BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU NEDİR? Duygularda, insan ilişkilerinde, davranışlarda dengesizlik ve aşırı kaybetme korkusu.. Borderline kişilik genelde çocuklukta yaşanılan önemli bir kayıp, anne-baba ile olan bağın dengesiz olması, travma, kötü muamele yada duygusal olarak yoksun kalmak gibi tecrübelere dayanmaktadır. Oldukça yaygın görülen bir hastalıktır, toplumun yüzde 2 yada 3 ünün sahip olduğu tahmin edilmektedir. Eğer Borderline Kişilik Bozukluğunuz varsa, sürekli olarak terkedilme duygusunun yarattığı panik ile mücadele ediyorsunuz demektir. Genel olarak davranışlarınız değişken ve ani hareketlerden oluşur. Duygularınız sürekli değişir, insanlarla olan ilişkileriniz ise yoğun ve fırtınalıdır. Büyük ihtimalle, değer verdiğiniz insanlara tutunmak için çılgınca bir çaba sarfederken bir yandan da kaybetme korkusundan kaçınmak için önemsizleştirmeye çalışırsınız. Yalnızlık duygularını uzaklaştırmak için çevrenizi insanlar ile doldurursunuz, hatta sevmediğiniz yada anlaşamadığınız insanları bile kabul edersiniz. İnsanlar ile olan ilişkilerinizde strese yol açan olaylar, örneğin maddi zorluklar, ilişkide yaşanan problemler vs genelde hastalığı daha da kötüleştirir. Borderline kişiliğe sahip kişilerin kendine güven duyguları çok kırılgan olduğu için insanlar tarafından kabul edilmeye yada reddedilmeye karşı aşırı derecede hassastırlar. Eğer bu hastalığa sahipseniz, bir ilişkiniz olsa bile kendinizi dışlanmış ve yalnız hissedersiniz. Olası bir kayıp, ayrılık yada terkedilme ihtimali karşısında kendinizi tehdit altında hissederseniz ve genelde hiddet, aşırı öfke, aşağılama yada sözlü saldırılar ile tepki verirsiniz. Borderline kişiliğe sahip insanların duygularını kontrol etmekte zorlandıkları yaygın olarak bilinmektedir. Ayrıca bazı durumlarda yalnızlık ve terkedilmişlik duygularından kurtulmak için alkol, uyuşturucu, yeme bozuklukları, kendine zarar vermek yada intihara teşebbüs etmek gibi davranışlar görülebilir

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU DSM V TANI KRİTERLERİ Aşağıdakilerden beşi (ya da daha çoğu) ile belirli, erken erişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan, kişilerarası ilişkilerde, benlik algısında ve duygulanımda tutarsızlık ve belirgin dürtüsellik ile giden yaygın bir örüntü:

  • Gerçek ya da imgesel bir ayrılıp gidilmeden (terk edilmeden) kaçınmak için çılgınca çaba gösterme (Not: Beşinci tanı ölçütü kapsamına giren intihar ya da kendine kıyım davranışını burada kapsamayın.)
  • Gözünde aşırı büyütme (göklere çıkarma) ve yerin dibine sokma uçları arasında gelip giden, tutarsız ve gergin kişilerarası ilişkiler örüntüsü.
  • Kimlik karmaşası: Belirgin ve sürekli, tutarsız bir benlik algısı ya da kendilik duyumu.
  • Kendine kötülüğü dokunabilecek en az iki alanda dürtüsellik (örn. Para harcama, cinsellik, madde kötüye kullanımı, güvensiz araba kullanma, tıkınırcasına yeme). (Not: Beşinci tanı ölçütü kapsamına giren intihar ya da kendine kıyım davranışını burada kapsamayın.)
  • Yineleyici intihar davranışları, girişimleri ya da göz korkutmaları ya da kendine kıyım davranışları.
  • Duygudurumda belirgin bir tepkiselliğin olmasına bağlı olarak duygulanımda tutarsızlık (örn. yoğun dönemsel disfori, kolay kızma ya da genellikle birkaç saat, ancak seyrek olarak birkaç günden daha uzun suren bunaltı).
  • Süreğen bir boşluk duygusu.
  • Uygunsuz, yoğun bir öfke ya da öfkesini denetlemekte güçlük çekme (örn. sık sık kızgınlık gösterme, sürekli öfkeli olma, sık sık kavgaya karışma).
  • Zorlanmayla ilintili, gelip geçici kuşkucu düşünceler ya da ağır çözülme belirtileri.

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU EPİDEMİYOLOJİSİ Borderline kiþilik bozukluðu, genel populasyonun %2’sinde görülür. Kadýnlarda erkeklere oranla 3 kat fazladýr. Borderline kiþilik bozukluðu olan hastalarýn birinci derece yakýnlarýnda, bu bozukluðun görülme oraný genel populasyona göre yaklaþýk 5 kat fazladýr. Aynı zamanda, madde suistimali, antisosyal kişilik bozukluğu ve depresif bozukluklar için de artmış ailesel risk vardır.

Borderline Kiþilik Bozukluðunun Klinik Özellikleri Bu bozukluðun önemli özellikleri, dengesizlik ve neredeyse sürekli bir kriz durumudur. Stres altında, borderline hastalarda, psikotik belirtiler ve major depresyon çıkabilir. Karakteristik olarak, manipülatif  kendine zarar verici eylemlerle veya daha az sýklýkla başkalarına yönelik öfkeyle, eyleme vurma (actingout) mekanizmasýna başvururlar. Borderline hastalar hemen daima duygusal karmaşa ve kriz içindedirler; doktora başvuruları da bu şekilde olur. Borderline kişilik bozukluğunun en belirgin görünümü duygusal tepkilerinin yoğunluğu, duygudurumlarındaki değişebilirlik ve sergiledikleri belirtilerin çeşitlilişidir. Çökkün duygu durumdan bir süre sonra kýzgýn ve tartışmacı daha sonra da hiç bir duyguları olmadıðı şeklinde yakınmalarla doktorun karşısına çıkabilirler. Davranışları kestirilemez. Borderline kişiliğin bir sendrom olarak özellikleri ise, en iyi olarak Gunderson tarafından ortaya konmuştur.Buna göre borderline hastalarýn altı önemli özelliği vardır. Bunlar: 1. Azalmış başarı (azalmış iş kapasitesi) 2. Dürtüsellik 3. Manipülatif suisidal tehditler 4. iyi sosyalizasyon (sıklıkla yüzeysel bir uyum) 5. yakın ilişkilerde bozukluklar 6. Hafif veya ksa psikotik epizodlar BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU BELİRTİLER

  1. İdealleştirme ile aşağılama arasında sürekli değişen bir ilişki
  2. Tehlikeli boyutlarda kendine güven eksikliği ve dengesizlik
  3. Ruh halinde sürekli ve büyük değişimler.
  4. Aşırı ve yoğun öfke
  5. Kızgın ve saldırgan patlamalar
  6. Ayrılıkta yada kayıp anında panik duygusu
  7. Sürekli olarak kendini boş hissetme.

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU  SEBEPLERİ

  • Yetersiz destek (ebeveynlerden biri özellikle anne empatik duygudan çok yoksundur. Hasta yalnız hisseder)
  • Aşırı cezalandırıcı aile
  • Güvensiz ve istikrarsız aile
  • Boyun eğici aile (hissettiğini gösterme acıdığında ağlama, incinebilir olma, sadece bizim istediğimiz gibi ol)
  • Ayrışma ve bireyselleşmenin engellenmesi, (1.5-3 yaş arası)
  • Temel güven ve özerklik duygusunun engellenmesi
  • Cinsel istismar (en önemli etkenlerden birisi)
  • Normal birey iyi ve kötü anne imgelerini bir arada entegre edebilirken BKB olan hastalar bu sürekliliği geliştiremez. Bu hayatlarında her alana hakim olur.
  • Bu sebeplerin daha çok preödipal dönemde (1-3 yaş) ortaya çıkması
  • Preödipal dönemde ortaya çıkmış olmasından dolayıda daha önce tedavi edilemez hastalıklar arasında görülmüştür. (Freud preödipal dönemle ilgilenmemiştir)

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU  ORTAK ÖZELLİKLERİ

  • Kızgınlığın tek duygusal tepki olması
  • Bozuk insan ilişkileri (eyleme vurumlar)
  • Tutarlı bir kimlik duygusunu sürdürememe
  • Depresyon-depresif

I am text block. Click edit button to change this text. Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Ut elit tellus, luctus nec ullamcorper mattis, pulvinar dapibus leo.

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU   AYIRICI TANISI

  • En az iki alanda dürtüsellik. (cinsellik, alkol, kumar vs.)(dürtü denetimi bozuklukları (örnek: trikotillomani, patolojik kumar oynama, promani, kleptomani) ile karıştırılmamalı)
  • Tutarsızlık (bir çok özellik histriyonik içinde geçerli ama histriyoniğe göre çok tutarsız)
  • Aşırı stres altında psikotik ataklar geçirebilirler ancak geçicidir. (şizoid, şizotipal kişilik bozukluklarına benzer psikotik ataklar olabilir ama nadir ve geçicidir)
  • Aşırı stres altında kendilerine zarar verebilirler. (Manipülatiftir)
  • Gün içinde duygularda değişim. (bipolarla karışmamalı)
  • Aşırı yüceltip yerin dibine batırma (narsizmin yüceltip yerin dibine batırması gibi değil, narsis daha tutarlı davranır)
  • Terk edilmeye karşı dayanamama. (histriyonik daha iyi tolere edebilir)

BORDERLİNE KİŞİLİK ORGANİZASYONU (ÖRGÜTLENMESİ) (KENBERG)

  • İlkel savunma mekanizmaları kullanan ve sorunlu insan ilişkileri gösteren hasta grubu olarak adlandırmıştır. (yaygın anksiyete, okb, çeşitli fobi, disosiyatif hipokondriyak takıntılar, konversiyon belirtileri, paranoid eğilimler, cinsel sapmalar)
  • Kişilik Organizasyonu
  • Kenberg’in kişilik organizasyonunda kulandığı ölçütler
  • Ego yetersizliği (yapısal eksikliği) nedeniyle anksiyeteyi tolere edemezler.
  • Stres durumunda birincil düşüncelere (psikotik gerileme) gösterirler.
  • Kullanılan ilkel savunma biçimleri (bölme ve yansıtmalı özdeşim)
  • Bölme: iki zıt davranış gösterme ve insanları “tümüyle iyi” “tümüyle kötü” gösterme.
  • İki zıt kişiliği bir arada bulundurma.

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU TEDAVİDE ETKİLİ OLAN YÖNTEMLER

  • TRANSFERANSIN OLDUĞU TERAPİLER
  • ŞEMA TERAPİ
  • DÜŞÜK DÜZEY BKB’DA FARMAKOTERAPİ
  • HİPNOZ

      AKTARIMA odaklanmalı? (kendiliğin ve ötekinin anlık deneyimi) Terapistin rolü

  • Sözlü ve sözsüz ifadeler ile aktarımın analizi
  • Çelişkiler ile yüzleştirme yaparak ilk nesne ilişkilerini engelleyen üçüncü birim olur. (psikanalitik psikoterapilerden AOP, masterson terapiler)
  • Terapisti bir anda göklere çıkarıp bir anda yerin dibine batırma gibi durumları tolere edebilme
  • Bencil, çıkarıcı, nankör gibi aktarımlara karşı olumsuz tutum geliştirmeme ve tolere edebilme
  • Hep incinen ve yalnız kalan BKB hastasına terapist yeniden ebeveynlik yapar.
  • BKB hastaları her zaman terapistlerin verdiklerinden daha fazlasına ihtiyaç duyarlar. Bu sınırların kaybolmasına dönüşmemeli.
  • Terapist hastanın kendine zarar verici davranışlarına da sınır koyar.

AKTARIM ODAKLI PSİKOTERAPİ’NİN TEKNİKLERİ

  • Teknik nötralite
  • Tedavi çerçevesinin korunması (çünkü zararlı eylemler çok olur)
  • Aktarım analizi (sürekli yaptığı davranışları seans içinde tekrarlayacak)
  • Yorumlayıcı süreç: netleştirme, yüzleştirme ve yorumlama

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU ŞEMA TERAPİ AMAÇLAR

  • Terk edilen çocuğu korumak ve empati kurmak
  • Terk edilen çocuğun sevgi vermesi ve almasına yardım etmek
  • Cezalandırıcı ebeveyne karşı savaşmak ve onu silmek
  • Duygularını uygun bir şekilde ifade edebilmelerini sağlamak

AŞAMALAR

  • bağlanma ve duygusal düzenleme
  • şema mod değişimi
  • özerklik

Borderline Hastalara Yaklaşım Biçimi Borderline hastalar, en sık intihar düşünceleri olmak üzere, pek çok acil durumla, psikiyatri acil servislerine başvururlar. Tedavi ekibine büyük zaman kaybettirirler ve usandırıcı olabilirler. Bu hastaların idaresi genellikle zordur ve sıklıkla dikkat çekmek ve öfke ifade etmek için başvurdukları intihardavranışları, çevrelerini yönlendirme amacı taşıyabilir (manipülasyon). Bununla birlikte, intihar davranışlarının ölüme neden olma riski de her zaman vardır. Böyle durumlarda hedef, uzun süreli tedavi amaçlarını baltalamadan krizi çözecek bir plan oluşturmaktır. Borderline kişilik bozukluğu olan hastalarda, ciddi işlev bozuklukları görülür. İlişkileri, dengesiz, gergin,ve fırtınalıdır. Bu dengesizliğe bağlı olarak, diğerleri hakkındaki görüşlerinde ani ve dramatik değişiklikler olabilir. Bu hastalarda, stresli deneyimler -sıklıkla bir ilişkinin yokluğu- varolmadıkları duyguları, disosiatif durumlar, referans fikirler, hipnogojik fenomenler ve yanlış tedavi edildiğine dair gerçek dışı suçlamalar gibi, geçici, psikoz benzeri, kognitif ve algısal çarpıtmalara neden olabilir. Borderline kişilik bozukluğunu düşündüren ipuçları şöyle sıralanabilir: Hastanın getirdiği yakınmalar açısından:

  1. Sorun ve belirtilerin geniş çeşitlilik göstermesi ve

haftadan haftaya değişmesi,

  1. Olağandışı belirtiler ve bunların olağandışı

bileşimleri,

  1. Durumla orantısız, yoğun duygusal tepkiler,
  2. Kendini cezalandırıcı ve zarar verici davranışlar,
  3. İmpulsif, az planlanmış davranışlar, daha sonradan

bunların ‘aptalca’, ‘delice’ veya ‘faydasız’ olarak adlandırılması,

  1. Kısa psikotik belirti dönemleri (yanlışlıkla şizofreni

tanısı alabilir),

  1. Amaçlar, öncelikler, duygular ve cinsel yönelimle

ilgili karmaşa,

  1. Boşluk veya anlamsızlık duyguları.

Kişilerarası ilişkilerde;

  1. Stabil yakın ilişki yokluğu,
  2. İnsanları ya idealize etme ya da aşağılama eğilimi,

bu ikisi arasında gidip gelme,

  1. Yakınlık ve cinselliği birbirine karıştırma eğilimi.

Bordeline hastalar duygudurum, amaçlar ve ilişkide gösterdikleri dengesizlikler nedeniyle doktorla ilişkide işbirliğine aşırı bir direnç gösterirler. Yoğun duygusal tepkiler ve bunlar arasında geçişler gözlenir. Hekimle ilk karşılaşmasında henüz hiç tanımadan dünyanın en iyi doktoru olduğunuzu söyleyebilir, ardından en ufak bir engellenmede ya da destek ve anlayış eksikliğinde tam tersini söyleyip hakaret edebilir. Hastanın bu değişkenliğine empati yaparak bunu onun rahatsızlığını anlamada bir araç olarak kullanmak önemlidir. Hastayı belli bir konuya odaklamak zordur. Bir söylediğinden biraz sonra vazgeçebilir. Açık uçlu sorulara daha iyi cevap verirler, eleştirel ve reddedici bir tutum takınmadıkça görüşme rahat sürebilir. Borderline kişilik bozukluğunun asıl tedavisi uzun süreli psikoterapidir. Fakat, terapilerini bir çok kez, kızgın ve dürtüsel bir şekilde sonlandırırlar. Genelolarak, hekime karşı hızla karşı aktarım geliştirirler. Birinci basamak hekimini değersizleştirebilecekleri gibi, aşırı bir değer de yükleyebilirler. Empati kurmak faydalıdır, hastanın yararına karar verebilmek için yeterince objektif kalmak gerekmektedir. Görüşme odasında, kabul edilebilir ve edilemez davranışlariçin sınırlar belirlenmelidir. Borderline hasta tedavi ekibini bölebilir, buna karşı dikkatli olunmalıdır. Birinci basamak hekimi olarak, borderline kişilik bozukluğu olan bir hastayla karşılaşıldığında, yapılacak olan ilk iş, hastanın ne derece riskli olabileceğinin değerlendirilmesidir. Borderline hastalarda en sık karşılaşılan acil durum, genellikle bileklerin kesilmesi ya da aşırı dozda ilaç alınmasıyla gerçekleştirilen intihar davranışlarıdır. Hastanın bu davranışının ölümcüllük derecesini değerlendirmek gereklidir. Kendine zarar verici eylem, ölme niyetiyle yapılmış bir girişim mi yoksa ölme niyeti olmaksızın, yardım çağrısı olarak kullanılan bir davranış mı? Davranış yinelenirse, ölüme götürebilir mi? Geçmişte benzer deneyimler var mı yoksa ilk kez mi yapılmış? Hastaneye yatması gerekiyor mu?Hastaneye yatırılmayacaksa başka ne tür seçenekleri var? Krize müdahale akut stresi ortadan kaldırabilir mi ya da hasta bu davranışa başvurmasına nedenolmuş çevreye geri gönderilirse eskisinden daha fazla bir ümitsizliğe kapılabilir mi? Eğer hasta intihar davranışı ile geldiyse, bu davranış dikkat çekmek için mi tasarlanmış, başkaları tarafından kurtarılma girişimi mi, amacına ulaşmış mı, kim kurtarmış? Davranışın nedeni disforik bir duygulanımdan kurtulmak olabilir mi? Böyleyse, bu duygulanım en azından kısa süre için düzelmiş mi? Davranışın amacı hastaneye yatırılmak mıydı? Yanıt evetse, şu anda hastaneye yatırılması hastanın uzun dönem izlenmesini nasıl etkileyecek? Sık ve kısa süreli hastane yatışları istenen sonucu vermeyeceği gibi hastane bağımlılığını da pekiştirebilir. Davranışın amacı belli bir durum üzerinde denetim sağlamak mıydı? Böyleyse amacına ulaşmış mı? Tüm bunlar dikkatle değerlendirilmelidir Ayrıca madde kötüye kullanımı, gelişigüzel cinselilişkiler, tıkınırcasına yeme ve çıkartma, kavgacılık ve dürtü denetiminin bozuk olduğunu gösteren diğer belirtiler açısından da hastayı değerlendirmek gerekir. Hastanın o anda nasıl bir tedavi almakta olduğu değerlendirilmeli, imkan varsa hastanın terapistiyle ilişkiye geçilmeli, sürmekte olan tedavi bağlamında acil durumun çözümlenmesine yönelik bir plan hazırlanmalıdır. İlaç tedavisi asıl tedavi yaklaşımı olan psikoterapiye ek olarak geçici kriz durumlarında belirtilere yönelik ya da eğer eklenen psikiyatrik bir başka hastalık varsa (depresyon, panik bozukluk vb) uygulanmalıdır. Borderline hastaların tedavisinde kullanımı denenen başlıca ilaç grupları arasında, serotonin geri alım inhibitörleri, trisiklik antidepresanlar, monoamin oksidaz inhibitörleri, lityum, antikonvülzanlar, antipsikotikler, uyarıcılar ve benzodiazepinler sayılabilir. Borderline hastalarda serotonin geri alım inhibitörlerini (fluoksetin vb) deneyen çalışmalarda impulsif agresyon ve dürtüsel saldırganlık üzerine olumlu etkiler gözlenmiştir. Trisiklik ilaçlar gerek etki azlığı gerekse yan etkileri ve toksisite potansiyelleri yüzünden borderline hastalarda kullanılmamalıdır. Lityumun özellikle affektif değişkenlik ve impulsiviteyi azaltıcı etkileri vardır. Antipsikotiklerin ise düşük dozlarda impulsivite,paranoya, şizotipal özellikler üzerine olumlu etkileri vardır.

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU  ÖRNEK VAKA Kocasını aldattığından dolayı terapiye gelen 34 yaşındaki bayan M. kocasından boşanmayı düşünmektedir. Kocasına bir başkası ile ilişkisini belli etmek istemekte ve sonuçta da kocasının öğrenmesini sağlamıştır. Ancak daha sonra kocasının evde olmadığı zamanda suçluluk duygularının yoğunlaştığı bir anda ilaç içerek intihar girişiminde bulunmuştur. İntihar girişimini de kocasının öğrenmesini sağlamış; ardından da kocası tarafından eve sağlık ekibi gönderilmiştir. Ancak sağlık ekibini “benim bir şeyim yok” diyerek geri çevirmiştir BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU  VAKA ÖRNEĞİ; 25 Yaşında bekar bir bayan olan E. Dindar bir ailede yetişmiştir. Aynı zamanda kendiside benimseyerek çarşaf giydiğini ve giyimini de kesinlikle değiştirmeyi düşünmediğini söylemektedir. Dinine çok bağlı olduğunu söyleyen E. buna karşılık bir çok kişi ile evlilik dışı ilişkisi olduğunu belirtmektedir. bu vaka örneğinde 1.İki zıt kişiliği bir arada bulundurması bölme savunma mekanizmasını kullandığına örnek olarak gösterilebilir.

  1. Yansıtmalı özdeşim: Karşısındakine kendinden o kadar çok şey yansıtır ki onu büyük oranda çarpıtmış olur. (aşırı büyütür ve aşırı küçültür)

Kendinde hoşa gitmeyen bir duyguyu karşısında da oluşturur. (garibe yoldaş gerek)

borderline

Borderline kişilerin Duyguları Tanımlamada Sorunları mı Var

Borderline kişilik bozukluğu Olan Kişilerin Duyguları Tanımlamada Sorunları mı Var

Genetik yapı ve çocukluk yaşantılarından dolayı, borderline kişilik bozukluğu olan insanlar duygularla mücadele ediyor

borderline erkek
borderline erkek

Sınırda kişilik bozukluğu olan birçok kişi duyguları tanımlamak için mücadele eder. Bu şaşırtıcı değil; Duygularınızı tanımlayabilmek, duygu düzenlemesinin önemli bir yönü olarak düşünülür ve birçok araştırmacı, Borderline kişilik bozukluğu bir duygu düzenleme bozukluğu olduğunu düşünmektedir. Aslında, bazı uzmanlar Sınırda kişilik bozukluğunun adını“Duygu Düzensizliği Bozukluğu” olarak değiştirmeyi önermişlerdir . Duyguları tanımlama becerisinin olmaması, sosyal etkileşimler ve ilişkiler üzerinde önemli sonuçlar doğurabilir.

Borderline kişilik bozukluğu İnsanlar Neden Duyguları Tanımlayamıyor?

Psikologlar, Borderline kişilik bozukluğu olan pek çok kişinin duyguları tanımlamakta niçin sorun yarattığına dair olumlu olmamakla birlikte, bazı potansiyel nedenleri öne sürmüşlerdir. İlk olarak, Borderline kişilik bozukluğu genellikle çocuk istismarı veya ihmali gibi çocukluktaki kötü muameleyle bağlantılıdır . Duyguları tanımlama yeteneği, yaşamımızın erken dönemlerinde geliştirdiğimiz bir şeydir ve bakım verenlerimiz, hissettiklerimizi öğrenmemize yardımcı olmada bütünsel bir rol oynarlar.

Kötü muamele veya ihmali olan bakıcılara(anne veya bakıcı) sahip olan çocuklar bu dersi kaçırabilirler. Ne hissettiklerini öğrenmek yerine, kötü muameleye uğrayan çocuklar duygularından korkmayı öğrenebilirler, duygularının ebeveynler tarafından önemsiz veya göz ardı edilmesinden dolayı önemsizleştirebilir

Ancak, Borderline kişilik bozukluğu olan birçok insan hiç çocukken kötü muamele görmemiştir.Peki bu insanlar Neden duyguları tanımlamakta zorlanıyorlar? Borderline kişilik bozukluğu olan sahip bazı kişilerin genetik olarak çok yoğun duygusal tepkilere sahip olmaları mümkündür.

Bu durumda bakıcılar, çocuklarının duygularını anlamaya yardımcı olma konusunda sıkıntı çekebilir, çünkü yanıtlar çok yoğun gözükmektedir. Bu durum, duygusal olarak geçersiz kılınan bir ortamın gelişimini de tetikleyebilir, çünkü ebeveynler tetikleyici olayla orantılı görünmeyen duyguları kabul etmeye çalışmaktadır.

Duyguları Tanımlamak Niçin Önemli?

Duygular, günlük işleyişimiz için çok önemlidir, çünkü kararlarımıza rehberlik etmede yardımcı olur, diğer insanlarla bağlantı kurmamıza  yardımcı olurlar.

Örneğin, “korku” duygusunu tanımlayamayacağınızı hayal edin. Korku sinyallerini tanıma yeteneğiniz olmadığında kendinizi tehlikeli durumlarda bulabilirsiniz. Ancak, korku ipuçlarınızı alabiliyorsanız, insanlardan veya size zarar verebilecek şeylerden uzak durmanız daha olasıdır. Korku, bazen hoş olmayan bir duygu olsa da, aslında refahımız için çok önemlidir.

Duyguları tanımlayabilmenin bir başka nedeni de, duygularımızı tanımlayamadığımız zaman, bazılarının “çamurlu duygular” olarak adlandırdığı muğlak, kafa karıştırıcı bir iç deneyim ile sonuçlanıyor olmamızdır. Duygularını tanımakta güçlük çeken bazı insanlar “Ben sadece korkunç hissediyorum!” gibi şeyler söyler. Korkunç bir duygu değildir, ama muhtemelen kafa karıştırıcı bir duygu karışımı tarafından üretilen bir araya gelmiş bir deneyimdir. Çamurlu duyguları deneyimlemekten “üzgün, korkulu ve utanıyorum” gibi duyguları tanımlayabilmek çok daha rahattır .

Duyguları Tanımlamayı Nasıl Öğrenebilirim?

Duyguları tanımlamakta zorlanıyorsanız, size güzel bir haberimiz var!

Bu beceriyi çocuk olarak öğrenme şansınız olmasa bile, ne hissettiğinizi tanımlamak için asla geç değildir.

Elbette, bu beceri çok fazla pratik gerektirir – çocuklar olarak, bunu her yıl birçok deneme denemesiyle yıllarca yapmayı öğreniriz. Bunu bir ergen ya da yetişkin olarak da öğrenebilirsiniz, ancak duyguları tanımlama yeteneğinizde bir değişiklik fark etmeden önce aylarca her gün uygulamayı beklersiniz.

Borderline kişilik bozukluğu konusunda uzmanlaşmış bir terapist / psikolog, duygusal becerilerinizi geliştirmenize ve duyguları uygun şekilde tanımlamanıza yardımcı olabilir. Bu, başkalarıyla nasıl iletişim kurduğunuzda önemli bir etkiye sahip olabilir.

duygu ve duyguların psikolojisi

Psikolog Schachter ve Duyguların İki Faktörlü Teorisi

Psikolog Schachter –Singer

ve Duyguların İki Faktörlü Teorisi

Psikolog Schachter ve Singer’ın Duygu Kuramı

Duygularını sergileyen çocuk
Duygularını sergileyen çocuk

 

Tam olarak bir duyguyu ne oluşturur? Bu konuda birçok psikolog kafa yormuş ve hala çalışmalar devam etmektedir.Bir ana duygu teorilerine göre , iki temel bileşen vardır: fiziksel uyarılma ve bilişsel bir etiket. Başka bir deyişle, duygu deneyimi, ilk önce aklın daha sonra tanımladığı bir tür fizyolojik tepkiye sahip olmayı gerektirir.

Bilişsel kuram psikologları, 1960’larda psikolojide sıklıkla “bilişsel devrim” olarak adlandırılanın bir parçası olarak ortaya çıkmaya başladı.

Duygu konusundaki görüşler en erken bilişsel psikologlarından biri, iki faktörlü duygu teorisi olarak bilinen Stanley Schachter ve Jerome Singer tarafından önerilmişti .

 

Psikolog Schachter ve Singer’ın İki Faktörlü Teori Nedir?

Schachter ve Singer: James-Lange teorisi ve Cannon-Bard teorisinin aksine duygunun,  fiziksel uyarılmada duyguların birincil rol l oynadığını öne sürdüler. Bununla birlikte, bu uyarılmanın çok çeşitli duygular için aynı olduğunu öne sürmüşlerdir, bu nedenle duygusal tepkilerden tek başına fiziksel uyarılma sorumlu tutulamaz.

İki faktörlü duygu teorisi, fiziksel uyarılma ile bu uyarılmayı bilişsel olarak nasıl etiketlediğimiz arasındaki etkileşimeye odaklanır. Diğer bir deyişle, sadece uyarılma hissi yeterli değildir; Duyguyu hissetmek için uyarılmayı da tanımlamalıyız.

Yani, arabanıza doğru yürürken karanlık bir park yerinde yalnız olduğunu hayal edin. Garip bir adam aniden yakındaki bir ağaçtan ortaya çıkar ve hızla yaklaşır.

İki faktörlü teoriye göre takip eden dizi şöyle olacaktır:

1. Bana doğru yürüyen garip bir adam görüyorum.
2. Kalbim hızlı atma başladı ve titriyorum.
3. Hızlı kalp atışım ve titremem korkudan kaynaklanır.
4. Korkuyorum!

Süreç, fiziksel uyarılma (hızlı kalp atışı ve titreme) tarafından takip edilen uyarıcı (tuhaf adam) ile başlar.

Buna ek olarak bilişsel etiket (fiziksel tepkileri korkuyla ilişkilendirerek), hemen ardından duygunun bilinçli deneyimi (korku) takip edilir.

Acil ortam, fiziksel tepkilerin nasıl tanımlandığı ve etiketlendiği konusunda önemli bir rol oynar. Yukarıdaki örnekte, karanlık, yalnızlık ve uğursuz bir yabancının ani varlığı, duyguyu korku olarak tanımlamaya katkıda bulunur. Parlak güneşli bir günde arabanıza doğru yürürken ve yaşlı bir kadın size yaklaşmaya başlarsa ne olur? Korkuyu hissetmekten ziyade, fiziksel yardıma olan ilginiz, kadının yardıma muhtaç görünüyorsa, merak veya endişe gibi bir şey olarak yorumlayabilirsiniz.

Psikolog Schachter ve Singer’ın deneyi

1962 deneyinde, Schachter ve Singer teorilerini teste tabi tuttu. 184 erkek katılımcıdan oluşan bir grup, kalp atışı, titreme ve hızlı nefes alma dahil olmak üzere uyarılma üreten bir hormon olan epinefrin ile enjekte edildi . Tüm katılımcılara, gözlerini test etmek için yeni bir ilaç enjekte edildiğini söylediler. Bununla birlikte, bir grup katılımcıya, diğer katılımcı grubu olmasa da enjeksiyonun neden olabileceği yan etkileri bildirilmiştir.

Katılımcılar daha sonra deneyde bir konfederasyon olan başka bir katılımcı ile bir odaya yerleştirildi. Konfederasyon ya iki yoldan biriyle hareket etti: öforik ya da öfkeli. Enjeksiyonun etkilerinden haberdar edilmeyen katılımcılar, bilgi sahibi olanlardan daha mutlu veya daha kızgın hissetme eğilimindeydiler. Öforik konfederasyona sahip bir odada bulunanlar, ilacın yan etkilerini mutluluk olarak yorumlama eğilimindeydiler, öfkeli konfederasyona maruz kalanlar ise duygularını öfke olarak yorumlama olasılıkları daha yüksek idi.

Schacter ve Singer, eğer insanlar hiçbir açıklamaları olmayan bir duygu yaşadıysa, o zaman bu duyguları şu an duygularını kullanarak etiketleyeceklerini varsaymışlardır.

Denemenin sonuçları, duyguları hakkında hiçbir açıklamaları olmayan katılımcıların, konfederasyonun duygusal etkilerine karşı duyarlı olma olasılıklarının daha yüksek olduğunu göstermiştir.

 

İki Faktörlü Teorinin Eleştirisi

sosyal psikolog Schachter ve Singer’ın araştırması büyük miktarda araştırma yaptığında, teorileri de eleştirilere maruz kaldı. Diğer araştırmacılar, orijinal çalışmanın bulgularını kısmen desteklemiş ve zaman zaman çelişkili sonuçlar vermişlerdir.

sosyal psikolo Marshall ve Zimbardo tarafından yapılan replikasyonlarda , araştırmacılar, katılımcıların, bir nöbetçi konfederata maruz kaldıklarında, bir nöbetçi konfederata maruz kaldıklarında öforik davranma olasılıklarının daha fazla olmadığını bulmuşlardır. Maslach’ın başka bir çalışmasında, epineferin enjekte edilmesinden ziyade uyarılmayı indüklemek için hipnotik öneri kullanıldı. Sonuçlar, açıklanamayan fiziksel uyarılmanın maruz kaldığı konfederasyon durumu ne olursa olsun negatif duygular üretme olasılığının daha yüksek olduğunu gösterdi.

İki faktörlü teorinin diğer eleştirileri:

  • Bazen duyguları düşünmeden önce deneyimlenir .
  • Bazı araştırmacılar James-Lange’nin duyguları arasında gerçek fizyolojik farklılıklar olduğu yönündeki ilk önerisini desteklediler.

 

 

Uzman Psikolog Haşim BELTEN

Psikoterapist / Hipnoterapist

şişli Şubemiz: Fulya Mah. Ortaklar Cad. Mevlüt Pehlivan Sok. Şıpka Apt.  No:4  Daire:11  mecidiyeköy / İstanbul

istanbul psikolog desteği

istanbul psikolog randevu

istanbul psikolog önerisi

istanbul psikolog

istanbul psikolog ücretleri

kaygılı

Top-Bard (Cannon-Bard) Teorisin nedir? fizyoloğun Psikolog gözü

Top-Bard (Cannon-Bard) Teorisin nedir? fizyolog ve Psikolog

 

duyguları anlamak Bir psikolog gözü

Talamik duygu teorisi olarak da bilinen Cannon-Bard duygu teorisi, Walter Cannon ve Philip Bard tarafından geliştirilen bir fizyolojik açıklamadır. Cannon-Bard teorisi, duyguları hisseder ve aynı anda terleme, titreme ve kas gerginliği gibi fizyolojik reaksiyonlar yaşadığımızı belirtir.

Cannon-Bard Teorisi Nasıl Çalışır?

Daha spesifik olarak, talamusun bir uyarana cevap olarak beyne bir mesaj gönderdiğinde, fizyolojik bir reaksiyona yol açmasıyla sonuçlanan duyguların ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Örneğin: Bir yılan görüyorum -> Korkarım ve titremeye başlarım

Cannon-Bard’ın duygu teorisine göre, bir uyarana tepki veriyoruz ve aynı zamanda ilgili duyguyu deneyimliyoruz.

Örneğin, arabanıza karanlık bir garajdan geçtiğinizi hayal edin. Arkanızdaki ayak seslerinin seslerini duyuyorsunuz ve arabanıza doğru ilerlerken, sizi yavaşça takip eden gölgeli bir figür belirliyorsunuz. Cannon-Bard’ın duygu teorisine göre, aynı zamanda korku ve fiziksel tepki hislerini yaşayacaksınız. Korkunç hissetmeye başlayacaksın ve kalbin yarışmaya başlayacak. Arabaya doğru acele et, arkanda kapıları kilitle ve eve gitmek için garajdan dışarı fırla…

Cannon-Bard teorisi , ilk olarak fizyolojik tepkilerin ortaya çıktığı ve sonuçların ortaya çıktığı ve duyguların nedeni olduğu James-Lange duygu teorisi gibi diğer duygu teorilerinden farklıdır .

Cannon-Bard Teorisi, Duyguların Diğer Teorilerinden Nasıl Fark Yaratır?

James-Lange teorisi daha önce ki dönemlerdei baskın duygu teorisiydi, fakat Harvard fizyolog Walter Cannon ve doktora öğrencisi Philip Bard, teorinin duygusal deneyimlerin nasıl gerçekleştiğini doğru bir şekilde yansıtmadığını düşünüyordu.

William James’in teorisi, insanların çevrede bir uyarana tepki olarak ilk olarak fizyolojik bir reaksiyon yaşadıklarını ileri sürdü.

İnsanlar daha sonra bu uyaranın bir çeşit fizyolojik tepkisini deneyimlemekte ve bu da bir duygu olarak etiketlenmektedir. Örneğin, bir hırıltı köpeği ile karşılaşırsanız, hızla nefes almaya ve titremeye başlayabilirsiniz. James-Lange teorisi, bu hisleri korku olarak etiketlemenizi önerirdi.

Cannon’un çalışması bunun yerine , bedenin fizyolojik bir tepki göstermediği durumlarda bile duyguların deneyimlenebileceğini öne sürdü . Diğer vakalarda, farklı duygulara karşı fizyolojik reaksiyonların çok benzer olabileceğini belirtti. İnsanlar terleme, yarış kalp atışı ve korku, heyecan ve öfke karşısında artan solunum deneyimi yaşarlar. Bu duygular çok farklı, ama fizyolojik cevaplar aynı.

Cannon ve Bard bunun yerine, duygu deneyiminin bedenin fizyolojik tepkilerini yorumlamaya bağlı olmadığını ileri sürdü. Bunun yerine, duygu ve fiziksel cevabın eşzamanlı olarak gerçekleştiğine ve birinin diğerine bağımlı olmadığına inanmışlardı.

Cannon-Bard teorisi, James-Lange duygu teorisine bir tepki olarak formüle edildi. James-Lange teorisinin, duygular için fizyolojik bir açıklamayı temsil ettiği durumlarda, Cannon-Bard teorisi, nörobiyolojik yaklaşımı temsil eder.

Daha yeni bir başka teori ise, duyguyu açıklamak için bilişsel bir yaklaşım benimseyen Schacter-Singer duygu teorisi (iki faktörlü olarak da bilinir) kuramıdır.

Schacter-Singer teorisi, hem James-Lange teorisinin hem de Cannon-Bard teorisinin unsurlarını çizerek, fizyolojik uyarılmanın ilk kez gerçekleştiğini, ancak bu tepkilerin genellikle farklı duygular için benzer olduğunu öne sürmektedir. Teori, fizyolojik reaksiyonların bilişsel olarak etiketlenmesi ve belirli bir duygu olarak yorumlanması gerektiğini öne sürmektedir. Teori, bilişin ve unsurların duygu deneyiminde oynadığı rolü vurgular.

 

Uzman Psikolog Haşim BELTEN

Psikoterapist / Hipnoterapist

şişli Şubemiz: Fulya Mah. Ortaklar Cad. Mevlüt Pehlivan Sok. Şıpka Apt.  No:4  Daire:11  mecidiyeköy / İstanbul

istanbul psikolog desteği

istanbul psikolog randevu

istanbul psikolog önerisi

istanbul psikolog

istanbul psikolog ücretleri

Otomatik dusunceleri Duygulardan ayirmak

Otomatik düşünceleri Duygulardan ayırmak / duygu düşünce ayırımı

Otomatik dusunceleri Duygulardan ayirmak
Otomatik dusunceleri Duygulardan ayirmak

Bilişsel davranışçı terapide Otomatik düşünceleri Duygulardan ayırmak

 

Çok hasta duygularıyla düşünceleri arasındaki farkları net bir şekilde anlamıyor sizden hastaların deneyimlerini anlaşılır kılmak için  gayret edeceksiniz Ve anladıklarınızı onlarla paylaşacaksınız sürekli bir ustalıkla bilişsel model aracılığıyla hastalara deneyimlerini görmelerine yardım edeceksiniz

(Otomatik düşünceleri Duygulardan ayırmak / duygu düşünce ayırımı)

Hastaların bilişsel modelinin kategorileri  Içinde sunduğu materyalleri organize edeceksiniz: durum otomatik düşünce ve tepki( Duygu davranış ve psikolojik yanıt).  hastaların duygu ve düşüncelerini karıştırdıkları durumlarda tetikte olun. Bu zamanlarda seansı akışı onları hedefleri ve iş birliğinin gücüne dayalı olarak karar verebilirsiniz.

 

*Karşılıklığı göz ardı ederek

* onu o zaman açıklayarak( açıkça ya da incelikle)

* daha sonra açıklayarak

(Otomatik düşünceleri Duygulardan ayırmak / duygu düşünce ayırımı)

çoğu zaman bir düşünceyi belirli bir bağlamda yanlış bir şekilde  Duygu olarak adlandırmak nispeten önemsizdir ve incelik bir düzeltme yapabilirsiniz .

Terapist: Gündem maddeleri bizi belirlediğimiz de erkek kardeşin ile olan bir telefon görüşmesi hakkında konuşmak istediğini belirtmiştin

hasta : Evet birkaç gece önce onu aradım bir bana karşı biraz mesafeli gibiydi

Terapist:  Peki duygusal olarak  nasıl hissediyordun?

hasta: gerçekten konuşmak istemiyor gibi onu aramış olmam ya da olmamam umursamıyor gibi hissettim

Terapist: ‘Onun konuşmak istemediği ve aramış olduğunu umursamadığı’ Düşüncesini kapıldığında duygusu olarak nasıl hissettin? üzgün ?kızgın ?başka şekilde?

(Otomatik düşünceleri Duygulardan ayırmak / duygu düşünce ayırımı)

bir diğer seansta bu karmaşıklığı önemli olarak gösterdin Çünkü ben sally’e  düşünce kayıt formu kullanarak düşüncelerini nasıl değerlendireceğini Öğretmek istiyordum bunları zamanında yapmanın önemli olduğu  ve oturup akışının gereksiz yere bölünmemesi ve önemli  verilerin unutulmamasına  karar vererek Bu ikisi arasında ayrım yapmaya karar verdim

 

Terapist: bu hiç yürüyüş yapmayı düşündüğün  Oldu mu?

hasta: Evet Birkaç sefer

Terapist: Özellikle hatırlaya bizim bir tanesi var mı?

hasta:  Dün gece Yemekten sonra temizlik yapıyordum… bilmiyorum

Terapist: duygusal olarak nasıl hissediyordum?

hasta:[ düşüncelerini Açıklıyor.]  işe   yaramayacak gibi hissediyorum bu hiç yardımcı olmayacaktı

Terapist: bunlar önemli düşünceler bunları değerlendirmek için sonra bir dakikalığına geri döneceğiz Ama önce düşünceler duygular arasındaki farklar Gözden geçirmek istiyorum tamam mı?

hasta: Tabii ki

Terapist:  duygular duygusal olarak  hissettiklerindir Genellikle bir kelime üzüntü kızgınlık kaygı ve bunun gibi( bekler). Düşüncelere ise  sahip olduğun fikirlerdir Bunları kelimeler ya da resimler ya da imgeler  olarak düşünebilirsin( bekler).  Ne dediğimi anlıyor musun

Hasta: sanırım Evet

Terapist: Öyle ise dün geceki yürüyüş yapmayı düşündüğünüz zamanı geri döneceğim  hangi duygular hissediyordun

hasta:  sanırım üzgün

Terapist: ve düşünceleri “Bunlar işe yaramaz ve ben tekrar hasta iyileşme vereceğim”

Hasta: Evet

 

Yukarıdaki örnekler Sally  önce düşüncelerini duygular gibi adlandırdı zaman zaman hastalar tersini de yaparlar ve duygularını da düşünceleri gibi adlandırılırlar.

 

Terapist: Sally   hiç kimsenin olmadığı Yurttaki odana doğru yürürken aklından neler geçiyordu?

hasta: üzgün ve Yalnızdım gerçekten  çökmüştüm

Terapist: ani Sen üzgün yalnız ve çökmüş hissettin hangi düşünce ve İmge senin bu şekilde hissetmene yol açtı

Otomatik düşünceleri Duygulardan ayırmak

Otomatik düşünceleri Duygulardan ayırmak

Otomatik düşünceleri Duygulardan ayırmak

Otomatik düşünceleri Duygulardan ayırmak

Otomatik düşünceleri Duygulardan ayırmak