk varlığı
  • Ağır enfeksiyon ya da travmaya bağlı edinsel nörolojik bozukluk
  • Tanının 2-5 yaşa kadar kesinleşmeden kalması

olup olmadığı bilinmemektedir (Ellaway ve Christodoulou 1999).

Bozukluğun doğal öyküsü dört evreye ayrılmak­tadır:

  1. Evre: Duraklama

6 ay-1.5 yaşındaki erken başlangıçlı duraklamanın olduğu bu evrede, gelişimsel durma, baş çevresi büyümesinde azalma, iletişim, göz teması ve oyun ilgisinde azalma vardır (Dunn 2001). Baş büyüme­sinin yavaşlaması 2-4. aylarda başlar ve yaşamın

  • yıllarında çocuğun normal büyüme eğrisinin altına düşer (Ellaway ve Christodoulou 1999)
  • 2.Evre: Bilişsel ve motor yıkımla gerileme

Değişiklikler akut veya sinsi olabilir ve bir nörode- jeneratif bozukluktaki gibidir. Çoğunlukla geçici strabismus görülür (Ellaway ve Christodoulou 1999). Gelişimsel bozulma, otistik özellikler ve ste­reotipiler, konuşma kaybı, el bükmeyle birlikte el becerileri kaybı, ağır demans, apraksi ve ataksi ve uyanıkken hiperventilasyonla birlikte düzensiz so­lunum vardır. Bu evrede nöbetler başlayabilir (Dunn 2001).

Kızların yaklaşık %75’inde solunum anormallikleri görülür. Hava yutma ve siyanotik ataklar bu bo­zukluğa özgüdür ve nöbetlerle karıştırılabilir (Ellaway ve Christodoulou 1999). Uykuda solunu­mun çoğunlukla normal oluşu, RS’li hastalarda be­yin sapı solunum kontrolünün normal olduğunu düşündürmektedir. Uyanıklıktaki bozuk solunu­mun, solunum üzerindeki kortikal etkenlerden kay­naklandığı ileri sürülmektedir (Marcus ve ark. 1994).

  • 5 yaşlarında “yavaş zemin aktivitesi, santral di­kenler veya santral bölgede olağan dışı teta ritmi” şeklinde EEG anormallikleri ortaya çıkar (Ellaway ve Christodoulou 1999). Epileptiform bulgular III. evredeki olgularda %97 ve IV. evredeki olgularda %60 oranlarında bildirilmektedir (Dunn 2001). Nöronal uyarılabilirliğin göstergesi olan çeşitli tipte nöbetler 3-5 yaşlarında başlar (Ellaway ve Christodoulou 1999). Klasik olguların %75’inde en azından bir epileptik nöbet bildirilmiştir ve yaklaşık %50’sinde jeneralize veya fokal olabilen epileptik nöbetler sürer (Kerr 2002).

 3.Evre: Kısmi iyileşme

Bu durağan evre okul öncesinden okul yıllarına uzanır. Belirgin motor disfonksiyon ve spazmodik gövde ataksisi vardır (Dunn 2001). Üçüncü evre­deki başlıca tanısal özellikler, önceki evrede başlayan tanı koydurucu stereotipik el hareketleri ve el kullanım zayıflığıdır. Kızlar interaktif oyuncak­larla oynama ya da çok basit komutlara uyma gibi minimal beceriler kazanabilirler (Ellaway ve Christodoulou 1999). Bununla birlikte gerileme dönemi sonrasında RS’li bireyler ileri derecede ağır bilişsel yetersizlik gösterirler; mental yaş 8 ayın altındadır ve ‘istemli dönem öncesindeki’ (pre- intentional) iletişim düzeyindedir (Mount ve ark. 2002).

Büyüme yetersizliği kızların %85-90’ında görülür ve yaşla birlikte kötüleşir (Ellaway ve Christodoulou 1999, Ellaway ve Christodoulou 1999). Beslenme zorlukları sıktır ve yaşla birlikte artar. Beslenme sorunlarında kas tonusu artışı, istemsiz hareketler, solunum düzensizlikleri ve iştah kaybı etkilidir. Sıklıkla bildirilen konstipasyon ve gastroösefageal reflü, genel otonomik işlev bozuk­luğu ile ilişkilidir (Kerr 2002).

4.Evre: Bilişsel stabilite

Bu evrede bozukluk bir platoya ulaşır. Çoğu hasta­da solunum düzensizlikleri azalır. Bilişsel durum değişmeden kalır veya minimal iyileşme gösterir. Yaygın hipotoni, hastaların çoğunda belirgin rijidite ve distoniye dönüşür ve ilerleyici değişiklik­ler olur. Hastaların yaklaşık yarısında skolyoz oluşur (Ellaway ve Christodoulou 1999). Motor bozulmanın olduğu bu evrede, 15 yaşında kızların hareketliliği azalır ve çoğunlukla tekerlekli is­kemleye bağlanır. Sıklıkla gergin topuk tendon- larıyla birlikte paraparezi vardır. Ayak trofik ve siyanotik olabilir. Epilepsi seyrekleşir ve daha kolay kontrol edilir. Emosyonel temas iyileşebilir (Dunn

2001).

Yaşam süresi değişkendir ve ölüm yaşı 2 yaş – erişkinlik arasındadır. Ölümlerin üçte biri yaşamın ilk iki dekadında; çoğunlukla kardiyak ileti anor­mallikleri, akciğer enfeksiyonları ve kazalara bağlıdır (Ellaway ve Christodoulou 1999).

rett bozukluğunda/sendromunda Ayırıcı tanı

Gerilemesi sürmekte olan küçük kızlarda değer­lendirme güçtür. Tek anormal özellik gelişimsel ge­rileme olabilir. Bazı otistik davranışlar görülür.

Normal görünen çocuğun stabilizasyonu izleyerek gerilemesi ve ağır zihinsel ve fiziksel engelli hale gelmesi şeklindeki klinik tablonun ayırıcı tanısında yer alan bozukluklar (Ellaway ve Christodoulou 1999) aşağıda sunulmuştur (Tablo 2).

RS’li kızlardaki otizm benzeri davranışlar tanı kar­maşasına yol açabilir (Skuse ve Kuntsi 2002). Yaşamın ikinci yılında belirgin bozulma göstere­bilen otistik bozuklukta erkek/kız oranı 3/1’dir. Tanısal incelemelerde doğumsal metabolik defekt ve anoksi, iskemi veya travmaya bağlı beyin hasarı ayırt edilmelidir. İstenen manyetik rezonans görün­tülemede belirgin kaudat nükleus başı, lentiform nukleus ve talamus beklenenden küçük olarak bulunabilir (Dunn 2001).

rett bozukluğunda/sendromunda Nöropatoloji / Patoloji

RS’de beyin atrofisi dışında; hücre kaybı, enfla- masyon, gliozis ya da nöronal migrasyon defekti gibi herhangi bir morfolojik değişiklik saptan­mamıştır. Miyelinizasyon olur, fakat kortikal gelişim kusurludur. Nöronlar küçüktür ve bazı alanlarda dendritik dallanma azdır. Patolojik çalışmalar beyin ağırlığının ve boyutunun yaş eşleştirilmiş kontrole göre %12-34 daha az olduğunu göstermektedir (Ellaway ve Christodoulou 1999). Azalmanın en fazla olduğu bölgeler frontal lob, kaudat nükleus ve mezensefalondur (Dunn 2001). Maturasyon ve malformasyonun değişik evrelerinde olan bölgesel farklılıklar vardır. RS’de sadece gelişim durmaz, beyin gelişiminin kritik döneminde belli beyin böl­gelerinde seçici değişiklikler oluşur (Armstrong

  • . Substantia nigranın zona compactası hipopigmentedir. Substantia nigrada bildirilen anormallikler RS’li hastalarda görülen distoni, rijidite ve bradikinezi gibi hareket bozukluklarıyla ilgili olabilir (Ellaway ve Christodoulou 1999).

PET çalışmalarında saptanan özellikle frontal lobda glikoz alımı artışının, sinapsta artmış gluta- mat döngüsü ile ilişkili olabileceği ileri sürülmekte­dir. Gelişmekte olan beyinde buna bağlı olarak oluşan           nöroeksitotoksik hasar nöbetlere,

davranışsal bozukluğa ve solunumsal düzensizlik­lere yol açabilir (Naidu ve ark. 2001). RS’sinde beyin glikoz metabolizmasının 1 yaşından küçük normal   çocuklara benzer şekilde olması

(Villemagne ve ark. 2002) ve ‘toplam ve gündüz uykusunda yaşa uygun normal azalmayı göster-

Tablo 2. Rett sendromunun ayırıcı tanısında düşünülmesi gereken hastalıklar

infantil spazm gibi epileptik sendromlar

Amino asit ya da organik asit metabolizma bozuklukları

Akut ya da kronik ansefalitler

Mitokondriyal hastalıklar

Lizozomal depo hastalıkları

Ataksik serebral palsi

Angelman Sendromu

Otizm

işitme kaybı Çocukluk psikozu

meme’ şeklindeki immatür uyku şekli (Ellaway ve ark. 2001a) matürasyonel duraklamanın işaretleri arasında belirtilmektedir.

rett bozukluğunda/sendromunda Nörokimyasal ve metabolik çalışmalar

Anormal hareketler, rijidite ve mental retardasyon şeklindeki klinik tablo RS’de nörotransmiter değişiklikleri olabileceğini düşündürmektedir. Beyin dokusu ve serebrospinal sıvıda değişmiş düzeylerde nörotransmiterler, biyojenik aminler, opioidler ve asetil kolin ya da bunların metabolit- leri bildirilmiştir (Ellaway ve Christodoulou 1999). Beyin otopsi çalışmalarında noradrenalin, dopamin veya serotonin ve metabolitlerinin düzeylerinde düşmelerle birlikte, kortikal kolin asetil transferaz ve mikrotübül ilişkili proteinlerde (microtubule associated proteins) (MAP) azalma saptanmıştır. RS’de spinal sıvıda glutamat artarken, Substans P düşük bulunmuştur (Dunn 2001a).

Andreas Rett’in RS’de hiperamonyemi olduğuna ilişkin görüşleri artık önemini yitirmiştir (Kerr 2002). RS’li olguların az bir kısmında geçici ve değişken hiperamonyemi bildirilmektedir. RS’li kızlarda karbonhidrat metabolizmasında anormal­likler bildirilmiştir; plazma laktat ve pirüvat düzey­lerinde orta düzeyde yükselmeler, serebrospinal sıvıda laktat ve pirüvat düzeylerinde yükseklik sap­tanmıştır. RS’deki yüksek BOS laktat düzeylerinin hiperventilasyonla ilişkili olduğu bildirilmektedir (Ellaway ve Christodoulou 1999).

Genetik

Rett sendromlu monozigot (MZ) ikizlerdeki yüksek konkordans oranı ve dizigot (DZ) ikizlerdeki diskor- dans nedeniyle genetik bir bozukluk akla gelmek­tedir (Ellaway ve Christodoulou 1999). Ailesel tek­rarlama riski %1’den az olmakla birlikte (Leonard ve ark. 2000) bu oran şansa göre daha fazladır. Ailesel olgularda daha çok anne tarafından çeşitli düzeylerde bozukluk gösteren bireyler vardır. ‘Her olguda sporadik, de novo bir mutasyonun olduğu, X’e bağlı dominant kalıtım ve erkekte öldürücü olma’ önerilen kalıtım şeklidir. Genetik çalışmalar­da RS ile ilişkili olan gene adım adım yaklaşılmıştır (Ellaway ve Christodoulou 1999) ve 1999’da Amir ve arkadaşları Rett bozukluğuyla MECP2 geninin ilişkisini saptamıştır (Dunn 2001). MECP2, methyl- CpG-binding protein 2’yi kodlayan gendir (Balmer ve ark. 2002). Mutasyon Xq28’de, uzun kolun telomerik bölgesinde gerçekleşir (Dunn 2001). Bu güne kadar ortaya çıkarılan mutasyonlar MECP2 geninin işlevinde tam değil kısmi kayba yol açmak­tadır. Hücrelerin belli oranından fazlasında MECP2 işlevinin tam kaybı insan ve farelerin yaşamıyla bağdaşmaz (Takagi 2001). İlgili genin saptan­masından sonra RS olgularındaki bu genin mutas- yon oranları ve mutasyon bölgeleriyle fenotip arasındaki ilişki yoğun bir şekilde araştırılmaya başlanmıştır (Monro’s ve ark. 2001).

MECP2 mutasyonları sporadik klasik RS olgu­larının %75-90’ında ve ailesel olguların %50’sinde saptanmaktadır (Mount ve ark. 2002a, Shahbazian ve Zoghbia 2001). De novo ve nadir ailesel olgularda 100’den fazla farklı mutasyon gösterilmiştir (Kerr 2002) ve bunlar başlıca MECP2’nin methyl-CpG-binding ve transcriptional represyon bölgelerindedir (Buyse ve ark. 2000).

MECP2’nin kodladığı protein global transkripsi- yonel sessizleştirici (transcriptional repressor) (Shastry 2001). RS’de erken postnatal dönemde sinapsları şekillendiren aksonal ve dendritik ayrın- tılandırma ve budama süreçlerini kontrol eden genetik programlar bozulur. MECP2 gibi bir trans- kripsiyonel sessizleştiricideki mutasyonun diğer genlerin uygunsuz artışına (up-regulation) yol açması olasıdır; ne var ki, bu artış başkalarını baskılayabilir. Eldeki veriler özellikle sinapsların presinaptik ve postsinaptik bileşenlerinin nöronal gelişiminde bozukluk olduğunu göstermektedir. MECP2’nin fizyolojik işlevinin fetal yaşamda süreci inhibe eden genleri sessizleştirerek, sinaps proli- ferasyonunu kolaylaştırmak olabileceği düşünül­mektedir (Johnston ve ark. 2001).

İki çift MZ ikizin RS için diskordan olduğu (Ellaway ve Christodoulou 1999) ve konkordan MZ ikiz çift­lerinin bazılarında klinik görünümün ikizler arasın­da farklı olduğu bildirilmiştir (Kerr 2002). RS’de genotip – fenotip uyumunun her zaman olmaması (Takagi 2001), klinik şiddetin oldukça değişken olması ve MECP2 mutasyonlarının farklı klinik durumlarda görülebilmesi, klinik tabloda mutas- yonun tip ve pozisyonundan başka faktörlerin et­kili olabileceğini düşündürmektedir (Shahbazian ve Zoghbia 2001, Singer ve Naidu 2001, Kerr

  • . Mutasyonlu X’in aktif olduğu hücrelerin oranı (Kerr 2002) ve kritik dokularda (özellikle beyin) aktif olup olmaması (Skuse ve Kuntsi 2002) klinik görünümü etkilemektedir. X kromozomunun etkisiz şekli ve somatik mozaisizm, mutasyonlu X’in etkili olduğu hücre oranını değiştirebilmektedir (Kerr 2002). MECP2 geni için somatik mozai- sizmde hücrelerin bazılarında mutasyon sap­tanırken bazılarında bu genin normal kopyası vardır (Percy 2001). X kromozomunun etkisizleşti­rilmesi (inaktivasyon) embriyonik hücrelerin fark­lılaşması sırasında (diferansiyasyon) oluşan gelişimsel bir olaydır ve etkisizleştirme rasgele bir şekilde ve tüm dokularda yaklaşık yarı yarıya anneden veya babadan gelen X kromozomu aktif olacak şekilde gerçekleşmektedir. Bu nedenle RS olan olgularda, hücrelerin yaklaşık yarısında nor­mal MECP2 geni aktifken yarısında mutasyona uğramış gen aktiftir. Bu etkisizleştirmede dağılımın belli bir kromozom lehine olması (skewing) veya hangi bölgede hangi allelin aktif olduğu klinik tabloyu şekillendirmektedir (Takagi 2001).

Başlangıç mutasyonunun ebeveynlerden birinde olduğu düşünülmektedir (Kerr 2002). Sporadik olguların %88’i babadan gelen MECP2’deki mutasyondan kaynaklanır. Ailesel RS olgularında ve erkeklerdeki mutasyonda anneden gelen X kro­mozomunda mutasyon vardır (Singer ve Naidu

  • . Klinefelter gibi normal bir X kromozomu­nun olduğu XXY karyotipindeki olgularda (Kerr
  • ve somatik mozaisizm durumuda RS’ye benzer klinik tablonun olduğu, yaşayan erkek olgular oluşur. Böylece erkeklerde öldürücü olması beklenen X’e bağlı dominant bozukluktaki (Clayton-Smith ve ark. 2000) MECP2 mutasyon- ları farklı klinik görünümlere yol açar (Shahbazian ve Zoghbia 2001). Sperm oluşumunda ovuma göre çok daha fazla sperm bölünmesi gerçekleşti­ğinden dolayı, mutasyon sıklıkla babada gerçekleş­mektedir. Baba kızına tek X’ini verdiğinden dolayı, oğlanlara göre kızlarda olasılık daha fazladır (Kerr
  • . Zorunlu taşıyıcı MECP2 mutasyonu için mozaik olduğunda (Xiang ve ark. 2002) veya X inaktivasyonu normal X lehine olduğunda, ailesel tekrar olabilmektedir. Eğer mutasyon zigotta ortaya çıkarsa, dişi ya da erkek birey RS için mozaik olacaktır. Bu tür durumlar RS’nin klasik, hafif, şiddetli olgularının yanı sıra, başka sendrom- larla da bağlantılı olabilir (Kerr 2002). Bu nedenle MECP2 geni X’e bağlı özgül olmayan mental geri­likte olası bir aday gendir (Couvert ve ark. 2001).

Macaristan, İtalya, Avustralya, Norveç ve İsveç’te yapılan çalışmalarda, RS olgularının belli coğrafik bölgelerde kümelenme eğilimi gösterdiği saptan­mıştır (Dunn 2001). Bu bulgular RS’de geçiş şek­linin pre-mutasyondan birkaç nesil içinde tam mutasyona dönüşme şeklinde olabileceğini düşündürmektedir (Leonard ve ark. 2000a).

RS’nin geninin belirlenmesi, bozukluğun erken tanısını ve riskli ailelerde uygun genetik rehberliği sağlayabilir (Ellaway ve Christodoulou 1999). Genel tekrar riskinin çok düşük olması nedeniyle çoğunlukla doğum öncesi tanı için amniyosentez önerilmemektedir (Kerr 2002). MECP2 mutasyonu saptanırsa öncelikle kız kardeşler ve baba için mutasyon analizi uygulanabilir. RS’li kız kardeşi olan, gelişimsel sorunları olan erkeklerde de mutasyon analizi yapılabilir (Singer ve Naidu 2001).

rett bozukluğunda/sendromunda Yönlendirme

Tanısal değerlendirme ile birlikte sosyal, nöro- psikolojik ve fizik tedaviye yönelik değerlendirme tamamlanmalı ve yönlendirme planlanmalıdır (Dunn 2001). RS’nin tıbbi yönlendirmesi temelde semptomatik ve destekleyicidir. Tam düzelme yok­tur. Sözel iletişim eksikliği nedeniyle, iletişim tahta­ları ve teknik gereçler gibi alternatif iletişim yol­larının öğretilmesi yararlı olabilir. Bazı kızlar gözle işaret, jestler ve beden dili ile iletişim kurabilirler. Nöbet kontrolü sorundur. Nöbet bozukluğunun kesin tanısı ve uygun antiepileptik seçimi gereklidir. Diğer tedavi denemeleri arasında yer alan müzik tedavisi, hidroterapi ve masaj ajitasyonu azaltır ve rahatlama sağlar (Ellaway ve Christodoulou 1999). El stereotipileri daha yararlı davranışları engellediğinde veya deriyi korumayı gerektirir duruma ulaşıldığında bir elin geçici olarak sınırlan­ması uygundur; bu durum ayrıca diğer elin kul­lanımını kolaylaştırabilir. Ancak rutin sınırlamadan kaçınılmalıdır. RS’li bireylerin özellikle uyanıklıkta artan ajitasyon eğilimi vardır. İstemsiz hareketleri davranışçı yöntemlerle durdurmaya çalışmak etki­sizdir. İstemsiz hareketler, ajitasyon ve anksiyete için sessiz ve güven veren ortam yararlı olabilir (Kerr 2002)

.

rett sendromuznunda Tedaviye yönelik ilaç denemeleri

L-karnitin uygulamasının iletişim becerileri, uyku düzeni, konsantrasyon ve hareketlilik üzerindeki olumlu etkilerle yaşam kalitesini iyileştirdiğini gösteren çalışmalar vardır (Ellaway ve ark. 2001 ve Ellaway ve ark. 1999). Ek antikonvülzan olarak kullanılan magnezyumun hiperventilasyon ve siyanotik atakları, ajitasyon ve el stereotipilerini azalttığı bildirilmiştir (Yamashita ve ark. 1999). Melatoninin uyku latansını azalttığı, toplam uyku zamanını ve uyku etkinliğini iyileştirdiği saptan­mıştır (Ellaway ve Christodoulou 1999). RS’de beyin omurilik sıvısında sinir büyüme faktörü (NGF) düzeyinde azalma saptanmıştır. NGF ben­zeri etkisi olan Cerebrolysin uygulaması ile RS’li hastalarda davranışsal aktivite, dikkat, motor işlevler ve sözel olmayan sosyal iletişim artışı gös­terilmiştir (Gorbachevska ve ark. 2001).

Sonuç olarak “yaygın gelişimsel bozukluklar” arasında yer alan Rett sendromu kızlarda görülen, X’e bağlı dominant geçişli, ilerleyici nörogelişimsel bir bozukluktur. Etkin tedavi yönteminin olma­masına karşın; bozuklukla ilişkili mutasyonun 1999 yılında, X kromozomunun uzun kolundaki (Xq28) MECP2 geninde saptanması, hem Rett sendromu- nun doğum öncesinde tanısı ve genetik tedavisine, hem de benzer gelişimsel bozuklukların etiyopato- genezine ilişkin umut verici gelişmeleri hızlandır­mıştır.

[/xt_item][xt_item title=”İLGİLİ VİDEO” icon=”Select Icon—“]BELTEN[/xt_item][xt_item title=”DÖKÜMAN İNDİR” icon=”Select Icon—“]Çevre psikolojisi[/xt_item][xt_item title=”EĞİTİM TALEBİ ” icon=”Select Icon—“]KİM[/xt_item][/xt_tab]

Psikolog, psikoterapist, şişli psikolog, Mecidiyeköy, psikolojik danışmanlık merkezi, osmanbey, fulya, çocuk, aile, sosyal fobi, kaygı, özgüven, okb, obsesif kompülsif bozukluk, okb, obsesif kompülsif kişilik bozukluğu panik atak, çekingen kişilik bozukluğu, Avrupa yakası, hipnoterapi, cinsel terapi