ERKEN BOŞALMA-DENETİMSİZ BOŞALMA

[fruitful_tabs type=”vertical” width=”100%” fit=”false”] [fruitful_tab title=”TANIMI VE TARİHSEL KÖKENLERİ”]

ERKEN BOŞALMA-DENETİMSİZ BOŞALMA

  • “Bir erkeğin çok hızlı bir şekilde ejekülasyona ulaşması durumudur“ (Lopiccolo, 2011).
  • “Erken boşalma, erkeğin, partnerin veya her ikisinin de boşalmayı arzulamadığı andan önce kontrol dışı boşalmasıdır” (Gökkaya, 2007).

Neden ERKEN BOŞALMA?

  • Erken boşalmada önemli olan süre değil, boşalma refleksi üzerinde istemli denetimin olmamasıdır.
  • Denetimsizliği tanımlamada “erken” sözcüğü uygun olmadığından “erken boşalma” yerine; “denetimsiz boşalma” ya da “istemsiz boşalma” terimlerinin kullanılması daha uygun olacaktır (Cetad, 2011).
  • Erken boşalma, erkeğin boşalmasını kontrol edip edemediğine göre belirlenir.(Cetad, 2011).
  • Bazı yazarlar erken boşalma için uyarılma ya da cinsel birleşmeden sonra geçen süreyi dikkate alarak girişten sonra 2 dakika içinde boşalan erkeklere erken boşalma tanısı konması gerektiğini söylerler.

Erken Boşalmanın Erkek İçin Anlamı?

  • Erken boşalma erkeğin öz saygısı, cinsel yaşantısı ve ilişkisi üzerinde yıkıcı bir etki yaratabilir.
  • Öfke,
  • Aşağılanma,
  • Hayal kırıklığı,
  • Kızgınlık
  • Yetersizlik,
  • Utanç
  • Suçluluk
  • Günahkarlık
  • Bedel ödeme duyguları hissedebilir.
  • Erken boşalmanın ne anlam ifade ettiği mutlaka üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”DSM ÖLÇÜTLERİ”]

Erken Boşalma DSM V Tanı Kriterleri

A.Eşli cinsel etkinlik sırasında, sürekli ya da yineleyici olarak, vajinaya girdikten sonra yaklaşık bir dakika içinde ve kişinin isteğinden önce boşalma örüntüsü.

Not: Erken boşalma tanısı, vajinayı kapsamayan cinsel etkinliklerde bulunan kişilerde de konabilse de, bu tür etkinlikler için özgül süre ölçütü belirlenmemiştir.

B.A tanı ölçütündeki belirtiler, en az, yaklaşık 6 aydır sürmektedir ve her cinsel etkinlikte ya da neredeyse her cinsel etkinlikte (yaklaşık %75-%100’ünde)(belirli durumlarda ya da yaygım ise her durumda) olmalıdır.

C.A tanı ölçütündeki belirtiler, kişide, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya neden olur.

D.Bu cinsel işlev bozukluğu, cinsel kökeni olmayan bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz ya da ağır bir ilişki bozukluğundan ya da gerginlik yaratıcı önemli başka etkinliklerden kaynaklanmamaktadır ve bir maddeye/ilaca ya da başka bir sağlık durumuna bağlanamaz.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TİPLERİ/ÇEŞİTLERİ”]

Erken Boşalma Tipleri

  • Yaşam Boyu: Bu bozukluk kişi cinsel açıdan etkin olduğundan beri vardır. (Primer).
  • Edinsel: Bu bozukluk oldukça olağan bir cinsel işlevsellik evresinden sonra başlamıştır. (Sekonder).
  • Yaygın: Belirli tür uyarımlar, durumlar ya da eşlerle sınırlı değildir.
  • Durumsal: Yalnızca belirli tür uyarımlar, durumlar ya da eşlerle ortaya çıkar.

Erken Boşalmanın Farklı Dereceleri

  • Ağır Olmayan: Vajinaya girdikten sonra 30 saniye-1 dakika içinde boşalma olur.
  • Orta Derecede: Vajinaya girdikten sonra 15-30 saniye içinde boşalma olur.
  • Ağır: Cinsel etkinlikten önce, cinsel etkinliğin başında ya da vajinaya girdikten sonra 15 saniye içinde boşalma olur.
  • Girişten önce boşalanlar,
  • Girer girmez boşalanlar,
  • Girişten birkaç dakika içinde kontrolsüz olarak boşalanlar,
  • Girişten sonra süreye bakmaksızın kendi iradesi dışında boşalanlar,
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”SIKLIK VE YAYGINLIK”]

Epidemiyolojisi

  • Erken boşalma, erkek cinsel işlev bozuklukları arasında en sık görülenidir .
  • Çalışmalar bu problemin erkeklerin %20-40’ında olduğunu göstermektedir.
  • Ülkemizde yapılan bir araştırmada 25-50 yaş erkeklerde erken boşalma prevalansı %23 bulunmuş.

Kendi ifadelerine  göre erken boşalma

şikayeti bulunan  katılımcıların sadece %15’i

tedaviye başvurduğu görülmüştür.

 [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”BELİRTİLERİ VE NEDENLERİ”]

ERKEN BOŞALAN ERKEKLERİN ÖZELLİKLERİ

  • Bir çok konuda aceleci davranırlar.
  • İrritabilite söz konusudur.Öfke eşikleri son derece düşüktür.
  • Aşırı rekabetci ve ısrarcı bir kişiliğe sahiptirler
  • Genellikle entellektüeliteleri yüksektir
  • Kaygılı ve heyecanlı bir ruh haline sahiptirler
  • Narsistik kişilik organizasyonuna sahip özellikler gösterirler
  • Güven konusunda sıkıntı yaşarlar
  • Ebeveyleriyle çocukluk döneminde sıkıntı yaşamışlardır özellikle babayla.
  • A tipik kişilik örütüsüne sahiptirler
  • Sabırsız ve daima telaşlı bir ruh haline sahiptirler
  • Onay ihtiyacı hissederler
  • Aynı anda birkaç işi bir arada yapmayı severler.
  • Hızlı araba kullanır,hızlı yemek yer,hızlı düşünürler.

ERKEN BOŞALMANIN BELİRTİLERİ

  • Kontrolsüz ve denetimsiz bir şekilde boşalma
  • Cinsel tatminde azalma ve isteksizlik
  • Değersizlik ve yetersizlik duygularını belirgin bir şekilde hissetme
  • Suçluluk ve utanç duyma
  • İkinci bir cinsel ilişki için ısrarcı olma
  • Ön sevişmeden kaçınma
  • Cinsel ilişkinin tahrik eşiğini düşük tutma eğilimi
  • Rutin,alışılmış cinsel heyecan ve yaşantının dışına çıkmama
  • Erken boşalmaya bağlı zamanla meydana gelen isteksizlik

NEDENLERİ/Etiyolojisi

  • Psiko-Sosyal Nedenler
  • Fizyolojik Nedenler
  • Hastalıklar

Psiko-Sosyal Nedenler

  • Cinsellik hakkında bilginin ve deneyimin az olması
  • Seyrek cinsel ilişkide bulunma
  • Cinsellikle ilgili yanlış inanışlar-Mitler
  • Suçluluk ve günahkarlık düşünceleri – Katı dini inanış
  • Hastalık kapma korkusu
  • Gebe bırakma korkusu
  • Cinsel isteksizlik
  • Travmatik cinsel deneyim yaşamış olma
  • Para karşılığı kurulan ilişkiler
  • Erken yaşta ve uygunsuz ortamlarda ilk cinsel deneyimini yaşama
  • Evlilik sorunları
  • Stres, gerginlik, aşırı heyecan
  • Korku, üzüntü ve sevinç duygularının çok kuvvetli olması
  • Kadının isteksizliği; Eşinin isteksiz davranışları erkeğin erken boşalmasına neden olabilir. Ayrıca ilişki sırasında eşini memnun etmeye aşırı odaklanarak kendi denetimini sağlayamamak sonucunu doğurmaktadır.
  • Sertleşme sorunu yaşayan erkekler; Bu kişilerde sertleşmenin kaybı ihtimaline karşı kaygı öyle yoğundur ki sertlik sağlandıktan sonra hemen, hızlı bir cinsel birleşme yaşanır ve istemli bir erken boşalma gerçekleşir. Yani erken boşalma, sertliğin kaybına tercih edilir.

Fizyolojik Nedenler
Yorgunluk
Çeşitli ilaçların kullanımı
Beslenme
Alkol ve madde kullanımı
Hastalık

Hastalıklar

  • Sempatik sinir sistemi hasarı
  • Pelvik kırıklar
  • Prostat büyümesi, üretrit, polisitemi
  • Diabet
  • Kalp ve damar hastalıkları
  • İdrar yolu hastalıkları
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”GİDİŞAT VE SONLANIM”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”AYIRICI TANI VE EKTANILAR”]

EKTANILAR

Eşlik Eden Bozukluklar

  • Erektil Disfonksiyon – Empotans
  • YAB
  • Depresyon

Partnerde gözükebilen bozukluklar

  • Kadında Cinsel İsteksizlik
  • Orgazm Bozuklukları
  • Vajinismus
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KURAMSAL ALTYAPISI VE TEDAVİSİ”]

KURAMSAL ALTYAPISI VE TEDAVİ

Evrimsel Açıklama
İlkel çağlardan beri var olan, öğrenilmiş ve kazanılmış bir refleksdir.
İlkel çağlarda yaşayan insanlar doğada yaşamlarını sürdürmek ve canlarını koruyabilmek zorundaydılar. Seks yaparken bir yadan da her an vahşi hayvanların saldırabileceği korkusu yaşamaktaydılar. Bu nedenle bir an önce işini bitirmeyi yani boşalmayı hedefliyordu.
Seksten keyif almak için huzurlu ve güvenli bir ortam gereklidir. Eğer huzur yoksa ve tehlike varsa vücutta adrenalin salgılanır ve kişi bir an önce bulunduğu ortamdan kaçmak uzaklaşmak ister.
Yani erken boşalma insanın kendini korumak için geliştirdiği bir savunma biçimi olarak ortaya çıkmış ve nesilden nesile aktarılmış bir davranış biçimidir.
İlkel bir savunma olan erken boşalma daha sonraki süreçte sosyal ve kültürel koşulların getirdiği zorunlu yükler ve yakalanma korkusuyla da öğrenilmiş bir davranışa dönüşmüştür (Keçe, 2011).
Psikodinamik Yaklaşım
Açıklama
Erken boşalmanın bireyin erken çocukluk dönemindeki gelişimsel problemlerden kaynaklanan, kadına karşı bilinçaltı çatışmaların bir ifadesi olarak açıklanmaktadır.

Tedavi
Danışanın varolduğu düşünülen bu kadınlara karşı bilinçaltı çatışmaları ve düşmanlıklarını ortaya çıkarmak ve çözümlemek amaçlanır.
Sağduyu Yaklaşımı
Açıklama
Tıp hekimleri ve diğer branşlardan uzmanlar tarafından ortaya atılmış bir yaklaşımdır.
Bu yaklaşıma göre erken boşalmanın aşırı erotik heyecandan kaynaklanıdığı düşünülmektedir.

Tedavi
Amaç erkekteki bu duyguyu ve duyusal hissi azaltmaktır.
Prezervatif kullanımı,
Penise uygulanan anestezik merhemlerin kullanımı,
Erotik olmayan şeylerin hayal edilmesi,
Alkol,
Sakinleştiri ilaçlar da kullanıılmaktadır.

Davranışçı Yaklaşım
Açıklama
Temelde anksiyeteyi erken boşalmanın bir nedeni olarak kabul eden bir teori söz konusudur.

Tedavi
Bunun için duyarsızlaştırma yönteminin kullanılmasını uygun bulur bu yaklaşım.

Masters ve Johnson’ın Yaklaşımı

Cinsel İşlev Bozukluklarının Tedavisinde İki Önemli İsim William Masters ve Virginia Johnson Erken boşalmanın tedavisi için boşalmayı haber veren duyguya ulaşıncaya dek erkek, eşi tarafından ekstravajinal olarak uyarılır. Ardından ejekülasyon gerçekleşmeden bu uyarıcı erkek tarafından tolere edilinceye dek kesilir, (penisin sıkıştırılması yöntemi) bu şekilde erkek erken boşalmasının denetimini sağlamaktadır. Penisin sıkıştırılması tekniği Erkek boşalmaya yaklaştığı anda yani 8 noktasındayken farkedip partnerinide uyarır. Kadın erkeğin penisini ereksiyonunun bir kısmı kayboluncaya kadar hafifçe sıkar. Bu teknikte amaçlanan boşalma hissini geri döndürmek ve erkeğe boşalmasını geciktirmeyi öğretmek (Gökova, 2007).

Bilişsel Yaklaşımlar

Açıklama Cinsellikle ilgili yanlış inanışlar ve bilişsel çarpıtmaların erken boşalmayı tetiklediği görüşü temeldir. Tedavi Bu bilişsel çarpıtmalar ilişkiyi ve tedavi süreçlerini etkilemektedir. Cinsel mitler olarak da adlandırılan bu inançlarla çalışılmaktadır. Genelde davranışçı tekniklerle birlikte kullanılırlar. 8 Bilişsel Çarpıtma Ya hep ya hiç şeklinde düşünme: “Erken boşaldığım için bir hiçim.” Aşırı genelleme: “Dün erken boşaldıysam bu gece de erken boşalırım.” Olumluyu yok sayma: “Eşim ilişkimizin iyi olduğunu söylüyor çünkü beni üzmek istemiyor.” Zihin okuma: “Sormama gerek yok onun dün gece ne hissettiğini biliyorum.” Falcılık: “İşlerin bu gece kötü gideceğini biliyorum.” Duygusal çıkarsama: “Bir erkek bir şey hissediyor ise bu doğrudur.” Koşulsuz zorunluluklar: “-meli, -malı ifadelerinin erkeğin bilişsel süreçlerini işgal etmesi.” Felaketleştirmedir: “Bu gece başarısız olacak ve kız arkadaşım beni terk edecek.”

Çift-Evlilik Terapileri
Açıklama
İlişki ile ilgili bir problemden kaynaklandığı düşünülüyorsa çift ve evlilik terapileri önerilir. İlişki ile ilgili problem düzeldiği zaman cinsel işlevde de düzelme olması beklenir.

Tedavi
Semptomun iddia edilen transaksiyonel kökenlerini çözmeye girişerek erken boşalmayı tedavi etmektedir.

NOT: Bazı durumlarda diğer tekniklerin
yanı nda bozulan ilişkinin tekrar yapılandırılması
amaçlı paralel giden bir çift-evlilik terapisi de
önerilmektedir.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TEDAVİ”]

TEDAVİ-VAKANIN  TEDAVİSİ

  • Tanı ve Müdahaleler
  • Erkek danışan ile yapılan klinik görüşme sonrasında prematüre ejakülasyon, yaşam boyu tip tanısı kondu ve eşi ile beraber terapiye alındı.
  • Hastanın rahatsızlığı ilk olarak cinsel uyarılmaya farkındalığının düşük olduğu, bununla bağlantılı olarak da boşalma üzerinde kontrolün öğrenilmediği şeklinde kavramlaştırıldı.
  • İlaveten erken boşalma sorunu çiftin duygusal ilişkisinde gerilime sebep olmaktaydı. Erkek danışanın erken boşalmasını eşi kendisine yapılan bir haksızlık olarak görmekte ve öfke hissetmekte, erkek danışanı eleştirerek cevap vermekte idi. Bu eleştiriler sonrasında hasta kendisini yetersiz görmekte, gün içinde cinsel performansı ile ilgili ruminatif düşünceler ile uğraşmakta, kaygısı artmakta dahası ilişkide geri çekilmekteydi. Cinsel ilişkiyi kendisi başlatmaktan kaçınma, cinsel ilişki ihtimalini azaltmak için eve geç gelmek gibi kaçınmalarda bulunuyordu. Hastanın bu şekilde davranması eşinin öfkesini daha da arttırmakta ve daha eleştirel olmasına sebep olmaktaydı. Böylece kısır döngüyü tamamlanıyordu.
  • Değerlendirme görüşmelerinden sonra terapiye ilk olarak cinsel birleşmenin yasaklanması, psikoeğitim ile başlandı ve erkek danışanın durma tekrar başlama yöntemini kendi başına uygulaması ödevleri ile sürdürüldü.
  • Danışanın 20-30 saniye kadar olan boşalma süresi bu yöntemle yaklaşık 3 dakikaya kadar uzadı.
  • Sonrasında eşle beraber aynı yöntemi uygulamaya başladıklarında daha öncesinde var olan kaçınma davranışları erkek danışanın eve geç gelmesi ve böylece ödevleri uygulayamaması şeklinde kendisini göstermeye başladı. Bu davranışların kaçınma olduğunun çiftle paylaşılmasından sonra çiftin bununla ilişkili inanışları (“Sadece vajinal yolla orgazm olunabilir”, “eşimi penis ile tatmin etmeliyim”, “erken boşalma tam bir erkek olmadığım anlamına gelir” gibi) bilişsel yöntemler ve duyumlara odaklanma egzersizi şeklindeki davranış deneyleri ile ele alındı.
  • Bu aşamadan sonra ilişkideki gerilimin azalması ile durma başlama ödevlerine geri dönüldü. Tedavi sonrasında boşalma süresi 3 ila 4 dakika civarına kadar çıkarken çiftin cinsel tatminlerinde de artış sağlandı.
  • Bu vakada çiftin cinsellikle ilgili inançları ve birbirlerine yönelik ilişkili tutumları ve erkek danışanda ortaya çıkan kaçınma, çiftin cinsel sorununun üstesinden gelmesine ve cinsel doyumlarının artmasına engel olmaktaydı.
  • Terapi sadece davranışçı yöntemlerin kullanılması durumunda sekteye uğrayacaktı. Bu bağlamda bilişsel yöntemlerin kullanılması çiftin cinsellik ile ilgili inanış ve beklentilerini, kadın danışanın eleştirel tavrını, erkek danışanın performans kaygısı ve ruminatif uğraşılarını değiştirmiş ve tedavinin diğer yöntemlerle devam edebilmesini sağlamıştır.
  • Kullanılan davranışçı yöntemler ile boşalma süresi 3 dakika civarında uzamasına karşın vajinal giriş yolu ile kadın orgazmı sağlanamamıştır buna karşın cinsellikle ilgili beklentilerin değişmesi ve farklı cinsel davranış repertuarlarının geliştirilmesi çiftin cinsel doyumunu büyük oranda arttırmıştır.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”VAKA/OLGU ÖRNEĞİ”]

OLGU-VAKA ÖRNEĞİ

Olgu: Erkek danışan ve eşi 30 ve 29 yaşlarında evli bir çift. Beş yıldır devam eden erken boşalma yakınması üzerine kadın danışanın isteği ile tedaviye başvurdular. Klinik görüşme ile erken boşalma tanısı konan çifte, tedavide durma başlama yönteminin kullanılmasının yanı sıra çiftin cinsellik ile ilgili işlevsel olmayan inanışları bilişsel yöntemlerle de ele alınarak tedavi süreci  yürütülmüştür.

Vaka – Erkek Cinsel Öyküsü

  • 30 yaşında, ilkokul mezunu, alt gelir gurubundan, rençber erkek danışan. 5 yıldır evli, cinsel isteksizlik ve erken boşalma şikâyetleri ile kliniğimize eşinin yönlendirmesi ile eşi ile beraber başvurdu.
  • Başvuru yakınması cinsel birleşmenin hemen başında vajinaya girmesi ile beraber ya da hemen sonrasındaki ilk yarım dakikada boşalması idi.
  • Şikâyetlerinin evlenmesi ile başladığını bildirmesine karşın bu durum evlenmeden önce de mastürbasyon sırasında mevcuttu. Cinsel partneri olmaması sebebi ile danışan tarafından sorun olarak görülmemekte idi.
  • Evlilik öncesi herhangi bir cinsel travma ya da erken boşamaya koşullayacak herhangi bir yaşantı tarif etmiyordu.
  • Cinselliğe ilgi mevcuttu ve fanteziler kurmakta idi.
  • Evlilikle beraber sorun gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. İlk dönemde bu durumun zamanla düzeleceğini düşünmesine karşın sorun sürdükçe hayal kırıklığına uğramıştı ve kendisini yetersiz olarak görmeye başladığını ifade ediyordu. Gün içinde bu düşünceler ve cinsel performansı ile uğraştığını bunun ile ilgili huzursuzluğu olduğu ve tekrar cinsel birleşmede aynı sorunu yaşayacağından korkmakta olduğunu belirtmekte idi.

Vaka – Erkek Cinsel Öyküsü

  • İlişki sırasında aklına farklı şeyler getirmeye çalışmak, dikkatini dağıtmak, sevişmeden birleşme yaşamak, cinsel ilişki öncesinde mastürbasyon yapmak gibi yöntemler denemesine karşın sorun devam etmişti.
  • Sorun tekrarladıkça kendisine olan güveni daha da azalmıştı ve kendisini “yarım erkek” olarak görmeye başladığını beyan ediyordu.
  • Zamanla cinselliğe olan ilgisi azalmıştı, sorunun çözüleceğine olan inancı da azdı. Son altı ay ila bir senedir aktif olarak cinsel ilişkinin gündeme gelebileceği durumlardan kaçınmakta idi.
  • Daha öncesinde aynı şikâyetler ile 2 yıl kadar önce kısa süreli, 2 aylık paroksetin ve sertralin kullanım öyküsü mevcuttu. Cinsel birleşme süreleri bu tedavi ile iki katına kadar uzamıştı. Buna karşın ilacın kesilmesi ile beraber bu süre eski haline dönmüştü.
  • Erkek danışanın özgeçmişinde belirgin özellik yoktu. Bilinen bir dahili ve ürolojik yakınması ve hastalığı yoktu, halen herhangi bir ilaç kullanmamakta, sigara, alkol ya da madde kullanımı beyan etmemekte idi.
  • Yapılan ruhsal durum muayenesinde öz bakımı yerindeydi. Görüşmeciye karşı ilgili idi. Duygulanımı huzursuzluk telkin ediyordu. Düşünce içeriğinde cinsel performansı ile ilgili ruminatif uğraşıları bulunuyordu. Düşünce süreci doğaldı. Algısal alanda patoloji saptanmadı. Yargılama ve gerçeği değerlendirmesi yerinde idi ve zeka düzeyi normal izlenimi veriyordu.
  • Hastanın eşi 29 yaşında, ilkokul mezunu, ev hanımı bir kadın idi.
  • Ruhsal durum muayenesinde herhangi bir majör eksen-I patolojisi saptanmadı, daha önceden psikiyatrik başvurusu yoktu.
  • Cinsel yaşam yaşayabilmek için eşini tedaviye getirdiğini belirtmekte idi. Kendisini cinsel yönden çekici buluyor, cinsel arzular duyuyor ve gün içinde çeşitli fanteziler oluşturuyordu. Kendisinde herhangi bir sorun görmediğini belirtiyordu.
  • Sorunun yaşandığı ilk dönemde eşinin düzeleceğini düşündüğü için destek olurken sonrasında eşine karşı olan öfkesinin arttığını belirtmekte idi. Eşini sorunu çözmeye çalışmamakla ve kendisine ilgi göstermemekle suçluyordu. Sıklıkla ilişkiyi kendisinin başlatmasından rahatsız olduğunu belirtiyordu. Erkek danışana karşı bu konularda eleştirel bir tutum takınıyordu. Bu bazen eşini azarlama noktasına kadar gelebiliyordu.
  • Davranışlarının etkilerine dair iç görüsü kısıtlıydı. Çift çocuk sahibi olmamasına karşın kadın danışan bunu ikincil önemi olan bir durum olarak değerlendirmekteydi.
  • Erkek hasta ise eşi ile ilişkisinin bozulmasının üstesinden gelmeyi amaçladığını belirtmekte idi.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”İLGİLİ VİDEO”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KAYNAKLAR”] Tab 3 content place [/fruitful_tab] [/fruitful_tabs]

Psikolog, psikoterapist, şişli psikolog, Mecidiyeköy, psikolojik danışmanlık merkezi, osmanbey, fulya, çocuk, aile, sosyal fobi, kaygı, özgüven, okb, obsesif kompülsif bozukluk, okb, obsesif kompülsif kişilik bozukluğu panik atak, çekingen kişilik bozukluğu, Avrupa yakası, hipnoterapi, cinsel terapi

cinsel-islev-bozukluklari1

Cinsel Tiksinti Bozukluğu

[fruitful_tabs type=”vertical” width=”100%” fit=”false”] [fruitful_tab title=”TANIMI VE TARİHSEL KÖKENLERİ”] Cinsel Tiksinti Bozukluğu nedir?
Bu bozuklukta kadın cinsel ilişki kurmaktan tiksinti duyacak kadar rahatsız olur, çoğunlukla birlikte, cinsel
ilişki kurmamak için gerekçeler bulmak, baş ağrısı, karın ağrısı çekmek gibi cinsel ilişkiden kaçınma
davranışları bulunur.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”DSM ÖLÇÜTLERİ”] CinselTiksinti BozukluğuDSM-IV Ölçütleri
A. Sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, bir cinsel eş ile genital cinsel ilişki kurmaktan
aşırı tiksintiduymave bundan tümüyle (yadahementümüyle) kaçınma.
B. Bubozukluk belirgin bir sıkıntıya yada kişiler arası ilişkilerde zorluklara neden olur.
C. Bu cinsel işlev bozukluğu, başka bir Eksen I bozukluğuyla daha iyi açıklanamaz (başka bir
Cinsel İşlev Bozukluğu dışında). [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TİPLERİ/ÇEŞİTLERİ”] Tab 1 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”SIKLIK VE YAYGINLIK”] sıklık ve yaygınlık
Kadında cinsel tiksinti bozukluğu diğer cinsel işlev bozukluklarına göre daha az görülür.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”BELİRTİLERİ VE NEDENLERİ”] Nedenleri
Cinsel istek bozukluğuna neden olan tüm etkenler aynı zamanda cinsel tiksinti bozukluğuna da neden
olabilirler. Cinsel tiksinti bozukluğunda söz konusu etkenler genellikle daha şiddetlidir ayrıca cinsel taciz
ve travmalara daha sık rastlanır.
Cinsel tiksinti bozukluğunda rol alabilen etkenleri, cinsel istek bozukluğuna neden olabilen etkenlere ek
olarak şöyle sıralayabiliriz
Cinsel korkular
Cinsel travmalar.
Cinsel kimlik ve yönelim sorunları.
Ağır kişilik sorunları.
Cinsel fobiler.
Eş reddi.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”AYIRICI TANI VE EKTANILAR”] Ayrıcı tanı
-Ayırıcı tanıda dikkat edilmesi gereken noktaların başında azalmış cinsel istek bozukluğu gelmektedir.
-Cinsel etkinlikten kaçınma davranışları; cinsel fobiler, obsesyonlar, panik bozukluk, posttravmatik stres bozukluğu bulunanlar ile daha önce myokard infarktüsü, serebrovasküler olaylar ya da hipertansiyon atakları yaşayanlarda da görülmektedir.
-Bu nedenle, cinsel tiksinti bozukluğu, bazen cinsel fobiler, obsesyonlar ve hatta panik atak ile karıştırılabilir.
-Ayrıntılı öykü ve değerlendirmenin önemi burada bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
-Cinselliğe karşı olumsuz anne baba tutumları, çocuğun cinsel ilgi ve düşüncelerine karşı yeterli duygusal desteğin sağlanamaması, cezalandırıcı ve engelleyici tutum, cinsel kötü davranılma olabilir.
-Tedavide cinsel organlar dışında duyarlı nokta egzersizleri, cinsel paniğe karşı sistematik duyarsızlaştırma yapılmalıdır (elle tutuşma ile başlanıp cinsel temas sona bırakılabilir).
-Fobik yanıt çıkınca egzersiz durdurularak anksiyetenin azalması sağlanır.
-Tedavisi zordur.
Cinsel tiksinti bozukluğuna hangi tür psikiyatrik ve psikolojik hastalıklar eşlik edebilir?
Cinsel tiksinti problemine bazı psikiyatrik sorun ve hastalıklar da eşlik edebilmektedir. Bunlar:
 Obsessif Kompulsif Bozukluk (OKB, titizlik hastalığı veya takıntı- saplantı hastalığı olarak da halk arasında bilinmektedir )
 Anksiyete bozuklukları
 Fobi bozuklukları (korkular)
 Post travmatik stres bozukluğu (Travma sonrası stres bozukluğu)
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TEDAVİ”] TEDAVİ
Cinsel istek bozukluğu tedavisi nasıldır?
Cinsel istek bozukluğunda kişiye cinselliği öğreten ve sevdiren bir çeşit cinsel terapi uygulanır. Bu tür cinsel tedaviler “davranışsal- bilişsel cinsel terapiler” olarak geçmektedir. Uygulanan yöntem“sistematik duyarsızlaştırma (sistematik desensitizasyon)” olarak geçer.
Bu şekilde cinsel tiksinti bozukluğu tedavisinde öncelikle cinsellikle ilgili yanlış, eksik ve ön yargılı bilgileri düzeltmek için öncelikle bir cinsel bilgiler verilmektedir.
Daha sonra bir takım cinsel egzersizler ve ev ödevleri ile kişinin cinsel hayata adaptasyonu için çalışmalar yapılır. Bunlar kendi vücudunu ve cinsel organları tanıma, masaj, pelvik taban kas egzersizleri (kegel egzersizleri) ve daha sonra erkek cinsel organlarına adaptasyon çalışmalarıdır.
Tüm cinsel sorunlar gibi hastayla doğru iletişim, güven ortamının sağlanması, bir takım ev ödevleri, erkek eşin desteğinin sağlanması ve kooperasyon bu tür cinsel terapilerde anahtar rol oynamaktadır.
İleri düzey olgularda hipnoz tedavisi (hipnoterapi) ve psikodinamik yaklaşımlar yarar sağlamaktadır.
VAKANIN TEDAVİSİ

  1. Oturum: Çiftle birlikte ve tek tek görüşme yapıldıktan sonra cinsel anatomi ve fizyoloji ile ilgili ayrıntılı bilgiler verildi. Görüşme sırasında hasta veya eşinin cinsel anatomi ve fizyoloji ile ilgili soru­ları yanıtlandı. Cinselliğe karşı tutumları anlaşıl­maya, önyargı ve kalıp düşünceleri uygun bil­gilendirmelerle aşılmaya çalışıldı. Tedavi anlaşması sözel kontrat olarak yapıldı. Tedavinin genel çerçevesi konuşuldu. Sistematik duyarsızlaşmanın nasıl uygulanacağı, bu yöntemin olası etki düzenek­leri anlatıldı. Eş son derece katılımcı ve uyumluydu. Daha sonra hasta ve eşine erotik masaj çizimleri olan bir kitaptan (Dr Andrew Stanway 1989, The

Art of Sensual Loving: A New Approach to Sexual Relationships) bazı resimler gösterilerek rahatsız olup olmadığı soruldu. Hasta çizimlerden beğendiklerini gösterdi. Daha sonra çifte 1 hafta süreyle yapmaları için dokunma egzersizleri, hafta­da en az 3 kez yapılmak üzere verildi ve cinsel ilişkiye girmeleri yasaklandı. Dokunma egzersizleri el-kol, ayak-bacak ve yüz-boyun bölgesiyle sınırlı tutuldu. Bu bölgeler hastanın dokunmayla ilgili kaygılarının olmadığını bildirdiği bölgelerdi. Hastaya sadece kendisini rahat hissettiği noktaya kadar dokunma ve dokunulma özgürlüğü olduğu söylendi ve bu alanların dışına kesinlikle çıkılma- ması gerektiği anlatıldı. Dokunma alanları has­tadan alınan geribildirimler doğrultusunda belir­lendi. Başka bir deyişle üst sınırı terapist alt sınırı hasta belirleyecek şekilde yönlendirme yapıldı. Bacakların iç tarafı ve koltukaltı bölgesi, cinsel organlara ve göğüslere yakınlıkları nedeniyle ve bu bölgelere olan erken uyarımların hastanın kaçınma davranışını şiddetlendirilebileceği düşünüldüğün­den dokunma alanının dışında tutuldu. Ayrıca Bayan T’ye ayna ile cinsel organlarına bakma, kendi kendini uyarma ödevi de verildi ve yapılan­ları yazarak bir sonraki oturuma getirmesi istendi.

  1. Oturum: Çift son derece rahat görünüyordu. Ödevlerini yaptıklarını ifade ettiler. Bayan T’nin notları şu şekildeydi:

12.12.05: “Eşim elimden omzuma kadar çok rahat dokunabildi. Dirseğime kadar farklı bir şey his­setmedim, omuzuma çıktıkça daha hoş şeyler his­settim. Ben de eşimin elinden omuzuna kadar dokunabildim. Çok farklı duygular hissetmedim. Onun bana dokunması daha hoştu.”
“İlk defa organımı gördüm ve hiç beğenmedim. Dokunmam çok zor oldu. Resimde gördükleri­mizin hepsini gördüm. Mastürbasyon sonucu olumsuz.” “Mastürbasyon sonucu olumsuz” ifadesini açması istendiğinde hasta kendine dokun­makta zorlandığını, dokunduktan sonra da zevk almadığını ve dokunmayı fazla sürdüremediğini ifade etti.
15.12.05: “Önce eşim benim ayak ve bacağıma dokundu. Sıcaklıktan başka bir şey hissetmedim. Üst baldırlar biraz daha iyiydi. Daha sonra ben dokundum. Üst iç baldırlara dokunmakta zor­landım. Farklı hisler olmadı.” “Organımı ikinci kez gördüğümde daha rahattım. Yani biraz alışmışım. Rahat dokunabildim. Bir önceki kadar çirkin gelmedi. Mastürbasyon başarısız.”
18.12.05: “Birbirimizin yüzüne ve boynuna dokun­duk. Kol ve bacaklara göre daha güzeldi.”
Bayan T’ye cinsel organlar dışında kalan bütün vücut bölgelerine eşiyle karşılıklı dokunma alıştır­malarına geçip geçemeyeceği sorulduğunda kabul etti. Ayna ve kendi kendine dokunma alıştır­malarını sürdürmesi önerildi. Cinsel ilişki yasağının sürdüğü anımsatıldı.
3.oturum: Çift son derece mutluydu. “Bu kadar kolay olabileceğini hiç düşünmedik. Keşke daha önce bu yöntemi bilseydik Kendi kendimizi tedavi edebilirdik” diyorlardı. Kendilerini tutamayıp cin­sel ilişkiye girdiklerini ve bundan çok hoşnut olduk­larını belirttiler. Evlilikleri boyunca ilk kez böyle bir duygu yaşadıklarını, birbirlerine bedensel ve ruhsal olarak çok yakınlaştıklarını ifade ettiler. Bayan T’ye meniden rahatsız olup olmadığı sorul­duğunda artık böyle bir yakınması olmadığını dile getirdi. Notları şu şekildeydi:
19.12.05: “Önce ben eşime dokundum. Ona hiç bu kadar rahat dokunduğumu hatırlamıyorum. Cinsel bölgeleri hariç her yerine dokundum. Göğüs ve bacaklarının iç kısmına dokunmak daha çok hoşu­ma gitti. Eşim bana dokunduğunda daha mutlu oldum. Her tarafıma dokunabildi ve sonuçta orgazm olduk.”
22.12.05: “Organıma hiç rahatsızlık duymadan bak­tım ve dokundum. Mastürbasyon sonucu orgazm oldum.”
24.12.05: “Eşimin ve benim dokunmamdan hiç etkilenmedim. Çünkü konsantre olamadım.
Bir önceki gibi organımı görmekten rahatsız olmuyorum. Rahatım ve orgazm oldum.”
25.12.05: “Dokunuşlar yine çok güzeldi. Eşime dokunmaktan çok onun bana dokunması hoşuma gidiyor. Dokunmalar yarım kaldı. Çünkü orgazm olduk.”
Bu oturumda uygulanan GRCDÖ ham toplam puan 35, dönüştürülmüş toplam puan 4 olarak bulundu. Alt ölçeklerden alınan dönüştürülmüş puanlar 5 puanın altındaydı. İlk ölçek puanlarıyla kıyaslandığında çok belirgin düzelme olduğu görülüyordu.
Son oturumdan 2 ve 6 ay sonra yapılan telefon görüşmelerinde ilişkinin sorunsuz olarak sürdüğü ifade edildi. (8.2.06 ve 12.6.06). Bayan T kolaylıkla orgazm olduğunu, cinsel isteğinin arttığını ve ilişki sırasında daha önceleri olan ağrı yakınmasının da ortadan kalktığını bildirdi. Çift iyi olduklarını ve uygun zamanları olmadığını ifade ederek kliniğe tekrar başvurmadığı için kontrol ölçeği uygulana­madı. Ancak telefon görüşmelerinden edinilen izlenim iyilik halinin sürdüğü yönündeydi. Telefon görüşmeleri sırasında çiftten kimlikleri gizli tutul­mak kaydıyla eğitim ve araştırma amacıyla hastalık ve tedavi süreciyle ilgili bilgilerin kullanılması için sözlü olarak onay alındı.
Tedavide temel olarak hasta, giderek artan oranlar­da kaçınılan ve kaygı uyandıran cinsel durumlara in vivo olarak maruz bırakılmıştır. Amaç Bayan T’nin rasyonel olmayan cinsel korkularının, yani dokun­ma ve dokunulma korkusunun giderek söndürülmesidir. Bu süreçte hastanın sakin ve destekleyici koşullarda, haz almaya odaklan­masının önemi vurgulanmıştır. Masters ve Johnson tarafından geliştirilen duyumlara odaklanma (sen- sate focus) alıştırmaları cinsel fobi ve kaçınma davranışını en iyi tedavi eden yöntem olarak kabul edildiğinden terapide bu alıştırmalar ev ödevi olarak verilmiştir. Bu alıştırmalar orijinal olarak performans anksiyetesini azaltmak için tasarlanmış olmakla birlikte cinsel korku ve tiksinmeyi söndürmek için de ideal bir çerçeve sağlarlar. CTDB tedavisinde üç aşamalı olarak uygulanması önerilmektedir (Kaplan 1987). Birinci aşamada çifte erotik olmayan, sistematik olarak adım adım arttırılan dokunma ödevleri verilir. Çiftin çıplak olması önerilir, cinsel birleşme ve orgazm yasak­lanır. Dokunmaların anksiyete uyandırmadığı ve haz alınmaya başlandığı noktada duyumlara odak­lanma alıştırmalarının ikinci aşamasına geçilir. İkinci aşamada, birinci aşamada yapılanlara ek olarak cinsel organları uyarma alıştırmaları vardır. Orgazm yine yasaktır. Dokunmaların yumuşak ve okşayıcı tarzda olması önemlidir. Orgazma yol aça­bilecek ritmik ve kuvvetli uyarılar önerilmez. Bu aşamada, cinsel uyarımla ortaya çıkan haz verici duyumlar ve duygular söndürme sürecinin güçlü pekiştiricileridir. Hastanın kendisinin ve eşinin cin­sel organlarına karşı duyduğu korku ve kaçınmayı da azaltır. Hastanın eşiyle karşılıklı olarak cinsel organlara dokunma konusunda korkularının azalıp duyarsızlaştığı ve eşin varlığında cinsel olarak uyarılmaya başladığı noktada, vajinal giriş olmadan orgazm (extravaginal orgasm) olmanın denendiği üçüncü aşamaya geçilir. Bu aşamada hastadan eşinin yanında orgazm oluncaya kadar mastürbas­yon yapması istenir. Hasta mastürbasyonla ilgili aşırı katı ve olumsuz tutumlara sahip ise bu aşama atlanıp eşlerin karşılıklı olarak birbirlerine mastür­basyon yapmaları önerilebilir. Vajina dışında sağlanan orgazm partnerle olan yakınlık düzeyini, partnere güven duymayı arttırır ve iletişimi kolay­laştırır. Bayan T ve eşine birinci aşama alıştırmaları ilk oturumda çok sınırlı bir alanı içerecek şekilde verilmiştir. Örneğin, Bayan T sadece eline dokunulmasına izin veriyor olsaydı dokunma alanı elle sınırlı kalacaktı. Dokunmaların anksiyete uyandırmadığı ve haz alınmaya başlandığı noktada dokunma sınırları genişleyecekti. Burada özetlenen klasik yaklaşımdan farklı olarak, Bayan T’ye eşiyle sınırlı dokunma alıştırmaları yaparken kendini uyarma ve bu şekilde orgazm olabilme ödevi de verildi. Bu yaklaşım, ilk görüşmede yapılan ayrıntılı bilgilendirme ve destekleyici tutum, çiftin yüksek motivasyonu ile birleşince tedavi çok hızlı iler­lemiştir. Kısa zamanda ilk ödevlerini başarıyla yapan çifte, duyumlara odaklanma alıştırmalarının birinci aşamasını tamamlamak üzere cinsel organ­lar dışında kalan bütün vücut bölgelerine eşiyle karşılıklı dokunma alıştırmaları ödev olarak veril­miştir. Bu deneyimler cinsel ilişki ve orgazm sırasında yaşanılması olası kontrol kaybı ile ilgili korkulara duyarsızlaşmayı da sağlamış ve çift yıl­lardır ulaşamadıkları bir cinsel uyarılma düzeyine ulaşmıştır. Sonuçta hala süren orgazm ve cinsel bir­leşme yasağına kendilerini tutamadıkları gerekçe­siyle uymamışlardır. Anksiyete ve kaçınmanın tamamen kaybolmasından sonra orgazmı amaçla­madan kısmi vajinal girişe ve daha sonra da tam vajinal girişe izin verilerek tamamlanması plan­lanan duyarsızlaştırma süreci de kendiliğinden sona ermiştir Böylece ikinci ve üçüncü aşama iç içe geçmiş olarak yapılmış ve sonuç başarılı olmuştur.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”VAKA/OLGU ÖRNEĞİ”] OLGU ÖRNEĞİ
Bayan T, 24 yaşında, lise mezunu, ev kadını, 2 yaşında bir oğlu var. 4 yıl önce görücü usülüyle tanışıp severek, isteyerek evlenmiş. Görüşmeye 30 yaşında ve öğretmen olan eşiyle birlikte geldi.
Bayan T’nin evlendiğinden beri eşine dokunmak istememe, kendisine dokunulmasından rahatsız olma yakınmaları vardı. Meninin pis bir şey olduğunu düşünüyor ve rahatsız oluyordu. Çift bugüne değin hiç çıplak olarak sevişmediklerini ifade ettiler. Son iki yıldır her ikisinde de giderek artan cinsel isteksizlik yakınması da vardı. Çift ikin­ci bir çocuk sahibi olmayı planladıklarını ve artık “normal cinsel ilişki” istediklerini söylüyordu.
Sevişmeden cinsel ilişkiye giriyorlardı ve bunu da sadece çocuk istediklerinde yapmışlardı. Hamile kalmak için bir ay boyunca sevişmeden cinsel ilişkiye girmişler ve bu ilişki denemelerinde Bayan T hep ağrı duymuştu.
2 yıldır nadiren cinsel ilişkileri oluyordu. Bayan T sadece adet döneminde cinsel istek duyduğunu ve bu dönemde giyinik olarak üst pozisyonda eşine sürtünerek orgazm olabildiğini söyledi. Bunun dışında cinsellikleri haftada ortalama 2-3 kez eşin Bayan T’yi çıplakken seyrederek mastürbasyon yapması şeklinde tanımlanıyordu ve çift kesinlikle birbirine dokunmuyordu.
Çiftin evlilik öncesi cinsel deneyimi yoktu. Her ikisi de cinsellikle ilgili bilgilerini “kısıtlı” buluyor ve kendilerini “tutucu” olarak değerlendiriyorlardı. Nişanlıyken el ele tutuşma, öpüşme, giyinik olarak sevişme biçiminde cinsel yaşantıları olmuş ve evlendikten sonra böyle sorunları olabileceğini hiç beklemiyorlarmış. Çiftin evlilik uyumları sorgu­landığında birbirlerini çok sevdiklerini, çok iyi anlaştıklarını ve her alanda birbirlerini destekledik­lerini ifade ettiler.
Bayan T, 8-9 yaşlarındayken (ilkokul 3. sınıf) babasıyla yaşıt olan halasının oğlu tarafından cinsel olarak taciz edilmiş. “Gel öpeyim, yanıma yat” dediğini hatırlıyor. Kendisinden 2 yaş büyük ablası da benzer şekilde aynı kişi tarafından taciz edilmiş. Bayan T, taciz olayının sadece bir kez olduğunu, bu konuyla ilgili fazla bir şey hatırlamadığını ve duru­mu eşiyle de paylaşmış olduğunu ifade etti. Çocuk­luk ve erişkinlik döneminde bu olayla ilgili aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme şeklinde yaşantılar tanımlamadı. Olayı sık sık hatırlama veya rüyada görme ya da yeniden yaşıyormuş gibi olmay­la ilgili zihinsel ve fizyolojik deneyimleri yoktu. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ile ilgili olabilecek uyku sorunları, irritabilite, aşırı irkilme tepkisi, yabancılaşma, toplumsal eylemlerden kaçınma, duygulanımda kısıtlılık gibi sorunlar da saptanmadı. Travmayla ilişkili olabilecek kaçınma davranışı, çıplak olarak eşinin kendisine ya da ken­disinin eşine dokunmasından kaçınmak şeklindey­di. Bayan T, ilk adetini 13 yaşındayken görmüştü. İkincil cinsel karakterlerin gelişimi ve adet görmeyle ilgili herhangi bir sıkıntısı olmamıştı. Bayan T evlilik öncesi ve sonrası dâhil olmak üzere hiçbir zaman mastürbasyon yapmayı denememişti.
Bayan T’de ve eşinde herhangi bir fiziksel hastalık öyküsü yoktu ve cinsel sorunlar dışında bir psikiyat­rik sorun saptanmadı. Bugüne kadar TSSB dahil olmak üzere herhangi bir başka psikiyatrik sorun nedeniyle başvuru veya tedavi girişimi olmadığını bildirdi.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”İLGİLİ VİDEO”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KAYNAKLAR”] Tab 3 content place [/fruitful_tab] [/fruitful_tabs]

KONVERSİYON BOZUKLUĞU

[fruitful_tabs type=”vertical” width=”100%” fit=”false”] [fruitful_tab title=”TANIMI VE TARİHSEL KÖKENLERİ”]

KONVERSİYON BOZUKLUĞU NEDİR ?

Santral veya periferiksisinirsisteminin anatomi ve fizyoloji bilgileri ile uyumsuz bedensel fonksiyon bozulmalarıdır. Tipik olarak bir stresle başlar.

İstemli motor ya da duyu işlevlerini etkileyen, nörolojik ya da başka bir fiziksel hastalık düşündüren semptom ya da defisitlerin varlığı

Bu semptom ya da defisite eşlik eden psikolojik etkenler. Bu semptom ya da defisit amaçlı olarak ortaya çıkartılmamakta. Mutlaka yeterli bir incelemeden sonra, nörolojik, diğer tıbbi durum ve madde ile ilgili semptom ve defisitler dışlanmalı.

TARİHÇE

Histeriden Konversiyon Bozukluğuna

  • Antik Mısır’da tuhaf davranan kadınlar
  • Eski Yunan’da Hipokrat zamanında “histeri”
  • Yunanca “döl yatağı” anlamına gelen “histeron”
  • Kadın rahminin vücut içinde yer değiştirmesi ve yerleştiği organa göre semptom
  • Ortaçağ ve rönesansta şeytanla ilişkili durumlar
  • 17.yüzyılda Thomas Willis; histeri beynin sinirsel hastalığı
  • 17. Yüzyıl’da Sydenham; histerinin bedenden ziyade zihnin psikolojik bozukluğu olduğuna, erkeklerde de görüldüğüne ve birçok klinik sendromu taklit edebileceğine dikkat çekmiş.
  • 19. yüzyılda Jean Martin Charcot; nörolojik hasarı taklit eden histeri semptomlarına odaklanarak, bu semptomların yapay olarak tetiklenebileceğini ve hipnozla da düzeltebileceğini göstererek psikolojik olduğu sonucuna varma
  • Janet, Freud ; Histeri, psikolojik travmanın neden olduğu bir durum
  • Janet: ’Disosiasyon’’
  • Freud: ’Represyon, konversiyon’’

1893’de Freud ve Josef Breuer’in yayınladıkları “Histeri Üzerine Çalışmalar”da; Freud konversiyon mekanizmasının histeride merkezi bir özellik olduğunu, travmatik olayla ilgili olan duygusal yaşantı sözel olarak ifade edilmediği için somatik histerik semptoma dönüştüğü, bu semptomun aynı zamanda sembolik olarak travmatik olayı da yansıttığını belirtiyor.

  • Travmatik anıların iyileştirilmesi; psiko-analiz
  • 1967’de DSM-II’de histerik nevrozlar ana başlığı altında “konversiyon tipinde histerik nevroz” ve “dissosiyatif tipte histerik nevroz”
  • DSM-III’de somatoform bozukluklar altında konversiyon bozukluğu
  • DSM-IV’de şimdiki kullanılan konversiyon bozukluğunu etiyolojisi ve tanı kriterleri tanımlanmış
  • International Statistical Classification of Diseases and Related Health Problems listesinin dokuzuncu versiyonunda (ICD-9) da bu grup “nevrotik bozukluklar” başlığı altında;

Histeri terimi ile hem konversiyon hem de disosiasyon kastediliyor.

  • ICD-10’da konversiyon bozukluğu disosiyatif bozukluklar başlığı altında incelenmiş.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”DSM ÖLÇÜTLERİ”]

DSM-IV-TR  Konversiyon Bozukluğu için Tanı Ölçütleri 

A. İstemli motor ya da duyu işlevlerini etkileyen, nörolojik ya da diğer bir genel tıbbi durumu düşündüren bir ya da birden fazla semptom ya da defisitin olması.

B. Bu semptom ya da defisite psikolojik etkenlerin eşlik ettiği yargısına varılır, çünkü bu semptom ya da defisitin başlaması ya da alevlenmesi öncesinde çatışmalar ya da diğer stres etkenleri vardır.

C. Bu semptom ya da defisit amaçlı olarak ortaya çıkartılmamakta ya da bu tür semptomları varmış gibi davranılmamaktadır (Yapay bozukluk ya da simülasyonda olduğu gibi).

D. Yeterli bir incelemeden sonra, bu semptom ya da defisit genel tıbbi bir durum ya da bir maddenin doğrudan etkisi ile ya da kültürel olarak uygun bulunan bir davranış ya da yaşantı olarak tam açıklanamaz.

E. Bu semptom ya da defisit, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da işlevselliğin önemli diğer alanlarında bozulmaya neden olur ya da tıbbi değerlendirmeyi gerektirir.

F. Bu semptom ya da defisit ağrı ya da işlev bozukluğu ile sınırlı değildir, sadece somatizasyon bozukluğunun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz.

[/fruitful_tab]

[fruitful_tab title=”TİPLERİ/ÇEŞİTLERİ”] Tab 1 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”SIKLIK VE YAYGINLIK”]

SIKLIK VE YAYGINLIK

  • Genel populasyonda insidansı 11-300/100000
  • Yaşam boyu sıklığı %25-33
  • Genel tıbbi kliniklere başvuran olgularda konversiyon semptomunun görülmesi %20-25
  • Hastanede psikiyatri konsültasyonlarının %5-14 kadarı konversiyon belirtileri nedeniyle
  • Psikiyatri kliniklerine ayaktan başvuranların %1-3’ü
  • Ülkemizde, psikiyatri acil polikliniklerine yapılan başvurularda %12- 47
  • Psikiyatri konsültasyonu istemlerinin %25’inde
  • Başlangıç yaşı genellikle 10-35 yaş
  • Orta ve ileri yaşta nörolojik ya da diğer tıbbi durumlar
  • Kadınlarda 2-10 kat daha sık
  • Kadınlarda bedenin sol tarafında semptomlar daha sık
  • Konversif semptomlar gösteren kadınlarda daha sonra somatizasyon bozukluğu gelişme olasılığı fazla
  • Erkeklerde konversiyon bozukluğu ile anti sosyal kişilik bozukluğu arasında ilişki
  • Kırsal alanda ve gelişmekte olan ülke ve bölgelerde daha sık
  • Düşük sosyoekonomik koşullar, düşük eğitim düzeyi, düşük tıbbi bilgi, düşük zeka düzeyi risk faktörü
  • Erkeklerde çoğu zaman iş kazaları ya da askerlik sırasında (simulasyon?)
  • Çatışma içindeki askeri personelde sık

Kültürel özellikler önemli;

Konversif semptomlar,

  • Sıkıntıların kültüre özgü kabul edilebilir dışavurumu,
  • Dinsel veya şifa verme törenlerinin bir görünümü olabilir.[/fruitful_tab]

[fruitful_tab title=”BELİRTİLERİ VE NEDENLERİ”] NEDENLERİ

Psikodinamik Etkenler:

  • İntrapsişik çatışmanın baskılanması ve anksiyetenin fizyolojik işlev değişikliklerine çevrilmesi,
  • Konversiyon düzeneği sayesinde hasta bilinçdışı çatışmalardan ve bunların sonucunda ortaya çıkan anksiyeteden kurtulur (birincil kazanç).
  • Ayrıca ortaya çıkan işlevsel fizyolojik bozukluklar aracılığıyla çevrenin ilgisini, sevgisini, yardımını, yakınlığını elde ederek, bu ortam ve kişilerle ilgili sıkıntılarından kurtulmaya çalışır (ikincil kazanç).

Biyolojik Etkenler;

Kranyal görüntüleme;

  • Serebral asimetri ? Sağ hemisfer baskın, belirtiler genellikle vücudun sol tarafında
  • Baskın hemisferde hipometabolizma ve çekinik hemisferde hipermetabolizma
  • Bunlara bağlı olarak interkortikal kominikasyon ve sözel ileti işlevinin bozulması

Nöropsikolojik testler;  sözel iletişim, hafıza, dikkat ve affektif

uygunlukta pek belirli olmayan serebral bozukluklar

Kafa travması ve organisitede artmış insidans

  • Öğrenme Teorisi:
    Koşullanmış öğrenme davranışı ? Çocuklukta öğrenilen hastalık semptomları zor durumlarda uyum mekanizması olarak ortaya çıkmakta
  • Kalıtsal Etkenler:
    Tek yumurta ikizlerinde görülme sıklığı artmış. Birinci derece yakınlarında görülme sıklığı normal toplumdan 10 kat fazla

İçgüdüsel dürtülerle (agresyonve cinsellik) bunların ifadesinin engellenmesi arasındaki çatışmadan ortaya çıkar.
Aşırıkortikaluyarılmanın da semptoma yol açmasıolasılığıvardır. Bu durumda artmışkortiko-fugaluyaran bedensel duyumların farkedilmesiniengeller.

Konversiyon bozukluğu çeşitli ruhsal zorlanmalar karşısında bazı bireylerin tepki verme biçimidir, yani kişinin başa çıkamadığı sorunlar, çevresel olaylar (aile içi tartışma, ailevi sorunlar, şiddete maruz kalma, kendisine yakıştıramadığı bir olaydan dolayı kendisini suçlama veya başkaları tarafından suçlanma, aşırı korku, endişe, pişmanlık) olduğunda bu duruma verdiği tepkisi biçimidir. Disosiyatif bayılma veya kendinden geçmeyi kişinin olumsuz yoğun duygulardan geçici olarak uzaklaşmasını sağlayan bir korunma düzeneğidir. Bu tür bayılmalar elektrikli cihazları yüksek voltajdan koruma işlevi gören sigortanın yüksek voltaj geldiğinde atarak elektriği kesip sistemi kapatmasına benzer. Birey bilinçli bir haldeyken kaldıramayacağı yoğun olumsuz duygulara (öfke, üzüntü, utanç, korku vb) maruz kaldığında “sigorta atarak” kişi bilincini kaybetmekte ve bu yoğun ruhsal acıdan geçici olarak kurtulmaktadır. Disosiyatif bozukluk sakin, kibar, insanları üzmek istemeyen ve onlara hayır diyemeyen insanlarda sık görülür. Buna dayalı olarak ta konversiyon bozukluğu olan ve çevresi ile sözel iletişim kuramayan ve sıkıntılarını paylaşamayan insanların bu sıkıntılarının bedene yansıyarak bir anlamda bedenleriyle sıkıntılarını dile getirdikleri düşünülmektedir. Belirtiler her tür ruhsal baskı yaratan olaya bağlı çıkabilir (yas, ölüm, tartışma, ekonomik güçlük, ailevi sorunlar)

Konversiyon belirtileri ruhsal olarak iki yarar sağlar: İlk olarak kişi kendisinde sorun yaratan ruhsal sıkıntıdan kurtulur, ayrıca dolaylı olarak rahatsızlığı nedeniyle çevresinin tutumu daha destekleyici hale gelip kendisine anlayış gösterilebilir. Bazı durumlarda ortaya çıkan belirtilerin kişinin yaşadıklarıyla bağlantısı olabilir örneğin görmemesi gereken bir olaya tanık olan bir kişide körlük veya işitmemesi gereken şeleri işiten bir kişide konuşamama ortaya çıkabilir. Konversiyon bozukluğu olan kişilerin belirtileri bazen aile veya yakın akraba ve komşularda görülen hastalık belirtilerini taklit edebilir. Örneğin yakın çevresinde gerçek bir sara hastası veya bayılma tipi konversiyon bozukluğu olan bir kişide konversiyon bozukluğu oluşursa buna benzer bayılmalar görülebilir.

BELİRTİLER

Semptom ya da defisitin tipine göre;

  • Motor semptom ya da defisit gösteren
  • Duyu semptomu ya da defisit gösteren
  • Katılmalar ya da konvülsiyonlar gösteren
  • Karışık görünüm sergileyen

Motor Belirtiler Ya Da Defisitler

  • Astazi-abazi
  • Paralizi ya da lokalize zayıflık
  • Belirgin ritmik tremor, kore, tik, jerk
  • Afoni
  • Üriner retansiyon
  • Globus histerikus (boğazda kitle hissi)
  • Flask yutma güçlüğü

Astazi-Abazi;

  • Belirgin koordinasyon bozukluğu ile kararsız bir duruş ve ataksi ile karakterize (sarhoş gibi yürüme, sendeleme).
  • Hasta nadiren düşer, ancak bir yerini yaralamaz.
  • Dikkatin odaklanmasıyla hareket kötüleşir.
  • Afoni (ses kısılması), mutizm (konuşamama) oldukça sık görülen belirtiler
  • Heceleme kusurları ve dizartri olabilir.
  • Daha seyrek olarak da çocuksu, peltekleyerek, kekeleyerek ya da bir çocuğu taklit edercesine konuşma bozuklukları
  • Normal öksürme sesi kordların kapandığını gösterir.

Paralizi;

  • Ekstremitelerin distal kısımlarına göre daha çok proksimal kısımlarında olur.
  • El yüze değil, yana düşer.
  • Gevşek ya da kontraktürle seyreder, ektremiteleri ya da yüzün bir yanını etkileyebilir.
  • Konversif bir spazmda, hem kol, hem bacak bedenin aynı yanında kasılır, eller yumruk halinde, dizler fleksiyonda, ayaklar yukarı dönük
  • Uzun süren konversiyon bozukluklarında kas atrofisi, kontraktürler gelişebilir.
  • EMG normal

Konvülsif Belirtiler

Nöbetler;

  • Sosyal ortama yanıt
  • Yere düşüş yavaş
  • Kenetlenme, bazen opistotonus
  • Tonik-klonik düzenli ardışık kasılma yok
  • Dil ısırma, idrar kaçırma nadir
  • Bilinç kaybı yok.
  • Kornea refleksi var.
  • Plantar yanıt fleksör
  • EEG normal
  • Nöbet sonrası prolaktin düzeyinde artış yok

Duyusal Belirtiler Ya Da Defisitler

  • Ağrı veya dokunma hissinin kaybı
  • Hiperestezi, parestezi
  • Çift görme
  • Körlük
  • Sağırlık
  • Görsel halüsinasyon
  • Konversiyonda duyusal algılardaki değişiklikler, sinir dağılımına (dermatom) uyumsuz
  • Hemianestezi durumunda gövde ve yüzdeki sınır kesin olarak bölünemez, orta hatta çok belirgin
  • Tüm duyularının kaybolduğunu belirtse bile pozisyon duyusu sağlam, karanlıkta tökezlemeden yürüyebilir.
  • Vibrasyon hissi de değişse bile sağlam kalır.
  • Ellerine tutuşturulan eşyayı tanıyabilir.
  • Anestetik alanlar perifer-distal arasında derece farklılıkları göstermez, kesin olarak sınırlanabilir, ama muayeneden muayeneye değişebilir.
  • Görmeme durumu tam değil, bulanık görme ya da okuma güçlüğü olabilir, etrafa çarpmadan yürüyebilir, ani verilen parlak ışığa bakar, bir parmağına dokunması istenince yapamaz, tehlikeli durumlardan kendini korur.
  • Bilateral sağırlıkta yüksek ses uyaranı ile göz kırpma refleksi ya da cilt terlemesinde değişiklik elde edilebilir.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”GİDİŞAT VE SONLANIM”]

Gidiş ve Sonlanım

  • Genellikle akut başlangıçlı
  • Belirtiler oldukça renkli, dramatik
  • Uygun çevresel koşullar, telkin yöntemi ile spontan düzelme sık
  • Konversiyon bozukluğu hastalarının %90-100’ünün başlangıç semptomları bir aydan az bir sürede genellikle de birkaç gün içerisinde düzelmektedir.
  • Konversiyon bozukluğu nedeniyle hastaneye yatan çoğu olgu 2 hafta içinde düzelir.
  • Olguların 1/4 -1/5’inde 1 yıl içinde rekürens olur.
  • Hastaların %75’inin başka bir epizod geçirmediği, %25’inin ise stresli yaşam olaylarının olduğu dönemler boyunca hastalığın tekrarladığı bildirilmiştir.
  • Eşlik eden diğer bir mental ve tıbbi bir bozukluğun olması olumsuz bir prognostik faktör olarak gösterilmektedir.
  • Tremor ve konvulsiyonlar kötü prognozu gösterir.
  • Hastaların %25-50’sinde daha sonradan nörolojik veya psikiyatri dışı tıbbi bir hastalık ortaya çıkmaktadır (yanlış pozitiflik ?).

Olumlu Prognoz Özellikleri

  • Akut başlangıç
  • Başlangıçta belirgin psikososyal stresör varlığı
  • Erken tedavi başvurusu
  • Eşlik eden başka bir psikiyatrik bozukluk ya da tıbbi bir hastalığın olmaması
  • Zeka düzeyinin iyi olması
  • Paralizi, afoni, körlük belirtileri
  • Hastanın ikincil kazançlarının fazla olmaması
  • Çevredeki kişilerle yaşadığı çatışmanın fazla olmaması

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”AYIRICI TANI VE EKTANILAR”]

Eşlik Eden Klinik Özellikler

  • Güzel aldırmazlık (la belle indifference)
  • Dramatik ve histriyonik bir görünüm
  • İkincil kazanç
  • Telkine yatkınlık
  • Hasta rolünün benimsenmesi
  • Somatik yakınmalar

Ayırıcı Tanı

  • Konversiyon bozukluğu tanısı konmuş hastaların %10-50’sinde epilepsi başta olmak üzere organik beyin bozuklukları,
  • Bir araştırmada hastaların %22.3’ünde beyin bozukluğuna işaret eden en az bir marker (%8.7’sinde epileptiform değişiklikler, %9.7’sinde MRI değişiklikleri, %9.7’sinde nöropsikolojik değişiklikler) saptanmış.
  • MSS hastalıkları: Özellikle epilepsi, multipl skleroz, kontüzyon sendromu, MSS enfeksiyonları (ensefalitler), demans, beyin tümörleri, Guillian-Barre sendromu, bazal ganglia hastalıkları, Creutzfeld-Jacob hastalığı, periyodik paralizi ve AİDS’in erken nörolojik görünümleri, optik nörit
  • Dejeneratif hastalıklar: Kas-iskelet ve bağ dokusunun hastalıkları olan SLE, PAN, RA’in erken dönemleri, myestenia gravis, polimiyozit
  • Diğer: Sifiliz, tüberoskleroz, hiper ve hipotiroidizm, hiperparatiroidizm, porfiria, hipoglisemi, duodenum ve safra kesesi hastalıkları, pankreas hastalıkları
  • İlaç kullanımına bağlı distoniler
  • Alkol-Madde ile ilişkili bozukluklar
  • Yapay bozukluk,
  • Temaruz (simülasyon),
  • Somatizasyon bozukluğunda da duyu ve motor semptomlar görülür, ama bu, erken yaşta başlayan kronik ve çoklu semptom veren bir hastalıktır.
  • Hipokondriyaziste vücutta herhangi bir fonksiyon kaybı yoktur.
  • Semptomlar “ağrı” üzerine odaklaşmışsa ağrı bozukluğu tanısına yönlenilir.
  • Şikayetler cinsel işlevle sınırlı ise cinsel işlev bozukluğu tanısı konur.
  • Disosiyatif bozukluklar; konversiyon bozukluğu ile bazı özellikleri paylaşır. Her iki bozukluk da nörolojik işlev bozukluğunu düşündüren semptomları kapsar. Aynı kişide bu iki durum da saptanırsa iki tanı da kaydedilmelidir.
  • Anksiyete Bozuklukları; TSSB, Panik Bozukluğu
  • Psikotik bozukluklar, duygudurum bozuklukları: Halüsinasyonların görüldüğü psikiyatrik hastalıklar, konversiyon bozukluğunda rastlanan “psödohalüsinasyon”lardan ayırılmalıdır. Katatonik semptomlarla ayırıcı tanı yapılmalıdır.

Epileptik Nöbet-KONVERSİYON NÖBETİ(yalancı Nöbet) Ayrımı

EPİLEPSİ KONVERSİYON FARKI

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KOMPLİKASYONLAR-İNTİHAR”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TEDAVİ”]

TEDAVİ

  • Hekimin hastalığa yaklaşımı
  • Hastaya yeterli zaman ayırmak.
  • Yapılacak tetkiklere bir sınır konulmalı
  • Belirtilerin gerisindeki stresler, psikososyal zorlanmalar, travmatik yaşantılar anlaşılmalı.
  • Niçin böyle bir savunma düzeneği kullanıyor, kendini, bastırılmış duygularını bu şekilde ifade ediyor ?

Tedavi, hastanın biyopsikososyal yapılanmasına göre şekillenmeli.

Akut vakalarda; uygun, güven veren danışmanlık hizmeti.  Terapi ?

Kronik vakalarda:

  • İçgörü yönelimli destekleyici-davranışçı terapi
  • Aile ya da eş tedavileri
  • Psikodinamik yaklaşımlar ? (İntrapsişik çatışmaları ve konversif semptomların sembolik anlamlarını çalışmak)
  • Farmakoterapi

Konversiyon bozukluğunda tedavi, semptomları ortaya çıkaran içrel çatışmaların anlaşılıp çözümlen­mesi ve bireyin psişik strüktürünün güçlendirilerek semptom çıkaran savunmalar yerine sağlıklı davranış ve ilişki kalıplarını oluşturmasına yardımcı olmakla mümkün olur. Bu amaçla herşeyden önce sug- gestibilite (ikna edilebilirlik) özelliğinden de yararla­narak semptomların ortadan kaldırılması gerekir. Bu işlemden sonra gerek çözümleyici, gerek içgörü kazandırıcı ve destekleyici psikoterapiler ve olumlu davranış ve ilişki biçimini geliştiren davranışçı ve kognitif tedavi yöntemleri ile semptomların tekrar ortaya çıkmaması için bireyin hazırlanması gerekir. Bu tedaviler yapılırken hastada varolabilen anksiyete ve diğer depresif durumlara karşı trankilizan ve anti- depresif ilaç tedavileri de verilebilir. Hastalığın akut olarak başlaması, başlangıç sırasında açıkça tanım­lanabilir bir stres kaynağının varlığı, hastanın erken tedaviye alınması ve entellektüel düzeyin ortala­manın üzerinde olması gibi durumlar prognozun iyi olmasını sağlar. Ayrıca paralizi, afoni ve körlük semptomları prognozun iyi olacağını, tremor ve katılmalar ise prognozun iyi olmayabileceğini düşündürebilir. [/fruitful_tab]

[fruitful_tab title=”VAKA/OLGU ÖRNEĞİ”] Tab 1 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”İLGİLİ VİDEO”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KAYNAKLAR”] Tab 3 content place [/fruitful_tab]

[/fruitful_tabs]

hipokondriyazis

Hipokondriyazis Bozukluğu – Hastalık Hastası

[fruitful_tabs type=”vertical” width=”100%” fit=”false”] [fruitful_tab title=”TANIMI VE TARİHSEL KÖKENLERİ”] HİPOKONDRİYAZİS BOUZKLUĞU NEDİR- HASTALIK HASTALIĞI NEDİR?

Hipokondriyazis beden belirtilerinin gerçekçi olmayan bir biçimde veya hatalı yorumlanması­na bağlı olarak kişinin ciddi bir hastalığı olduğu ya da olacağı biçiminde yoğun zihinsel uğraşılar ile karakterize psikiyatrik bir bozukluktur. Yeterli tıbbi değerlendirme ve hekimler tarafından verilen çeşitli güvencelere karşın zihinsel uğraşların sürmesi, bu düşüncelerin hezeyan düzeyinde olmaması (kişi zaman zaman aslında bir sorununun olmayabile­ceğini veya abartmış olabileceğini kabul eder) ve yalnızca dış görünüm ile ilgili belirli bir kaygı ile sınır­lı olmaması tanı için gereklidir. Bu düşünceler klinik olarak belirgin bir sıkıntıya ya da mesleki, toplumsal ve diğer önemli yaşam alanlarında işlevsellik kaybına yol açar.

Bu bozukluğun en az altı ay sürmesi ve bedensel hastalık kaygısının yaygın anksiyete bozuk­luğu, obsesif-kompulsif bozukluk, panik bozukluğu, major depresyon, ayrılma anksiyetesi ya da diğer bir somatoform bozukluk ile açıklanamaması hipokond- riyazis için bir diğer tanı ölçütüdür. Dünya Sağlık Örgütü’nün hipokondriyazis tanı ölçütleri temel olarak Amerikan Psikiyatri Birliği’nin DSM-IV tanı ölçütleriyle örtüşmektedir. Hipokondriyazisteki zihinsel uğraşlar bedensel işlevlerle (çarpıntı, ter­leme gibi); önemsiz, sıradan bedensel sorunlarla (arasıra olan öksürük, küçük yaralar gibi) veya müphem ve değişken beden algılarıyla (damarların sızlaması, kalbin yorulması gibi) ilgili olabilir. Kişi bu belirtileri, varlığından kuşkulandığı hastalığın işaret­leri olarak algılar veya yorumlar. Hastalık kaygısı aynı anda veya değişik zamanlarda değişik organ sistem­lerini içerecek şekilde olabileceği gibi, tek bir organ veya hastalıkla da (kalp hastalığı veya beyin tümörü bulunduğu kaygısı gibi) sınırlı olabilir.

Yeterli muayene ve tıbbi incelemelerin herhangi bir hastalık varlığını doğrulamamasına, şüphelenilen hastalığın yol açması gereken sorun ve sonuçların görülmeme­sine ve tekrarlanan güvencelere karşın bu kaygılar devam eder. Ancak bu inanç hezeyanlı bozukluğun somatik tipinde olduğu gibi kesin ve değişmez değildir. Kişi ciddi bir hastalığının olmasıyla ilgili kaygılarının aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul etmiyorsa ve hezeyanlı bozukluk tanısı dışlanmışsa, içgörünün yetersiz olduğu belirtilir.

Hipokondriyak hastalar kendi bedensel uyaranlarına duyarlı olduk­ları gibi, başka kişilerin hastalıklarını duyduklarında ya da hastalıkla ilgili yazılar okuduklarında da aşırı düzeyde endişelenirler. Sağlıkla ilgili kitapların okun­ması, sağlık programlarının izlenmesi, sohbet konu­larının bile endişe edilen hastalıkla ilgili olması dikkat çekici diğer özelliklerdir. Bu hastaların tıbbi öyküleri çok sayıda hekim başvurusu ve yinelenen tetkiklerle, hekim-hasta ilişkisinde yaşanan sorunlar ve öfke duygularıyla doludur. Bu kişiler genellikle yeterli ilgi ve tıbbi bakım görmediklerinden yakınırlar ve psikiy­atrik konsültasyona sıklıkla direnirler. Hastalık kaygısıyla tekrarlanan tıbbi muayene ve tetkikler ekonomik kayıpların yanı sıra, iyatrojenik komp­likasyonlara da yol açabilir. Hipokondriyazis klini­ğinde vurgulanması gereken diğer bir unsur depre- sif bir sürecin veya bir anksiyete bozukluğunun varolan tabloya sıklıkla eşlik edebildiğidir. Schwenzer 152 olgu ile yaptığı bir çalışmada hipokondriyak hastalarda sosyal anksiyete ve sosyal fobik özelliklerin kontrol grubuna oranla belirgin derecede yüksek olduğu sonucuna varmıştır.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”DSM ÖLÇÜTLERİ”] TANI ÖLÇÜTLERİ/KRİTERLERİ

  • Kişinin beden işlevlerini ya da bedensel semptomlarını yanlış yorumlayarak bedensel bir hastalığı olduğundan ya da olacağından endişe etmesi ve zihninin sürekli olarak bu konularla meşgul olması.
  • Bu şikayet ve endişe ile gittiği hastanelerde ve doktorlarda yeterli muayene, tetkik ve değerlendirmeler yapılmasına ve güvence verilmesine karşın, endişesinin devam etmesi.
  • Kişinin sağlığı ile ilgili endişe ve değerlendirmesi somatik tip hezeyanlı bozuklukta olduğu gibi sanrı düzeyinde değildir.
  • Kişinin sağlığı ile ilgili endişesi vücut dismorfik bozuklukta olduğu gibi görünümü ile ilgili endişelerle sınırlı değildir.
  • Kişinin sağlığı ile ilgili zihinsel uğraşıları ve endişesi belirgin sosyal ve mesleki işlev bozukluğuna neden olur.
  • Bozukluğun süresi en az 6 aydır
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TİPLERİ/ÇEŞİTLERİ”] Tab 1 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”SIKLIK VE YAYGINLIK”] SIKLIK VE YAYGINLIK
Hipokondriyazisin genel nüfus içindeki yaygınlığı tam olarak bilinmemekle birlikte, sağlık kurumlarına başvuranlardaki yaygınlığının %4 ile %9 arasında olduğu bildirilmektedir. Her iki cinsiyette de benzer oranlarda görülür. Hipokondriyazis herhangi bir yaşta başlayabilir, ancak hastaların çoğunda belirti­ler erken erişkinlik döneminde ortaya çıkar. Seyir genellikle süreğendir, alevlenme ve yatışma dönem­leri şeklinde dalgalı bir gidiş gösterir. Aralarda tam düzelmeler olabilir. Hastalık dönemleri aylarca hatta bazen yıllarca sürebilir. Psikososyal stres kaynakları yeni atakları tetikleyebilir. Hastalığın seyri sırasında ciddi ekonomik kayıplar, sosyal veya mesleki işlevsel­lik kaybı sık görülür. Yakın geçmişe kadar prognozu iyi olmayan ve tedavisi çok güç bir hastalık olarak kabul edilen hipokondriyazis günümüzde çok daha etkin biçimde tedavi edilebilmektedir.
Kontrollü çalışmalar olmamakla birlikte bazı yazarlar olguların yaklaşık yarısında düzelme sağlanabildiğini belirtmektedir. Ani başlangıç, tedavi edilebilir genel tıbbi bir durumun eşlik etmesi, kişilik bozukluğunun bulunmaması, yüksek sosyoekonomik düzey ve belirgin ikincil kazançların olmaması iyi prognoz göstergeleri arasındadır
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”BELİRTİLERİ VE NEDENLERİ”] hipokondriyazis Belirtileri;

  • Kişi geçmişte bir çok doktora gittiyse, hatta gerçekten ciddi bir hastalığı olduğuna inanan bir doktorda karar kıldıysa,
  • Kişi son zamanlarda ciddi bir kayıp ya da stres yaratan bir olay yaşadıysa
    Kişi spesifik bir organ ya da sistem (kalp ya da sindirim sistemi gibi) üzerine aşırı endişeliyse,
  • Kişinin belirtileri ya da endişelendiği bölge değişebiliyorsa,
  • Doktorun görüşleri kişiyi rahatlatmıyor, kişi doktora inanmıyor ya da doktorun bir hata yapmış olduğunu düşünüyorsa,
  • Kişinin hastalık endişesi iş, aile ve sosyal hayatını zedeliyorsa,
  • Kişi anksiyete, gerginlik ve/veya depresyondan yakınıyorsa
    dikkatli olunması gerekmektedir.

hipokondriyazis nedenleri-Etiyoloji
Hipokondriyazis etiyolojisi ile ilgili dört temel kuram­dan söz edilmektedir. İlk kuram normal beden duyumlarının abartılı biçimde algılanması ile ilgilidir. Bu hastalar kendi bedensel duyumlarını diğer­lerinden belirgin olarak algılamakta ve bu durumu varlığından endişe ettikleri hastalığın kanıtı olarak yorumlamaktadır. Bu hatalı algılamalar zaten yüksek olan kaygı düzeyini daha da arttırmakta, bu da bedensel uyaranları şiddetlendirerek olayın kısır döngüye dönüşmesine yol açmaktadır . Haenen ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada hipokondriyak hastalar ve sağlıklı kontrol olguları, dikkat bedene yöneltildiği ve başka bir yere istemli olarak çekildiği durumlarda değerlendirilmiş; her iki durumda da beden duyumlarının bildirilmesi hipokondriyak hastalarda anlamlı derecede yüksek bulunmuştur.
Dikkati çeken diğer bir unsur bu kişilerdeki sağlık ve hastalıkla ilgili hatalı ve çarpıtılmış düşüncelerin (kognisyonlar) ön planda olmasıdır. “Bedensel belirtiler her zaman bir hastalık habercisidir”, “iyi olduğunuza emin olabilirsiniz, ama hasta olmadığınıza emin olamazsınız” ya da “doktorlar sık sık teşhis hatası yaparlar” gibi inanışlar söz konusu olabilir. Dikkatin bu tür düşünceler doğrultusunda seçici hale gelmesi nedeniyle hasta­lar çevrelerinden, gazete haberlerinden veya daha önce gittikleri hekimlerden kendi inanışlarını destekleyecek ifadeleri aktarırlar. Kısır döngü nedeniyle giderek artan kaygı düzeyi ve hatalı yorumlanan duyumlar nedeniyle ciddi bir hastalığı olduğuna ilişkin inancı pekişen hastalar, tekrarlayıcı biçimde güvence arayışına girer ve muayene ve tetkikleri izleyerek ancak kısa süreli bir rahatlama dönemi yaşayabilirler
Psikodinamik kurama göre hipokondriyaziste başkalarına yönelik agressif ve hostil arzular; bastır­ma veya yer değiştirme mekanizmasıyla bedensel yakınmalara dönüşür. Geçmişteki hayal kırıklıkları, kayıplar veya reddedilmeler böyle bir öfkeye kay­naklık edebilmektedir. Bazı yazarlar suçluluk hissine karşı egonun bir savunma düzeneği olarak hipokondriyazisi kullandığını belirtmektedir.
Öğrenme kuramına göre psikososyal öğrenme süre­ci bu hastalığın etiyolojisinde önemli bir rol oyna­maktadır. Burada hastalık rolünün öğrenilmesi ve sosyal ilgi, iletişim veya başka türlü bir ikincil kazanç ile bu rolün pekişmesi söz konusudur.
Etiyoloji ile ilgili bir diğer kuram da hipokondri- yazisin depresif bozukluklar, anksiyete bozuklukları ve kişilik bozuklukları gibi diğer psikiyatrik hastalık­ların farklılaşmış bir formu olduğu biçimindedir.
Barsky ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada hipokondriyak kişilerin yaşam öykülerinde kontrol grubuna göre anlamlı derecede fazla çocukluk çağı travma öyküsü bulunduğu, bunların çoğunlukla cin­sel taciz veya ciddi fiziksel şiddet şeklinde olduğu bildirilmiş; bu hastaların travma yönünden araştırıl­ması gerektiği vurgulanmıştır.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”GİDİŞAT VE SONLANIM”] hipokondriyazis  prognoz-gidiş ve sonlanış
Epizodikve kroniktir.
1/3 yada yarısıiyi derecede düzelir.
İyi prognozgöstergeleri; yüksek sosyo-ekonomik düzey, tedaviye yanıt veren anksiyeteya da depresyonun varlığı, ani başlangıç, kişilik bozukluğu olmaması, başka tıbbi hastalığın eşlik etmemesidir. [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”AYIRICI TANI VE EKTANILAR”] Ayırıcı Tanı
Ayırıcı tanıda öncelikle önem verilmesi gereken konu genel tıbbi bir hastalığın varlığının araştırılmasıdır. Yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk, panik bozukluğu, majör depresyon, ayrıl­ma anksiyetesi ve psikotik bozukluklar ayırıcı tanıda yer almalıdır. Diğer somatoform bozukluklardan konversiyon bozukluğunda nörolojik bir bozukluğu düşündürebilecek yalnızca bir veya iki semptomun olması; somatizasyon bozukluğunda hastanın hastalığa değil çok sayıda ve birden fazla sisteme ilişkin semptomlara odaklanmış olması; ağrı bozuk­luğunun ağrı semptomları ile sınırlı kalması; beden dismorfik bozukluğunda bedensel eksiklik veya çirkinlikle ilgili öznel kaygıların bulunması ile ayırıcı tanıya gidilir.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KOMPLİKASYONLAR-İNTİHAR”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TEDAVİ”] hipokondriyazis Tedavisi
Etkin tedavinin ne olduğuna ilişkin kontrollü çalışma sonuçları henüz belirgin olmamakla birlikte, bilişsel davranışçı tedavi uygulanabilirliği ve olumlu sonuçları nedeniyle en fazla önerilen yaklaşımdır. Tedavi yaklaşımı ne olursa olsun hastayla güven ilişk­isinin kurulması; içgörünün sağlanması ve tedavi işbirliğinin oluşturulması çok önemlidir. Tanı konula­mamış ve fiziksel bir sorunu olduğuna inanan has­tayla tedavi işbirliğini oluşturmak klinik bilgi ve deneyim gerektirir. Nitekim bu hastaların psikiyatrik konsültasyona ne kadar dirençli olduğu bilinmekte­dir. Bu nedenle hipokondriyak hastaların tedavisinin birinci basamak sağlık birimlerinde yapılması gerek­tiği ileri sürülmektedir.
Tedavideki temel ilkelerden biri eşlik eden diğer psikiyatrik bozuklukların saptan­ması ve tedavi edilmesidir. Anksiyete bozuklukları veya depresyon tedavisinin hipokondriyazisin klinik görünümünde olumlu değişiklikler yaptığı bildirilmektedir. Seçici serotonin geri alım engelleyi­ci (SSRI grubu) antidepresan ilaçların olumlu etki­lerinden söz edilmektedir. Fluoksetin ile yapılan plasebo kontrollü bir çalışmada ilacın olumlu etkileri bildirilmiş, ancak aynı çalışmada plaseboya yanıtın da yüksek olduğu vurgulanmıştır.
Bilişsel davranışçı terapide hastanın hipokondriyazis hakkında bil­gilendirilmesi, bedensel duyumlarla kaygı düzeyi arasındaki ilişkinin gösterilmesi, tıbbi güvence arama davranışının engellenerek hastanın kaçındığı kaygıy­la karşılaştırılmasının ve onunla başa çıkmasının sağlanması, hatalı algılama ve yorumlamaların düzeltilmesi, daha uyumlu davranış kalıplarının yer­leştirilmesi amaçlanır. Olaylarla ilgili duygu, düşünce, davranışlar ve bedensel belirtilerin kaydedildiği günlüklerin tutulması, stresle başa çıkma ve sorun çözme eğitimi, kaçınma davranışlarının belirlenerek engellenmesi yoluyla bu amaçlara ulaşılmaya çalışılır. Grup terapilerinin de hipokondriyazis tedavisinde yararlı olduğuna ilişkin yayınlar mevcuttur.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”VAKA/OLGU ÖRNEĞİ”] Tab 1 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”İLGİLİ VİDEO”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KAYNAKLAR”] Tab 3 content place [/fruitful_tab] [/fruitful_tabs]

ŞİZOTİPAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU

[fruitful_tabs type=”vertical” width=”100%” fit=”false”] [fruitful_tab title=”TANIMI VE TARİHSEL KÖKENLERİ”]

Şizotipal Kişilik Bozukluğu

Şizotipal kişilik bozukluğu olan kişiler alabildiğine tuhaf kişilerdir.  Bu kişilerin davranışlarında, düşüncelerinde, konuşmalarında, görünümlerinde ve duygularında birçok olağandışı özellik vardır.

Büyüsel düşünceleri, acayip inanışları, referans fikirleri ve illüzyonları vardır. Paranoid özellikler gösterebilirler. Zor ilişki kuran, garip kişilerdir. Değişik bir tip izlenimi bırakırlar. Anlaşılması güç kişilerdir.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”DSM ÖLÇÜTLERİ”]

Şizotipal Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri

  • Aşağıdakilerden beşinin (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, bilişsel ya da algısal çarpıklıkların ve alışılagelmişin dışında davranışların yanı sıra yakın ilişkilerde birdenbire rahatsızlık duyma ve yakın ilişkilere girme becerisinde azalma ile kendini gösteren ve toplumsal kişilerarası yetersizliklerin olduğu sürekli bir örüntü:
  • (1) referans düşünceleri
  • (2) davranışları etkileyen ve kültürel değerle uyumlu olmayan acayip inanışlar ya da büyüsel düşünce
  • (3) olağandışı algısal yaşantılar, bunlar arasında bedensel illizyonlar vardır
  • (4) acayip düşünüş biçimi ve konuşma
  • (5) kuşkuculuk ya da paranoid düşünce
  • (6) uygunsuz ya da kısıtlı duygulanım
  • (7) acayip, alışılagelmişin dışında ya da çok kendine özel davranış ya da görünüm
  • (8) birinci derece akrabalar dışında yakın arkadaş ya da sırdaşların olmaması
  • (9) yakından tanımakla azalmayan aşırı toplumsal kaygı, kendisi hakkında olumsuz yargılardan çok paranoid korkular bu bozukluğa eşlik etme eğilimi taşır
  • Sadece Şizofreni, Psikotik Özellikler Gösteren bir Duygudurum Bozukluğu, başka bir Psikotik Bozukluk ya da bir Yaygın Gelişimsel Bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TİPLERİ/ÇEŞİTLERİ”] Tab 1 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”SIKLIK VE YAYGINLIK”]

Şizotipal Kişilik Bozukluğu Epidemiyoloji (Görülme Sıklığı )

  • Toplumun %3’ ünde görülür. Şizofreni yakınları olanlarda daha sık görülür. Cinsiyet oranı tam bilinmemekle birlikte bazı kaynaklarda erkeklerde daha sık görüldüğü belirtilir.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”BELİRTİLERİ VE NEDENLERİ”]

Şizotipal Kişilik Bozukluğu Tanı Koydurucu Özellikler

  • Şizotipal kişilik bozukluğunun başlıca özelliği yakın ilişkilere girebilme becerisinde azalma ile belirli toplumsal ve kişilerarası yetersizliklerin yanı sıra bilişsel ya da algısal çarpıklıkların ve alışılagelmişin dışında davranışların olduğu yaygın bir örüntünün olmasıdır.
  • “Şizotipal terimi ilk olarak Rado tarafından kullanılmıştır. Şizofren aileleriyle yapılan çalışmalar sonucu ilk olarak DSM-III’ e tanı olarak girmiştir. Şizotipal kişilik bozukluğu, şizofrenisi olan hastalarla aynı özellikleri gösterir ancak bu tanının ölçütlerini tamamlayamaz.”
  • Şizotipal kişilik bozukluğu olanların referans düşünceleri, batıl inançları, altıncı his, gaipten haber alma gibi inançları olabilir.
  • Hastalar aşırı derecede tuhaftırlar. Olaylar olmadan önce bunları ön görebilecek ve başkalarının düşüncelerini okuyabilecek özel birtakım düşünceleri olduğuna inanabilirler.
  • İç dünyaları farklı ilişkiler ve hayallerle doludur. Dinsel ve felsefi yaşantıları olduğunu iddia ederler. Zaman zaman belirgin olmayan algı yanılsamaları (ilizyon) olabilir.
  • Bu kişiler olayları oluşmadan önce bunları bilebileceklerini, özel yetenekleriyle başkalarının düşüncelerini okuyabileceklerini düşünürler.
  • Olayların gerisinde kimsenin anlayamadığı özel manalar olduğunu düşünebilirler. Başkalarına karşı büyüsel kontrol uygulayabileceklerini düşünebilirler.
  • Duygulanımlarında iniş çıkışlar vardır. İnsanlarla düzgün ilişkiler kuramazlar. Yabancıların yanında genelde kendilerini huzursuz ve gergin hissederler.
  • Özellikle yakın ilişkilere girerken rahatsızlık duyma ve zorlanma ortaya çıkar. Sosyal ortamlardan uzak kalma eğilimi gösterebilirler.
  • İnsanlar ile ilişkilerini artıracak ve kendilerini bu ilişkiler içinde iyi hissetmelerini sağlayacak bir onayı hemen hemen hiç almazlar. Dolayısıyla yakın arkadaş ya da sırdaşları pek yoktur. Şizotipaller kendilerini yaşamdan dışlanmış gibi görürler.
  • Kendi hislerinden farkında değildirler. Diğer yandan başkalarının ne hissettiklerine karşı çok ilgilidirler. Onların ne düşündüğünü telepati yoluyla anlamaya çalışırlar. Dış görünümleri garip ve farklıdır. Alışılagelmişin dışında hareket ve konuşmalar yapabilirler. Ayrıca konuşma sırasında alakasız konuşmalara girebilir.
  • Açıkça düşünce bozuklukları yoktur fakat konuşmaları açıklama gerektirebilir. Konuşmaları dağınık, soyut, anlaşılması zor, olağandışı olabilir. Günlük konuşma ya da terimlere farklı anlamlar yükleyebilirler.
  • Ağır stres altında geçici, kısa süreli psikoz belirtileri yaşayabilirler. Sınır (borderline) kişilik bozukluğu ile birçok ortak özelliği bulunur ve bazen ayırıcı tanısı yapılamayabilir.
  • Anksiyete, depresyon ve duygudurum belirtileri gösterebilirler. Çoğu zaman kuşkucudurlar. Çoğunda paranoid düşünce ve geçici psikotik belirtiler görülür. Depersonalizasyon (kendine yabancılaşma) hastanın hayatının bir parçası olmuştur.

Şizotipal Kişilik Bozukluğu Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler)

  • Şizotipal kişilik bozukluğunun etiyolojisi aile çalışmalarıyla açıklanmaya çalışılmıştır. “Danimarka Evlat Edinme Çalışmaları” kronik şizofrenlerin biyolojik akrabalarıyla şizotipal kişilik arasında bir ilişki bulmuştur.
  • 1978 yılında Kety ve arkadaşları kalıtım ve çevre etkileşiminin hastalarının bazılarının kişilik bozukluğu olarak kalmasını ya da kronik şizofreni haline geleceğini belirleyebileceğini öne sürdüler.
  • Daha sonra yapılan çalışmalar şizotipal ve paranoid kişiliklerin, şizofren akrabalarında kontrollere göre daha fazla görüldüğünü desteklemiştir.
  • Genetik belirleyicilerle yapılan çalışmalarda şizotipaller şizofrenlerle aynı tür bozuklukları göstermiştir.”

    

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”GİDİŞAT VE SONLANIM”]

Şizotipal Kişilik Bozukluğu Gidiş ve Sonlanış

Thomas Mc-Glashan uzun süreli bir çalışmasında şizotipal kişilik bozukluğu olan kişilerin %10’ unun sonunda intihar ettiğini bildirmiştir. Bazı çalışmalar şizofreni yakınması olan pek çok hastanın şizotipal kişilik bozukluğu olduğunu göstermiştir. Ayrıca şizotipaller bir sürü tuhaf hareketlerine rağmen iş ve evliliklerini yaşamları boyunca sürdürür.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”AYIRICI TANI VE EKTANILAR”]

Şizotipal Kişilik Bozukluğu Ayırıcı Tanı

  • Şizotipal bozukluk olanların aile öykülerinde şizofreninin olması ilişki kurma düşünce, davranış ve algılarında tuhaflıkların bulunması çekingen kişilik bozukluğundan ve şizotipalden ayırt edilebilir.
  • Ayrıca şizotipal kişilik bozukluğu olan hastalarda psikozların olmaması ile şizofrenik hastalardan ayırt edilebilir.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KOMPLİKASYONLAR-İNTİHAR”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TEDAVİ”]

Şizotipal Kişilik Bozukluğu  Tedavi Yöntemleri

  • Genelde aile zoru ya da başka etkenlerle terapiye başvururlar.Diğer kişilik bozukluklarında olduğu gibi psikoterapi önerilir.
  • Tedavisi şizoid kişilik bozukluğuna benzerdir. Ancak hastanın değişen düşünceleri dikkatle ele alınmalıdır. Hastanın batıl inançları, büyüsel düşünceleri terapist tarafından yargılayıcı ve gülünç bulunmamalıdır.
  • Hastalığı ilerlemiş kişilerin hastaneye yatırılması gerekebilir. Depresif ve psikotik belirtilerin olduğu dönemlerde ilaç tedavisi de gerekli olabilir
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”VAKA/OLGU ÖRNEĞİ”]

Şİzotipal Kişilik Bozukluğu vaka örneği: ‘GaIpten Sesler Alıyorum‘ J
Kırklı yaşlarında kadın hastanın yakınlarının teşviği ve kendi isteği ile yaptığı psikiyatrik başvurusunda ilk dikkati çeken tuhaf giyinişi ve üzerinde bulunan takılardı. Boynunda muhtemelen hayvan kemiklerinden yapılmış, işlenmiş ve renklendirilmiş kolye oldukça ilginç görünüyordu.

Görüşme esnasında sık sık odanın içerisinde kötü auranın olduğundan ve kozmik enerjinin negatif alanının odada özellikle de masa bölümünde yoğunlaştığından bahsediyordu. Kolyeyi doğada bulunan ve kendisine yönlenebilecek kötü güçlerden korunma maksadı ile taktığını ve istenirse aynı kolyeden yapabileceğini belirtiyordu.

Falcılık, büyü ve bunlardan korunma maksadı ile yaptığı tılsımlardan kendisine iyi bir gelir elde edebiliyordu. Son zamanlarda yakınlarına karşı paranoid düşüncelerinde artma ve yakın ilişkilerinde geçimsizlik olması üzerine psikiyatrik muayeneye başvurmuştu.

Şizotipal kişilik bozukluğu hataları davranış, düşünce, duygulanım, konuşma ve görünümde çarpıcı tuhaflıklar olması ile karakterizedir. Büyüsel düşünceler, olağandışı fikirlerin yanında şüphecilik fikirleri yaygındır. Zaman zaman gerçek dünyadan kopma ve bölünme şeklinde ataklar görülebilmektedir.

Toplumda yaygınlığı %2-3 civarında olup şizofreni tanısı almış akrabaları olanlarda daha yaygın görülmektedir. Hastaların düşünce, davranış ve görünümündeki tuhaflıklar tanı koymada temel olmakla birlikte hastaların tuhaf iletişim kurma tarzı sebebi ile öykü almak zor olabilir.

Kalıplaşmış batıl inançlar, geleceği görebilme veya düşünce ile ilgili özel güçleri olduğuna inanabilirler. Kişilerarası ilişkilerde tuhaf davranış, konuşma veya yaşam tarzları nedeni ile güçlük yaşayabilirler. Ağır stres altında kaldıklarında dekompanse olup psikotik ataklar geçirebilirler ve hospitalizasyon gerekli olabilir. Hastaların %10’a varan kısmında intihar davranışı görülebilinir. Bir kısım hasta ilerleyen dönemlerde bozulan işlevsellik ve süregelen psikoz nedeni ile  şizofreni tanısı alabilir.

Tedavi psikoterapi ve ilaç tedavisi iledir. Görüşmelerde hastanın egzantrik düşünce, giyiniş ve davranışlarına karşı yargılayıcı veya alaycı olmamalıdır. Hastalar işbirliğine ve tedaviye karşı önyargılı olabildiği gibi tedavi uyumları kötü olabilir. Psikotik durumlar ve yanılsama gibi diğer belirtiler için antipsikotikler  kullanılmaktadır.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”İLGİLİ VİDEO”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KAYNAKLAR”] Tab 3 content place [/fruitful_tab] [/fruitful_tabs]

ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU

[fruitful_tabs type=”vertical” width=”100%” fit=”false”] [fruitful_tab title=”TANIMI VE TARİHSEL KÖKENLERİ”]

ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Şizoid kişilik bozukluğu olanlar yakın ilişkiler kurmaktan ve topluma karışmaktan çekinirler.

İçe dönük, yalnız, duygusal olarak soğuk ve mesafeli kişilerdir. Genelde yalnız yaşamayı yeğlerler. Başkalarıyla birlikte olmaktan zevk almazlar.

Duygularını da kolay kolay belli etmezler. Sevinçlerini ve üzüntülerini dışarıdan anlamak zordur. İzole bir yaşam sürerler.

Yüz ifadeleri donuktur. Eğlenmekten ve sosyal aktivitelerden kaçınırlar. Sırdaşları ve arkadaşları yoktur. Ancak birinci dereceden akrabalar yakın arkadaşları olabilir.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”DSM ÖLÇÜTLERİ”]

Şizoid Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri
A. Aşağıdakilerden dördünün (ya da daha fazlasının) olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, sürekli, toplumsal ilişkilerden kopma ve başkalarıyla birlikte olunan ortamlarda duyguların anlatımında kısıtlı kalma örüntüsü:

• (1) ailenin bir parçası olamadığı gibi, ne yakın ilişkiye girmeyi ister, ne de yakın ilişkilere girmekten zevk alır
• (2) hemen her zaman tek bir etkinlikte bulunmayı yeğler
• (3) başka biriyle cinsel deneyim yaşamaya karşı ilgisi olsa bile çok azdır
• (4) alsa bile çok az etkinlikten zevk alır
• (5) birinci derece akrabaları dışında yakın arkadaşları ya da sırdaşları yoktur
• (6) başkalarının övgü ya da eleştirilerine karşı ilgisiz görünür
• (7) duygusal soğukluk, kopukluk ya da tek düze bir duygulanım gösterir

B. Sadece Şizofreni, Psikotik Özellikler Gösteren bir Duygudurum Bozukluğu, başka bir Psikotik Bozukluk ya da Bir Gelişimsel Bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.

Şizoid Kişilik Bozukluğu Tanı Koydurucu Özellikler
• Şizoid kişilik bozukluğunun başlıca özelliği yaşam boyu toplumsal ilişkilerde çekingenlik gösterme, yakın ilişkiler kurmaktan kaçma ve sosyal ortamlarda duygularını anlatmada yeterli olamama örüntüsüdür.

• Bu bozukluk genç erişkinlik döneminde başlar ve değişik koşullar altında ortaya çıkar. Şizoid kişilik bozukluğu olanlar içe dönük kişilerdir ve soğuk bir izlenim verirler.

• Davranışlarında uyuşukluk ve ilgisizlik vardır. Sessiz ve uzaktırlar. Çoğunlukla göz temasından kaçınırlar. Sosyal olmayan bir yapıları vardır. Önemli yaşam sorunlarına tepki vermezler ve pasif bir tavır takınırlar.

• Şizoidlerin birinci derece akrabaları dışında yakın arkadaşları ve sırdaşları yoktur. Yakın ilişkiye giremez ve girmekten zevk almazlar. Başka insanlarla zaman geçirmek yerine kendi başlarını kalmayı seçerler.

• Toplumdan uzak ve yalnız yaşamayı severler.
Kolay arkadaşlık kuramazlar. Çoğu kendi halinden memnundur. Kendilerini çekingen bulurlar. Sevinçleri, hüzünleri ve öfkeleri dışardan kolayca anlaşılmaz.

• Öfkelenme ya da neşelenme gibi duyguları nadiren yaşadıklarını söylerler. Öfkelenseler bile bunu dışa vuramaz ve bu duyguları yokmuş gibi görünürler.

• Başkalarının onlar hakkında ne düşündüğü ya da hissettiği onları fazla ilgilendirmez. Eleştiriler ve övgülerle ilgilenmezler. Başkalarının kendisini farklı algılamalarına rağmen bu konuda herhangi bir rahatsızlık hissetmezler.

• Toplumsal becerilerden yoksundurlar. İnsan ilişkilerinin az olduğu iş ya da hobileri vardır. Rekabetin olmadığı işleri tercih ederler. Tutkuları yoktur.

• Tek başlarına çalıştıklarında daha başarılı olabilirler. Genellikle tek bir konuya odaklanır ve başka bir şeyle ilgilenmezler.
• Cinselliğe karşı ilgisizdirler, cinsel istekleri nadiren belirir ve bu yüzden genellikle evlenmezler.

• Direkt olarak duygularını belli etmeseler de iç dünyasında aşırı duyarlıdırlar. Konuşmaları yavaş ve tek düzedir.

• Sorulan sorulara kısa ve net cevaplar verirler. Ne demek istediklerini anlamak zordur.

• Hafıza fonksiyonları iyidir. Stresli oldukları durumlarda kısa süreli psikotik dönemler yaşayabilirler.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TİPLERİ/ÇEŞİTLERİ”] Tab 1 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”SIKLIK VE YAYGINLIK”]

Şizoid Kişilik Bozukluğu Epidemiyoloji (Görülme Sıklığı)

• Toplumun % 7,5’unu etkilediği öne sürülmektedir. Erkeklerde kadınlara oranla iki kat daha fazla görülür.
Gidiş ve Sonlanış

• Şizoid kişilik bozukluğu tüm kişilik bozuklukları gibi uzun sürelidir. Ancak yaşam boyu olması şart değildir.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”BELİRTİLERİ VE NEDENLERİ”]

Şizoid Kişilik Bozukluğu Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler)

• Şizoid kişilik bozukluğunun temeli erken çocukluk dönemidir. Erken çocukluk döneminde soğuk ve ilgisiz yaşayan çocuklarda, ileri dönemlerde ilişki ve kişilerarası bağlantıların önemli ya da gerekli olmadığı şeklinde bir düşünce tarzı gelişimi ile ilişkili olduğu söylenebilir.
• Çocukluk döneminde aile ilişkilerinin bozuk ve çarpık olmasıyla ve çocuğun yalnız olması, yaşıtlarıyla arkadaşlık kurmada sorun yaşamasıyla da ortaya çıkabilir. Araştırmalarda genellikle soğuk ve duygusal yönden fakir bir çocukluk bulunmaktadır.
• Genetik yanının olup olmadığı bilinmemektedir “Uzak ve soğuk anne babanın çekingen, kaygılı ve içe dönük bir çocukla ilişkisinin sonucu, şizoid bir birey olabilmektedir.” Çocukluk ve ergenlikte şizoid özellikler gösteren çocukların önemli bölümü ileride şizoid kişilik bozukluğu geliştirmektedir..

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”GİDİŞAT VE SONLANIM”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”AYIRICI TANI VE EKTANILAR”]

Şizoid Kişilik Bozukluğu Ayırıcı Tanı
• Şizofreni ve şizotipal kişilik bozukluğuna karşıt olarak şizoid kişilik bozukluğu olanların şizofrenik akrabaları yoktur. Ve izole olsalar bile iş hayatında başarılı olabilirler.

• Şizoid Kişilik Bozukluğu olan kişiler, sosyal ilişki yoksunluğuyla ve sınırlı duygulanımlarıyla, Şizotipal Kişilik Bozukluğu ile benzerlik gösterirler, fakat Şizotipal Kişilik Bozukluğunun temel özelliklerinden olan bilişsel ve algısal bozukluklar, garip ve büyüsel inançlar yoktur.

• Paranoİd Kişilik Bozukluğu bulunan kişiler sosyal ilişkiden çekinebilirler, fakat bu durum, ilgisizliklerinden değil, başkalarınm düşmanlıklarından ve kendilerine karşı komplo kurulmasından korkmalarından ileri gelir.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KOMPLİKASYONLAR-İNTİHAR”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TEDAVİ”]

 Tedavi Yöntemleri

• Seçilecek olan tedavi psikoterapidir. Paranoidler gibi şizoidler de kendilerinden tedaviye gelmezler.

• Şizoid hastalar tedavinin başlarında uzak olsalar bile zamanla terapiste güven gelişince kendilerini ve kendi içinde yaşadıkları dünyayı anlatmaya başlarlar. “Tedavide amaç hastanın anlamlı yakın ilişkiler kurup kuramayacağıdır. Tedavinin ilk başlarında konusundaki korku ve arzuları araştırılır.

• Böylece hasta ve terapist ilişkilerde bir gelişme ya da ilişkilerden uzakta ancak gerçekle uyumlu bir hayat beklentisi içinde çalışmaya karar verirler. Terapiye sadıktırlar. Paranoidlerden farklı olarak grup terapisi uygulanabilir

• Grup terapisinde şizoid hastalar uzun süre sessiz kalırlar. Tedavi esnasında diğer insanlar tarafından kabul görünce ve zamanla grup üyeleri onun için önemli hale gelir. Sosyal bir ortam oluşabilir.” Buna ek olarak bazı durumlarda ilaç tedavisi de uygulanabilir.

Şizoid Kişilik;

• Kendilerine Bakışları: Kendi kendilerine yettiklerine ve yalnız yaşayabileceklerine inanırlar.Hareketli, bağımsız ve tek başına yapılan işlerde başarılı olacaklarını düşünürler. Kararlarını kendi başlarına verip sürdürebileceklerine inanırlar.

• Diğerlerine bakışları: Her işe burunlarını sokan, rahatsız edici. Yakınlığı, diğer insanların kendilerini kontrol edeceği bir durum olarak görürler.

• Temel şemaları: “Temelde yalnız biriyim.” “Diğer insanlarla yakın ilişkilerden pek hayır gelmez ve içinden çıkılmaz sonuçlara yol açar.” “Yakın ilişkiler özgürlüğümü engeller.“

• Fonksiyonel Olmayan İnançları: “Eğer çok yakınlaşırsam insanlar çengel atarlar.” “Tam anlamıylaözgür ve hareketli olmazsam mutlu olamam.“

• Stratejileri: “Çok yaklaşma.” “Mesafeni koru.” “Kendini verme.” “Olabildiğince diğer insanlardan uzak kal.” “Belli işler için biraraya gelip (mesleki faaliyetler, seks) daha sonra uzak dur.“

• Temel Korkuları: Sınırların belirsizleştiğine ilişkin herhangi bir işaretten çok rahatsız olurlar.

• Tipik Davranışları: Kendi halinde bir yaşam tarzı seçmek. Kimseye karışmamak, kimsenin sorumluluğunu almamak.

• Duyguları: Mesafelerini korudukları sürece hafif bir keder duygusu yaşayabilirler. Yakın bir ilişkiye zorlanırlarsa, anksiyeteleri çok artabilir. Histerionik kişiliklerin tersine, duygularını hiç birşekilde belli etmezler. Böylece etraflarında yoğun duygu yaşamazmış gibi bir izlenim bırakırlar.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”VAKA/OLGU ÖRNEĞİ”]

Olgu Sunumu: YalnIzlIğI Seçen Bir Adam 

• Bay S., 38 yaşında bekar bir laboratuvar teknisyeni. Projelerde takım ruhuna uyum göstermekte zorlanmasından ötürü, bir akademisyen olan patronu tarafından gönderilmiş.

• Son 5 yıldır Bay S. laboratuvarda neredeyse tek başına çalıştığı bir projede görevli ve son derece başarılı. Bay S.’nin patronunun yakın bir zamanda aldığı yeni bir ödenek, Bay S.’nin görevine devam etmesine olanak tanıyor, fakat projenin geniş çapta büyümesini gerektiriyor. Bu nedenle Bay S.’nin patronu laboratuara yeni elemanlar almış ve Bay S.’nin onları yetiştireceğini düşünüyor.

• İşe yeni giren elemanların çoğu, Bay S.’nin birlikte çalışılabilecek ve bir şeyler öğrenilebilecek biri olmadığını söyleyerek, 3 hafta içinde işten ayrılmışlar. Hiçbir biçimde rehberlik etmediğinden, düşmanca ve küstahça davrandığından şikayet etmişler.

• Üçüncü kişinin de işten ayrılmasının ardından patronu Bay S. ile görüştüğünde, Bay S. uysal ve şaşırmış bir görüntü sergilemiş. Elinden geleni yapmaya çalıştığını ve şikayetlerin nedenini anlayamadığını söylemiş. Görevindeki değişiklikten dolayı sıkıntı yaşadığını ve kendisinden beklenenin ne olduğunu tam olarak bilemediğini kabul etmiş.

• Patronu eskiden beri Bay S.’nin çalışmasının titizliğinden ve doğruluğundan memnun ve onu kaybetmek istemiyor, fakat Bay S.’nin başkalarıyla birlikte çalışmayı ve onlara bir şeyler öğretebilmeyi becerememesi durumunda projesinin tehlikeye düşeceğinin farkında. Bu nedenle Bay S.’ye yeni görevleri ile ilgili olarak profesyonel yardım alması gerektiği söylemiş ve böylece Bay S. değerlendirmeye gelmiş.
• ilk görüşmede Bay S. kendisini başkalarıyla ilişkiye zorlandığında hep sıkıntılı ve uyumsuz hisseden, yalnızlığı seven biri olarak tanımlıyor. Ailesinden her zaman ayrı yaşamış.

• Yetişme çağındaki yaşantısını anlatması istendiğinde Bay S.’nin hiçbir zaman yakın bir dostu olmadığı, takımlara seçilmediği, hiçbir okul etkinliğine katılmadığı ortaya çıkıyor. Bay S. bu gerçekleri yansız bir üslupla tanımlıyor ve bütün bunlardan mutsuz görünmüyor.

• Hiç kimseyle flört etmemiş, hiç cinsel deneyim yaşamamış ve başka birinden böyle bir talep geldiğinde de istek duymamış. Bilime olan ilgisi, 13. yaş gününde aldığı bir kimya setiyle başlamış. O günden sonra, ilk gençlik yıllarını uzun saatler boyunca tek başına deneyler yaparak geçirmiş. Boş zamanlarını bilgisayar oyunlarıyla geçiriyor.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”İLGİLİ VİDEO”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KAYNAKLAR”] Tab 3 content place [/fruitful_tab] [/fruitful_tabs]

PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU

[fruitful_tabs type=”vertical” width=”100%” fit=”false”] [fruitful_tab title=”TANIMI VE TARİHSEL KÖKENLERİ”]

PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU NEDİR?

Paranoia teriminin ilk kez antik Yunan’da kullanıldığı ve “delilik” karşılığında kullanılan Yunanca para (dışında)
ve nous (akıl) (=akıl dışı) kelimelerinden oluşmaktadır.Başkalarının davranışlarını kötü niyetli olarak yorumlayıp sürekli bir güvensizlik, kuşkuculuk aşırı kıskançlık, aşırı gururlu olma, geçimsizlik, kincilik, kendini üstün görme gibi özellikler gösteren bir kişilik örüntüsüdür.Çabuk alınırlar ve başkalarının söz, bakış ve hareketlerini kendilerine karşı olumsuz yorumlamaya meyillidirler. Cinsel konularda ve yakın ilişkilerde aşırı duyarlı, alıngan ve kuşkucudurlar. Düşünce biçiminde paranoid eğilimler vardır

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”DSM ÖLÇÜTLERİ”]

PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU DSM 4 TANI KRİTERLERİ

A..Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, başkalarının davranışlarını kötü niyetli olarak yorumlayıp sürekli bir güvensizlik ve kuşkuculuk gösterme.

  1. Yeterli bir temele dayanmadan başkalarının kendisini sömürdüğünden, aldattığından veya kendine zarar verdiğinden kuşkulanır.
  2. Dostlarının veya iş arkadaşlarının kendine olan bağlılığı veya güvenirliği üzerine yersiz kuşkuları vardır.
  3. Söylediklerinin kendisine karşı kötü niyetle kullanılacağından yersiz korkuları olduğundan başkalarına sır vermek istemez.
  4. Sıradan sözlerden, olaylardan aşağılandığı veya kendisine gözdağı verildiği şeklinde anlamlar çıkarır.
  5. Sürekli kin besler, yani onur kırıcı davranışları haksızlıkları ya da görmezden gelinmesini bağışlamazlar
  6. Karakterine ve itibarına saldırıldığı yargısını taşır, öfkeyle ya da karşı saldırıda bulunurlar.
  7. Haksız yere eşinin sadakatsizliği ile ilgili kuşkulara kapılır.

B. Şizofreninin, psikotik özellikler gösteren bir duygudurum bozukluğunun veya başka bir psikotik bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TİPLERİ/ÇEŞİTLERİ”] Tab 1 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”SIKLIK VE YAYGINLIK”]

PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU EPİDEMİYOLOJİ-YAGINLIĞI-SIKLIĞI

  • Paranoid kişilik bozukluğunun yaygınlığı % 0,5–2,5’dir.
  • Bozukluğu olan kişiler nadiren tedavi arayışı içine girerler. Eşi ve iş arkadaşları teşvik edici olduklarında işbirliği yaparlar ve bundan rahatsızlık duyarlar.
  • Bozukluk erkeklerde kadınlardan daha yaygındır ve ailevi geçiş göstermektedir.
  • Azınlıklar, göçmenler ve sağırlar arasında genel popülasyonda daha yüksek oranda görüldüğüne inanılmaktadır.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”BELİRTİLERİ VE NEDENLERİ”]

Paranoid kişilik bozukluğunun belirtileri nedir?

  • Karşılarına çıkan kötü davranışları affetmedikleri gibi, kin tutma duyguları fazladır.
  • Yalan söyleme ve gerçekleri saptırma oldukça yaygındır.
  • Herkesten üstü olduklarını düşünerek, ukalalık yapar, kendine fazla güvenirler.
  • Otoriteye karşı baş kaldırma eğilimleri vardır.
  • Kuşku duyma, kıskançlık ve çekememe duyguları baskındır.
  • Sorumluluk almak istemez ve suçunu üstlenmekten kaçınırlar.
  • Çevresinden gelen normal davranışları bile kötü olarak algılamak.
  • İnsanların sadakatlerinden şüphe duymak ve çevresine güvensiz olmak.
  • Sadece kendilerini korumak amacıyla, aşırı derecede saldırgan tutum sergilemek.
  • Başkalarını suçlama eğilimi içinde olmak.
  • İnatçı, sabit fikirli ve ketum bir yapıda olmak.
  • Her an için kızmaya, agresifleşmeye ve öfkelenmeye hazır olmak.

Klinik Bulgular 

Bir teşhis konulacağı zaman diğer kişilik bozukluklarında olduğu gibi klinik görünümler klinisyenin dikkatini çekmeye yönelik bir işaret gibi hizmet edebilir. Bununla beraber şizoid bozukluğun DSM-III-R teşhis kriterlerine katı bir biçimde bağlı kalınırsa bu bozukluğa sahip pek çok hasta gözden kaçırılacak dolayısıyla yanlış teşhis konulacaktır. DSM-III-R’de tanımlandığı şekliyle şizoid kişilik bozukluğu genelde alçak seviyede kişilik yapılarına sahip olan kabaca klinik şizoid hasta prototiplerine denk gelen soğuk, ihtiyatlı, izole, içe dönük, ekzantrik, ve garip ağır hastaları saptar. Genel şizoid bütünün bir parçası olarak ya da narsisistik ya da borderline boyutlarına ilaveten bunun yerini alacak psikopatoloji boyutu olarak önereceğim DSM-III-R’nin kaçınmacı kişilik bozukluğu tanım açısından daha yüksek seviyede şizoid kişi profiline yaklaşır.

Ayrıca teşhis için yararlı olan Guntrip’in şizoid bireyin gösterebileceği klinik özellikleri içeren bakış açısıdır. Bunlar şu şekilde düzenlenebilir:

  1. Saf şizoid küme: geri çekilme, içe dönüklük, duygu yoksunluğu
  2. Narsisistik küme : Narsisism, üstünlük, kendine güven
  3. Borderline küme : Depersonalizasyon, regresyon, yalnızlık

Şizoid küme; kişinin güvenli, stabil kişiler arası uzaklık sağlama ihtiyacının en dolaysız ifadesidir. Bu küme şizoid kişilik bozukluğu tanısı koymak için bir gerekliliktir ama yeterli değildir.  Bu kümede bulunan görünümler gözlemci tarafından kolayca tanınabilen aleni bir  fenomen olarak ya da örtülü bir fenomen olarak görülebilir.  Diğerlerini ve ilişkileri uzak bir mesafeden subjektif ve intrapsişik olarak deneyimleyen hasta, gizli şizoid olarak tanımlanabilir.  Bu durum hasta tarafından içsel ve subjektif bir fenomen olarak anlatılır.

Şizoid küme tanı için gerekli olsa da, hasta narsistik ya da borderline görünümlü semptomlarla karşımıza çıkabilir. Ancak, şizoidin narsisizmi narsistik kişilik bozukluğundan farklıdır.   Bu, hastanın diğerlerinin üzerinde güvenli bir mesafe sağlama ihtiyacının bir yansımasıdır. Bu, diğerlerine güvenmeme duygusudur, grandiyöz kendilik gösterimi değildir.  Aynı şekilde borderline özellikler, borderline kişilik bozukluğunun bölünmüş nesne ilişkileri biriminin yansımaları değildir (özellikle kötü kendilik gösterimi).  Bu daha çok uzak durmanın değişik bir biçimde gösterimidir.

Gelişimsel Yaklaşımlar

Borderline ve narsistik bozukluğu olan hastalar kendileri ve diğerleri arasında bir iletişim ağının bulunduğuna inanırlar. Ancak, iletişim kanallarını açık tutan ve kurulmuş olan bağlanma örüntülerini sürdüren özel durumları keşfetmek için yüzleştirilirler.  Bu durumlar regresyon, uyma, aynalanma ve mükemmeliyetçi gayretler içermektedir.  Şizoid kişi, bir iletişim ağının bulunmasına dair bir inanç beslememektedir.  Böyle bir ihtimal olsa bile ciddi şekilde riskli ve tehlikelidir.  Şizoid kişi için temel “primitif ıstırap” veya “tasavvur edilemez anksiyete”, iletişimin hiç olmadığı bütünüyle izolasyon halidir (Winnicot).

Bu düzlemde ilişkiler nasıl oluşur? Bu soruya şu andaki en iyi cevap şudur: şizoid kişi, ne yaparsa yapsın iletişimi sürdürmek, yapılandırmak ve uzlaşmak için gerekli durumlardan tatmin olmadığında bu kanıya varır.

Şizoid kişiyi ilgi konusunda umutsuzluğa yaklaştıran hissin doğasında ne vardır?  Doğa ve kaderi bir kenara bırakırsak, birçok şizoid kişinin ilgideki/ilgilenmedeki  çabalarına dair subjektif deneyimleri hiçbir işe yaramaz ve aşağılama, küçümseme, hor görülmeyle karşılaşır.  Subjektif deneyimleri, aile sisteminde vazgeçilemez bir unsur olmak değildir.  Sağlıklı ya da patolojik bir amaca hizmet eden insancıl olmayan ve kimliksiz fonksiyon, arka sahanlığa atılır ta ki hizmetleri daha sonra istenene kadar.  Bu deneyim birçok metaforla açıklanır: örneğin kendini android, kukla ya da köle hissetmek.

İntrapsişik Yapı

Şizoid kişilik bozukluğun intrapsişik yapısı iki bölümden oluşur:  Savunmacı Nesne İlişkileri Birimi (Efendi – köle birimi) ve Sadistik Nesne İlişkileri Birimi (Sürgündeki kendilik birimi).

Şizoid kişilik bozukluğu genellikle son birimi aktive eder ve diğerlerini potansiyel olarak tehlikeli, aşağılayan ve yoksun bırakan olarak deneyimler.  Sürgünün karı, güvenliktir ama bu arada zararlı yanı da izolasyon, yalnızlık, yabancılaşma ve “kozmik” yalnızlık deneyimidir.  Bu kişileri nadiren tedavide görürüz.

Bedeli ne olursa olsun güvenliği sağlamaya isteksiz şizoid kişilik bozukluğu, efendi- köle birimini aktive etmeye eğilimli olur.  Ve bundan da ötesi, gönüllü olarak tedaviye istekli olurlar.  Efendi – köle birimi başka bir düzen oturtmaktır.  Daha ilişki içerisindedir ancak bunun da hastaya bir bedeli vardır.  Burda nesne manipule edici, zorlayıcı, kontrol edici ve uygun olarak algılanır.  Kişi ilişkinin durumlarını bir kölenin kabullendiği gibi kabullenir çünkü kişi ilginin açık olma yolunun sadece bu olduğunu düşünür.  Bu durum kendini uyma, bağımlılık, itaatkarlık ve kurban olma olarak ortaya koyar.  Şizoid kişilik bozukluğu olan hastalar korunmacı, adaptif olarak ve savunmacı olarak kendine yeten, kendine güvenen, kendini kapsayan ve fanteziler üreten insanlar olurlar.  Fantezi ve kendine yetebilme şizoid uzlaşmadır.  Bunlar, efendi-köle ve sürgündeki kendilik birimleri arasındaki gelgitleri regüle etmek için sarf edilen çabalardır.

PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU ETİYOLOJİ

Paranoid kişilik bozukluğu genç erişkinlik döneminde başlar

Belirtileri yalnızlık, arkadaş edinememek, aşırı hassas olmak, tuhaf düşünceler ve fanteziler olarak görülür

Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, çocukluk dönemine ilişkin aile sorunları saptanabilir. (Yansıtma mekanizmasının etkisi ve paranoid-şizoid durum)

Aile öyküsünde şizofreni olanlarda daha sık görülür.

Genç ergenlik döneminde başlayan bozukluk, farklı koşullarda ortaya çıkar. Yalnızlık, aşırı hassasiyet, arkadaş edinememe, fanteziler, tuhaf karşılanacak düşüncelere sahip olma gibi belirtiler görülür. Çocukluklarında aile sorunları yaşamış, sömürüye uğramış olabilir. Ailesinde olan aşırı baskı ve öfkenin kendi özellikleri olmayıp, sadece karşısındakilerde bulunduğunu düşünürler. Kendilerini yetersiz görüp, aşağılandıklarını hissederek bunun için çevresini suçlarlar. Bebeklik dönemlerinde kızgınlık ve sevginin aynı anda olabileceğini öğrenemeyenler de risk altındadır. İki duygunun aynı insanda bulunmasını sağlamaya çalıştıklarında, nefretin sevgiyi yok edeceğini düşünerek, anksiyete durumu yaşarlar. Bunu engelleyebilmek için, tüm kötü şeyleri dışarıdaki insanlara yöneltirler. Dış dünyanın kendini kurban edeceğine, sürekli olarak kendisini korumak için savunmaya geçmesi gerektiğine inanır ve yaşamlarını böyle sürdürürler. Bu kişiler benlik gelişimlerini tamamlayamamışlardır. Kişilerde hakkımda iyi düşünmediğini tahmin ediyorum yerine, hakkımda iyi düşünmediğinden eminim, görüşü oluşur.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”GİDİŞAT VE SONLANIM”]

PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU GİDİŞ VE SONLANIŞ

  • Paranoid kişilik bozukluğu bazı kişilerde yaşam boyu sürer. Bazılarında ise şizofreninin habercisi olabilir. Geri kalanları ise ya olgunlaşır ya da stresleri azalır.
  • Genel olarak kişilik bozukluğu olan hastaların başkalarıyla yaşamları boyunca problemleri vardır. İş ve evlilik sorunları yaygındır..
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”AYIRICI TANI VE EKTANILAR”]

PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU AYIRICI TANI

  • Uzun süreli anfetamin ve kokain kullanımına dikkat edilmelidir. Stimulanların uzun süreli kötüye kullanımı benzer semptomlara neden olabilir
  • Paranoid kişilik bozukluğunda hezeyanlar, halisünasyonlar ve formal düşünce bozukluğu yoktur. Bu yüzden paranoid şizofreniden ayırt edilebilir.
  • Paranoid kişilik bozukluğunda belirgin hezeyanların olmamasıyla hezeyanlı bozukluktan ayrılır.
  • Uzun süren antisosyal davranış hikayeleri, antisosyal karakterleri yoktur.
  • Şizoid kişilik bozukluğunda paranoid düşüncelerin olmamasıyla ayrılır
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KOMPLİKASYONLAR-İNTİHAR”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TEDAVİ”]

PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU TEDAVİ

  • Tedaviye geliş; aile üyeleri ya da

başka etkenlerin zoru ile terapiye başlarlar

  • Araştırmalar düşük dozda verilen bazı ilaçların terapi ile birlikte kullanılması ile başarılı sonuçlar elde edildiğini göstermiştir. Fakat Paranoid kişiler ilaçlara kuşku ile yaklaşacakları için ilacın yan etkilerine ciddi tepkiler verirler.
  • Grup terapisi paranoid bozuklukta uygun olmadığı görüşü baskındır
  • Bireysel görüşmeler şeklinde uygulanan profesyonel psikoterapiler başarılı sonuçlar verir.
  • Terapide güvenlerini sağlamak en önemli unsurdur
  • Hastayı zayıf ve küçük düşmüş hissettirmemeye, utandırmamaya dikkat edilmelidir.
  • Yansıtma savunma düzeneğini kullanma gereksinmelerine anlayış gösterilmelidir.
  • Sürekli üzerine gitmek ve paranoid düşüncelerin gerçeğe uygunsuzluğunu tartışmak bunları doğrudan sorgulamak  anlamsızıdır
  • Psikoterapötik yaklaşımın önde gelen amacı hastanın algı dünyasındaki gerçekliğinin doğru olmayabileceğini düşündürmek, buna ilişkin bir iç görü kazandırmaktır.
  • Bireyi terapiye getiren hayatında güçlük yaşamasına neden olan durum üzerinden gidilmeli, diğer alanlara dair bilgi almaya yönelik çabalara pek girilmemelidir
  • Zarif espirilerle düşündürmeye yönlendirmek, direk yönlendirme yapmamak yararlı olacaktır
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”VAKA/OLGU ÖRNEĞİ”]

PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU  VAKA ÖRNEĞİ

Bay E; Şüpheci Okul Müdürü

Bay E. 51 yaşında bir ortaokul müdürü. Okul yönetimiyle arasında geçen, mesleğini tehlikeye atan bir çatışmanın ardından, eşinin ısrarları üzerine değerlendirme için gelmiş.

Eşi evliliklerinin katlanılmaz olduğunu ve eğer Bay E. herkesle kavga etmeyi bırakmazsa onu terk etmek zorunda kalacağını söylüyor (Terapiye kendi isteklerinden ziyade bir başkasının zoru ile gelme).

Yeterli bir temele dayanmadan başkalarının kendisini sömürdüğünden, aldattığından veya kendine zarar verdiğinden kuşkulanır.

okul yönetim kurulu üyelerinin, personel ve bir grup mutsuz ana baba ile birlikte onun ayağını kaydırmak için komplo kurduklarını düşünüyor.

Dostlarının veya iş arkadaşlarının kendine olan bağlılığı veya güvenirliği üzerine yersiz kuşkuları vardır.

Öğretmenlerin ve per­sonelin, onu kötü göstermek ve koltuğundan etmek için “kendisinden bir şey­ler sakladıklarını” ve okulda olup biteni kendisine anlatmadıkları hissi yaşıyor.

Eşinin kendisine bütünüyle bağlı olmayabileceğinden kuşkulanıyor

Söylediklerinin kendisine karşı kötü niyetle kullanılacağından yersiz korkuları olduğundan başkalarına sır vermek istemez.

Eşinin Bay E.’nin her zaman için başkalarından kuşkulanmak, duygu ve düşüncelerini gizlemek gibi bir eğiliminin olduğunu belirtmesi

Sıradan sözlerden, olaylardan aşağılandığı veya kendisine gözdağı verildiği şeklinde anlamlar çıkarır.

Sürekli kin besler, yani onur kırıcı davranışları haksızlıkları ya da görmezden gelinmesini bağışlamazlar

Karakterine ve itibarına saldırıldığı yargısını taşır, öfkeyle ya da karşı saldırıda bulunurlar  Eşine, öğretmenlere ve personeline karşı hep kızgın ve münakaşacı.

Yedinci sınıf öğretmeninin, bu öğretmenin arkadaşı olan okul müfettişine, kendisi hakkında özel olarak küçük düşürücü bilgiler ilettiğini sanmış. Bir çok kereler bu öğretmeni odasına çağırarak “güvenine ihanet” ettiği için azarlamış.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”İLGİLİ VİDEO”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KAYNAKLAR”]

Kaynaklar

  • Öztürk ,O. (2004). Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Ankara: Nobel Tıp Kitapevleri
  • DSM-IV-TR, Tanı Ölçütleri (2000). (Çeviren: Ertuğrul Köroğlu) HYB: Ankara
  • Kaplan,H & Sodock, B. (2004).Klinik Psikiyatri, (Çeviren: Prof. Dr. Ercan Abay). Nobel Tıp Kitabevleri: İstanbul
[/fruitful_tab] [/fruitful_tabs]
borderline kişilik bozukluğu

Borderline Kişilik Bozukluğu

[fruitful_tabs type=”vertical” width=”100%” fit=”false”] [fruitful_tab title=”TANIMI VE TARİHSEL KÖKENLERİ”] BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU NEDİR?
Duygularda, insan ilişkilerinde, davranışlarda dengesizlik ve aşırı kaybetme korkusu..
Borderline kişilik genelde çocuklukta yaşanılan önemli bir kayıp, anne-baba ile olan bağın dengesiz olması, travma, kötü muamele yada duygusal olarak yoksun kalmak gibi tecrübelere dayanmaktadır. Oldukça yaygın görülen bir hastalıktır, toplumun yüzde 2 yada 3 ünün sahip olduğu tahmin edilmektedir.
Eğer Borderline Kişilik Bozukluğunuz varsa, sürekli olarak terkedilme duygusunun yarattığı panik ile mücadele ediyorsunuz demektir. Genel olarak davranışlarınız değişken ve ani hareketlerden oluşur. Duygularınız sürekli değişir, insanlarla olan ilişkileriniz ise yoğun ve fırtınalıdır.
Büyük ihtimalle, değer verdiğiniz insanlara tutunmak için çılgınca bir çaba sarfederken bir yandan da kaybetme korkusundan kaçınmak için önemsizleştirmeye çalışırsınız. Yalnızlık duygularını uzaklaştırmak için çevrenizi insanlar ile doldurursunuz, hatta sevmediğiniz yada anlaşamadığınız insanları bile kabul edersiniz. İnsanlar ile olan ilişkilerinizde strese yol açan olaylar, örneğin maddi zorluklar, ilişkide yaşanan problemler vs genelde hastalığı daha da kötüleştirir.
Borderline kişiliğe sahip kişilerin kendine güven duyguları çok kırılgan olduğu için insanlar tarafından kabul edilmeye yada reddedilmeye karşı aşırı derecede hassastırlar. Eğer bu hastalığa sahipseniz, bir ilişkiniz olsa bile kendinizi dışlanmış ve yalnız hissedersiniz. Olası bir kayıp, ayrılık yada terkedilme ihtimali karşısında kendinizi tehdit altında hissederseniz ve genelde hiddet, aşırı öfke, aşağılama yada sözlü saldırılar ile tepki verirsiniz. Borderline kişiliğe sahip insanların duygularını kontrol etmekte zorlandıkları yaygın olarak bilinmektedir. Ayrıca bazı durumlarda yalnızlık ve terkedilmişlik duygularından kurtulmak için alkol, uyuşturucu, yeme bozuklukları, kendine zarar vermek yada intihara teşebbüs etmek gibi davranışlar görülebilir
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”DSM ÖLÇÜTLERİ”] BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU DSM V TANI KRİTERLERİ
Aşağıdakilerden beşi (ya da daha çoğu) ile belirli, erken erişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan, kişilerarası ilişkilerde, benlik algısında ve duygulanımda tutarsızlık ve belirgin dürtüsellik ile giden yaygın bir örüntü:

  • Gerçek ya da imgesel bir ayrılıp gidilmeden (terk edilmeden) kaçınmak için çılgınca çaba gösterme (Not: Beşinci tanı ölçütü kapsamına giren intihar ya da kendine kıyım davranışını burada kapsamayın.)
  • Gözünde aşırı büyütme (göklere çıkarma) ve yerin dibine sokma uçları arasında gelip giden, tutarsız ve gergin kişilerarası ilişkiler örüntüsü.
  • Kimlik karmaşası: Belirgin ve sürekli, tutarsız bir benlik algısı ya da kendilik duyumu.
  • Kendine kötülüğü dokunabilecek en az iki alanda dürtüsellik (örn. Para harcama, cinsellik, madde kötüye kullanımı, güvensiz araba kullanma, tıkınırcasına yeme). (Not: Beşinci tanı ölçütü kapsamına giren intihar ya da kendine kıyım davranışını burada kapsamayın.)
  • Yineleyici intihar davranışları, girişimleri ya da göz korkutmaları ya da kendine kıyım davranışları.
  • Duygudurumda belirgin bir tepkiselliğin olmasına bağlı olarak duygulanımda tutarsızlık (örn. yoğun dönemsel disfori, kolay kızma ya da genellikle birkaç saat, ancak seyrek olarak birkaç günden daha uzun suren bunaltı).
  • Süreğen bir boşluk duygusu.
  • Uygunsuz, yoğun bir öfke ya da öfkesini denetlemekte güçlük çekme (örn. sık sık kızgınlık gösterme, sürekli öfkeli olma, sık sık kavgaya karışma).
  • Zorlanmayla ilintili, gelip geçici kuşkucu düşünceler ya da ağır çözülme belirtileri.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TİPLERİ/ÇEŞİTLERİ”] Tab 1 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”SIKLIK VE YAYGINLIK”] BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU EPİDEMİYOLOJİSİ
Borderline kiþilik bozukluðu, genel populasyonun %2’sinde görülür. Kadýnlarda erkeklere oranla 3 kat fazladýr. Borderline kiþilik bozukluðu olan hastalarýn birinci derece yakýnlarýnda, bu bozukluðun görülme oraný genel populasyona göre yaklaþýk 5 kat fazladýr. Aynı zamanda, madde suistimali, antisosyal kişilik bozukluğu ve depresif bozukluklar için de artmış ailesel risk vardır.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”BELİRTİLERİ VE NEDENLERİ”] Borderline Kiþilik Bozukluðunun Klinik Özellikleri
Bu bozukluðun önemli özellikleri, dengesizlik ve
neredeyse sürekli bir kriz durumudur. Stres altında, borderline hastalarda, psikotik belirtiler ve major
depresyon çıkabilir. Karakteristik olarak, manipülatif  kendine zarar verici eylemlerle veya daha az sýklýkla başkalarına yönelik öfkeyle, eyleme vurma (actingout) mekanizmasýna başvururlar. Borderline hastalar
hemen daima duygusal karmaşa ve kriz içindedirler; doktora başvuruları da bu şekilde olur. Borderline
kişilik bozukluğunun en belirgin görünümü duygusal tepkilerinin yoğunluğu, duygudurumlarındaki
değişebilirlik ve sergiledikleri belirtilerin çeşitlilişidir. Çökkün duygu durumdan bir süre sonra kýzgýn ve
tartışmacı daha sonra da hiç bir duyguları olmadıðı şeklinde yakınmalarla doktorun karşısına çıkabilirler.
Davranışları kestirilemez. Borderline kişiliğin bir sendrom olarak özellikleri ise,
en iyi olarak Gunderson tarafından ortaya konmuştur.Buna göre borderline hastalarýn altı önemli özelliği
vardır. Bunlar:
1. Azalmış başarı (azalmış iş kapasitesi)
2. Dürtüsellik
3. Manipülatif suisidal tehditler
4. iyi sosyalizasyon (sıklıkla yüzeysel bir uyum)
5. yakın ilişkilerde bozukluklar
6. Hafif veya ksa psikotik epizodlar
BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU BELİRTİLER

  1. İdealleştirme ile aşağılama arasında sürekli değişen bir ilişki
  2. Tehlikeli boyutlarda kendine güven eksikliği ve dengesizlik
  3. Ruh halinde sürekli ve büyük değişimler.
  4. Aşırı ve yoğun öfke
  5. Kızgın ve saldırgan patlamalar
  6. Ayrılıkta yada kayıp anında panik duygusu
  7. Sürekli olarak kendini boş hissetme.

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU  SEBEPLERİ

  • Yetersiz destek (ebeveynlerden biri özellikle anne empatik duygudan çok yoksundur. Hasta yalnız hisseder)
  • Aşırı cezalandırıcı aile
  • Güvensiz ve istikrarsız aile
  • Boyun eğici aile (hissettiğini gösterme acıdığında ağlama, incinebilir olma, sadece bizim istediğimiz gibi ol)
  • Ayrışma ve bireyselleşmenin engellenmesi, (1.5-3 yaş arası)
  • Temel güven ve özerklik duygusunun engellenmesi
  • Cinsel istismar (en önemli etkenlerden birisi)
  • Normal birey iyi ve kötü anne imgelerini bir arada entegre edebilirken BKB olan hastalar bu sürekliliği geliştiremez. Bu hayatlarında her alana hakim olur.
  • Bu sebeplerin daha çok preödipal dönemde (1-3 yaş) ortaya çıkması
  • Preödipal dönemde ortaya çıkmış olmasından dolayıda daha önce tedavi edilemez hastalıklar arasında görülmüştür. (Freud preödipal dönemle ilgilenmemiştir)

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU  ORTAK ÖZELLİKLERİ

  • Kızgınlığın tek duygusal tepki olması
  • Bozuk insan ilişkileri (eyleme vurumlar)
  • Tutarlı bir kimlik duygusunu sürdürememe
  • Depresyon-depresif
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”GİDİŞAT VE SONLANIM”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”AYIRICI TANI VE EKTANILAR”] BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU   AYIRICI TANISI

  • En az iki alanda dürtüsellik. (cinsellik, alkol, kumar vs.)(dürtü denetimi bozuklukları (örnek: trikotillomani, patolojik kumar oynama, promani, kleptomani) ile karıştırılmamalı)
  • Tutarsızlık (bir çok özellik histriyonik içinde geçerli ama histriyoniğe göre çok tutarsız)
  • Aşırı stres altında psikotik ataklar geçirebilirler ancak geçicidir. (şizoid, şizotipal kişilik bozukluklarına benzer psikotik ataklar olabilir ama nadir ve geçicidir)
  • Aşırı stres altında kendilerine zarar verebilirler. (Manipülatiftir)
  • Gün içinde duygularda değişim. (bipolarla karışmamalı)
  • Aşırı yüceltip yerin dibine batırma (narsizmin yüceltip yerin dibine batırması gibi değil, narsis daha tutarlı davranır)
  • Terk edilmeye karşı dayanamama. (histriyonik daha iyi tolere edebilir)
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KOMPLİKASYONLAR-İNTİHAR”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TEDAVİ”] BORDERLİNE KİŞİLİK ORGANİZASYONU (ÖRGÜTLENMESİ) (KENBERG)

  • İlkel savunma mekanizmaları kullanan ve sorunlu insan ilişkileri gösteren hasta grubu olarak adlandırmıştır. (yaygın anksiyete, okb, çeşitli fobi, disosiyatif hipokondriyak takıntılar, konversiyon belirtileri, paranoid eğilimler, cinsel sapmalar)
  • Kişilik Organizasyonu
  • Kenberg’in kişilik organizasyonunda kulandığı ölçütler
  • Ego yetersizliği (yapısal eksikliği) nedeniyle anksiyeteyi tolere edemezler.
  • Stres durumunda birincil düşüncelere (psikotik gerileme) gösterirler.
  • Kullanılan ilkel savunma biçimleri (bölme ve yansıtmalı özdeşim)
  • Bölme: iki zıt davranış gösterme ve insanları “tümüyle iyi” “tümüyle kötü” gösterme.
  • İki zıt kişiliği bir arada bulundurma.

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU TEDAVİDE ETKİLİ OLAN YÖNTEMLER

  • TRANSFERANSIN OLDUĞU TERAPİLER
  • ŞEMA TERAPİ
  • DÜŞÜK DÜZEY BKB’DA FARMAKOTERAPİ
  • HİPNOZ

 
 
 
AKTARIMA odaklanmalı?
(
kendiliğin ve ötekinin anlık deneyimi)
Terapistin rolü

  • Sözlü ve sözsüz ifadeler ile aktarımın analizi
  • Çelişkiler ile yüzleştirme yaparak ilk nesne ilişkilerini engelleyen üçüncü birim olur. (psikanalitik psikoterapilerden AOP, masterson terapiler)
  • Terapisti bir anda göklere çıkarıp bir anda yerin dibine batırma gibi durumları tolere edebilme
  • Bencil, çıkarıcı, nankör gibi aktarımlara karşı olumsuz tutum geliştirmeme ve tolere edebilme
  • Hep incinen ve yalnız kalan BKB hastasına terapist yeniden ebeveynlik yapar.
  • BKB hastaları her zaman terapistlerin verdiklerinden daha fazlasına ihtiyaç duyarlar. Bu sınırların kaybolmasına dönüşmemeli.
  • Terapist hastanın kendine zarar verici davranışlarına da sınır koyar.

AKTARIM ODAKLI PSİKOTERAPİ’NİN TEKNİKLERİ

  • Teknik nötralite
  • Tedavi çerçevesinin korunması (çünkü zararlı eylemler çok olur)
  • Aktarım analizi (sürekli yaptığı davranışları seans içinde tekrarlayacak)
  • Yorumlayıcı süreç: netleştirme, yüzleştirme ve yorumlama

BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU ŞEMA TERAPİ
AMAÇLAR

  • Terk edilen çocuğu korumak ve empati kurmak
  • Terk edilen çocuğun sevgi vermesi ve almasına yardım etmek
  • Cezalandırıcı ebeveyne karşı savaşmak ve onu silmek
  • Duygularını uygun bir şekilde ifade edebilmelerini sağlamak

AŞAMALAR

  • bağlanma ve duygusal düzenleme
  • şema mod değişimi
  • özerklik

Borderline Hastalara Yaklaşım Biçimi
Borderline hastalar, en sık intihar düşünceleri olmak üzere, pek çok acil durumla, psikiyatri acil servislerine başvururlar. Tedavi ekibine büyük zaman kaybettirirler ve usandırıcı olabilirler. Bu hastaların idaresi genellikle zordur ve sıklıkla dikkat çekmek ve öfke ifade etmek için başvurdukları intihardavranışları, çevrelerini yönlendirme amacı taşıyabilir (manipülasyon). Bununla birlikte, intihar davranışlarının ölüme neden olma riski de her zaman vardır. Böyle durumlarda hedef, uzun süreli
tedavi amaçlarını baltalamadan krizi çözecek bir
plan oluşturmaktır. Borderline kişilik bozukluğu olan hastalarda, ciddi işlev bozuklukları görülür. İlişkileri, dengesiz, gergin,ve fırtınalıdır. Bu dengesizliğe bağlı olarak, diğerleri hakkındaki görüşlerinde ani ve dramatik değişiklikler olabilir. Bu hastalarda, stresli deneyimler -sıklıkla bir ilişkinin yokluğu- varolmadıkları duyguları, disosiatif durumlar, referans fikirler, hipnogojik fenomenler ve yanlış tedavi edildiğine dair gerçek dışı suçlamalar gibi, geçici, psikoz benzeri, kognitif ve algısal çarpıtmalara neden olabilir.
Borderline kişilik bozukluğunu düşündüren ipuçları
şöyle sıralanabilir:
Hastanın getirdiği yakınmalar açısından:

  1. Sorun ve belirtilerin geniş çeşitlilik göstermesi ve

haftadan haftaya değişmesi,

  1. Olağandışı belirtiler ve bunların olağandışı

bileşimleri,

  1. Durumla orantısız, yoğun duygusal tepkiler,
  2. Kendini cezalandırıcı ve zarar verici davranışlar,
  3. İmpulsif, az planlanmış davranışlar, daha sonradan

bunların ‘aptalca’, ‘delice’ veya ‘faydasız’
olarak adlandırılması,

  1. Kısa psikotik belirti dönemleri (yanlışlıkla şizofreni

tanısı alabilir),

  1. Amaçlar, öncelikler, duygular ve cinsel yönelimle

ilgili karmaşa,

  1. Boşluk veya anlamsızlık duyguları.

Kişilerarası ilişkilerde;

  1. Stabil yakın ilişki yokluğu,
  2. İnsanları ya idealize etme ya da aşağılama eğilimi,

bu ikisi arasında gidip gelme,

  1. Yakınlık ve cinselliği birbirine karıştırma eğilimi.

Bordeline hastalar duygudurum, amaçlar ve ilişkide gösterdikleri dengesizlikler nedeniyle doktorla ilişkide işbirliğine aşırı bir direnç gösterirler. Yoğun duygusal tepkiler ve bunlar arasında geçişler gözlenir. Hekimle ilk karşılaşmasında henüz hiç tanımadan dünyanın en iyi doktoru olduğunuzu söyleyebilir, ardından en ufak bir engellenmede ya da destek ve anlayış eksikliğinde tam tersini söyleyip hakaret edebilir. Hastanın bu değişkenliğine empati yaparak bunu onun rahatsızlığını anlamada bir araç olarak kullanmak önemlidir. Hastayı belli bir konuya odaklamak zordur. Bir söylediğinden biraz sonra vazgeçebilir. Açık uçlu sorulara daha iyi cevap verirler, eleştirel ve reddedici bir tutum takınmadıkça görüşme rahat sürebilir.
Borderline kişilik bozukluğunun asıl tedavisi uzun süreli psikoterapidir. Fakat, terapilerini bir çok kez, kızgın ve dürtüsel bir şekilde sonlandırırlar. Genelolarak, hekime karşı hızla karşı aktarım geliştirirler. Birinci basamak hekimini değersizleştirebilecekleri gibi, aşırı bir değer de yükleyebilirler. Empati kurmak faydalıdır, hastanın yararına karar verebilmek için yeterince objektif kalmak gerekmektedir. Görüşme odasında, kabul edilebilir ve edilemez davranışlariçin sınırlar belirlenmelidir. Borderline hasta tedavi ekibini bölebilir, buna karşı dikkatli olunmalıdır. Birinci basamak hekimi olarak, borderline kişilik bozukluğu olan bir hastayla karşılaşıldığında, yapılacak olan ilk iş, hastanın ne derece riskli olabileceğinin değerlendirilmesidir. Borderline hastalarda en sık karşılaşılan acil durum, genellikle bileklerin kesilmesi ya da aşırı dozda ilaç alınmasıyla gerçekleştirilen intihar davranışlarıdır. Hastanın bu davranışının ölümcüllük derecesini değerlendirmek gereklidir. Kendine zarar verici eylem, ölme niyetiyle yapılmış bir girişim mi yoksa ölme niyeti olmaksızın, yardım çağrısı olarak kullanılan bir davranış mı? Davranış yinelenirse, ölüme götürebilir mi?
Geçmişte benzer deneyimler var mı yoksa ilk kez mi
yapılmış? Hastaneye yatması gerekiyor mu?Hastaneye yatırılmayacaksa başka ne tür seçenekleri var? Krize müdahale akut stresi ortadan kaldırabilir mi ya da hasta bu davranışa başvurmasına nedenolmuş çevreye geri gönderilirse eskisinden daha fazla bir ümitsizliğe kapılabilir mi? Eğer hasta intihar davranışı ile geldiyse, bu davranış dikkat çekmek için mi tasarlanmış, başkaları tarafından kurtarılma girişimi mi, amacına ulaşmış mı, kim kurtarmış? Davranışın nedeni disforik bir duygulanımdan kurtulmak olabilir mi? Böyleyse, bu duygulanım en azından kısa süre için düzelmiş mi? Davranışın amacı hastaneye yatırılmak mıydı? Yanıt evetse, şu anda hastaneye yatırılması hastanın uzun dönem izlenmesini nasıl etkileyecek? Sık ve kısa süreli hastane yatışları istenen sonucu vermeyeceği gibi hastane bağımlılığını da pekiştirebilir. Davranışın amacı belli bir durum üzerinde denetim sağlamak mıydı? Böyleyse amacına ulaşmış mı? Tüm bunlar dikkatle değerlendirilmelidir Ayrıca madde kötüye kullanımı, gelişigüzel cinselilişkiler, tıkınırcasına yeme ve çıkartma, kavgacılık ve dürtü denetiminin bozuk olduğunu gösteren diğer belirtiler açısından da hastayı değerlendirmek gerekir. Hastanın o anda nasıl bir tedavi almakta olduğu değerlendirilmeli, imkan varsa hastanın terapistiyle ilişkiye geçilmeli, sürmekte olan tedavi bağlamında acil durumun çözümlenmesine yönelik bir plan hazırlanmalıdır.
İlaç tedavisi asıl tedavi yaklaşımı olan psikoterapiye ek olarak geçici kriz durumlarında belirtilere yönelik ya da eğer eklenen psikiyatrik bir başka hastalık varsa (depresyon, panik bozukluk vb) uygulanmalıdır. Borderline hastaların tedavisinde kullanımı denenen başlıca ilaç grupları arasında, serotonin geri alım inhibitörleri, trisiklik antidepresanlar, monoamin oksidaz inhibitörleri, lityum, antikonvülzanlar, antipsikotikler, uyarıcılar ve benzodiazepinler sayılabilir. Borderline hastalarda serotonin geri alım inhibitörlerini (fluoksetin vb) deneyen çalışmalarda impulsif agresyon ve dürtüsel saldırganlık üzerine olumlu etkiler gözlenmiştir. Trisiklik
ilaçlar gerek etki azlığı gerekse yan etkileri ve toksisite potansiyelleri yüzünden borderline hastalarda kullanılmamalıdır. Lityumun özellikle affektif değişkenlik ve impulsiviteyi azaltıcı etkileri vardır. Antipsikotiklerin ise düşük dozlarda impulsivite,paranoya, şizotipal özellikler üzerine olumlu etkileri vardır.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”VAKA/OLGU ÖRNEĞİ”] T
BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU  ÖRNEK VAKA
Kocasını aldattığından dolayı terapiye gelen 34 yaşındaki bayan M. kocasından boşanmayı düşünmektedir. Kocasına bir başkası ile ilişkisini belli etmek istemekte ve sonuçta da kocasının öğrenmesini sağlamıştır. Ancak daha sonra kocasının evde olmadığı zamanda suçluluk duygularının yoğunlaştığı bir anda ilaç içerek intihar girişiminde bulunmuştur. İntihar girişimini de kocasının öğrenmesini sağlamış; ardından da kocası tarafından eve sağlık ekibi gönderilmiştir. Ancak sağlık ekibini “benim bir şeyim yok” diyerek geri çevirmiştir
BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU  VAKA ÖRNEĞİ;
25 Yaşında bekar bir bayan olan E. Dindar bir ailede yetişmiştir. Aynı zamanda kendiside benimseyerek çarşaf giydiğini ve giyimini de kesinlikle değiştirmeyi düşünmediğini söylemektedir. Dinine çok bağlı olduğunu söyleyen E. buna karşılık bir çok kişi ile evlilik dışı ilişkisi olduğunu belirtmektedir.
bu vaka örneğinde
1.İki zıt kişiliği bir arada bulundurması bölme savunma mekanizmasını kullandığına örnek olarak gösterilebilir.

  1. Yansıtmalı özdeşim: Karşısındakine kendinden o kadar çok şey yansıtır ki onu büyük oranda çarpıtmış olur. (aşırı büyütür ve aşırı küçültür)

Kendinde hoşa gitmeyen bir duyguyu karşısında da oluşturur. (garibe yoldaş gerek)
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”İLGİLİ VİDEO”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KAYNAKLAR”] Tab 3 content place [/fruitful_tab] [/fruitful_tabs]

Bağımlı kişilik bozukluğu

[fruitful_tabs type=”vertical” width=”100%” fit=”false”] [fruitful_tab title=”TANIMI VE TARİHSEL KÖKENLERİ”]

Bağımlı kişilik bozukluğu nedir?

Bağımlı Kişilik bozukluğu; insanların kendisini terk edeceği korkusuna neden olacak şekilde aşırı düzeyde başkalarının varlığına ihtiyaç duymasıdır..Bireylerin başkalarına bir dereceye kadar bel bağlamaları kesinlikle uyumlayıcıdır. Ama aşırı bağımlılıkta çok sorun yaratabilir, aşırı bağımlılık DSM-IV-TR’de bağımlı kişilik bozukluğu olarak tanımlamıştır.

Temel özelliği, uysal ve yapışkan davranışa ve ayrılma korkusuna yol açacak biçimde aşırı bir kendisine bakılma gereksinmesinin olmasıdır. Ruh sağlığı kliniklerinde en sık karşılaşılan kişilik bozukluğudur.

Tarihsel Bakış Açıları

Hem Freud hem Abraham oral –alıcı karakterleri gelişiminin oral veya emme evresinde aşırı düşkünlük veya mahrumiyet nedenleriyle açıklamıştır.

Abraham, bazı insanlarda her zaman kendilerine bakacak ve anneye benzeyen birisi olacağını inancı baskındır.

Psikodinamik BKB kavramlaştırmasına göre aşırı veya ilgisiz psikoseksüel evrede duraklamaya neden olabilir. Levy, annenin aşırı korumacılığıyla ilgili aşırı ilginin talepkar olma, inisiyatif/girişim eksikliği, başkalarından beklenti içeren fakat kendileri için yapamadıkları aşırı bağımlılık özelliklerini ortaya çıkardığını görmüştür.

West ve Sheldon, BKB olan bireylerin bir ilişki kurduklarında bağlanma figürüne aşırı derecede bağımlı olurlar.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”DSM ÖLÇÜTLERİ”]

BAĞIMLI KİŞİLİK  DSM-IV-TR’de şöyle tanımlanmaktadır:

Aşağıdakilerden beş veya daha fazlasının olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, uysal ve yapışkan davranışa ve ayrılma korkusuna yol açacak biçimde kendisine bakılma gereksinmesinin aşırı olması:

  • —başkalarından bol miktarda öğüt ve destek alınmazsa, gündelik kararlarını vermekte güçlük çeker.
  • yaşamının çoğu önemli alanında sorumluluk almak için başkalarına gereksinim duyar
  • desteğini yitireceği ya da kabul görmeyeceği korkusuyla başkalarıyla aynı görüşü paylaşmadığını söylemekte zorluk çeker
  • tasarıları başlatma ya da kendi başına iş yapma zorluğu vardır.
  • —başkalarının bakım ve desteğini sağlamak için hoş olmayan şeyleri yapmayı isteyecek kadar aşırıya gider.
  • —kendisine bakamayacağına ilişkin aşırı korku nedeniyle tek başına kaldığında kendisini rahatsız ya da çaresiz hisseder.
  • yakın bir ilişkisi sonlandığında bir bakım ve destek kaynağı olarak derhal başka bir ilişki arayışı içine girerkendi
  • kendine bakma durumunda bırakılacağı korkuları üzerinde gerçekçi olmayan bir biçimde kafa yorar (DSM-IV-TR)
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TİPLERİ/ÇEŞİTLERİ”] Tab 1 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”SIKLIK VE YAYGINLIK”]

Bağımlı Kişilik bozukluğu Epidemiyoloji (Görülme Sıklığı)

Kadınlarda erkelerden üç kat daha fazla görülür.  Bir çalışmada tüm kişilik bozukluklarının %2.5’ ine  bu tanı konmuştur. Küçük çocuklarda büyük çocuklardan daha belirgindir.  Çocuklarda kronik fiziksel rahatsızlığı olan kişiler bu rahatsızlığa daha yatkın olabilir (Bayat S, Şengül N, 2007).

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”BELİRTİLERİ VE NEDENLERİ”]

bağımlı kişilik bozukluğunda BELİRTİ VE BULGULARI

  • —Bu kişilerin kendi gereksinmeleri ve sorumlulukları başkalarınınkilerden sonra gelir ve kendileri ile ilgili kararları başkalarının almasını isterler.
  • —Sömürüye dayalı ilişkilere katlanabilirler.
  • —Kendilerine güvenleri yoktur, başkalarının öğüt ve desteğine gereksinirler.
  • Tek başına kalmaya katlanamazlar ve işyerinde sürekli bir gözetim altında tutulmaya gereksinirler.
  • Edilgendirler, aynı görüşte olmadıklarını ifade etmekte zorlanırlar.
  • Kendi başlarına karar verememe
  • Pasiflik Kişisel sorumluluktan kaçınmak
  • Yalnız kalmaktan aşırı derecede korkmak
  • Bir ilişki bittiğinde büyük acı çekmek ve çaresizlik hissetmek
  • Normal yaşam gereklerini yerine getirememek
  • Terkedilme korkusundan başka bir şey düşünmemek
  • Kritize edilme, kınanma, onaylanmama gibi yaklaşımlarda kolaylıkla incinme
  • Başka insanlara aşırı derecede bağımlı olmak
  • Uzun süreli bir ilişki içinde olma ve aşırı derecede sevgi gösterilmesine ihtiyaç duymakAynı anda birden fazla insana bağımlı olmak (biri giderse diğerlerini devreye sokmak)
İlişkileri kolaylaştırmak için bağımlı kişiler tarafından kullanılan kendini tanıtma- gösterme  yöntemleri Amaç Tipik davranışlar
yalvarış,  rica Çaresiz ve incinebilir olarak görünme Kendini küçük düşürme
Kendini sevdirme Minnettarlık  yaratma Ego desteği, iyilikler- yardımlar  sergileme
Örneklerle  gösterme Başkalarının suçları nıkullanmak Yardım sağlama,  çaba sarfetme ve fedakarlıklar
Kendini yükseltme Kişisel değeri vurgulamak başarıların abartılması
Gözdağı, tehdit Diğerlerini  korkutma  ve kontrol etme Kızgınlık göstergeleri  , çöküş tehditleri

Bağımlı Kişilikte bozukluğunda ayırıcı tanı

Bağımlılık özellikleri pek çok psikiyatrik bozuklukta bulunur. Bu da ayırıcı tanıyı zorlaştırır. Bağımlılık, histrionik ve borderline kişilik bozukluğunda da vardır. Fakat bağımlı kişilik bozukluğu olan hastalar bağımlı oldukları kişiyle kalıcı bir ilişkiye sahiptirler. Diğer bozukluklarda bu nadir görülür  (Bayat S, Şengül N, 2007).

BKB Eksen I ve II sendromlarından ayırt edilmelidir:

l panik bozukluğu, agorafobi ve bir ya da birden fazla genel tıbbi durumdan doğan bağımlılık

l borderline kişilik bozukluğu, histrionik kişilik bozukluğu ve kaçıngan kişilik bozukluğu.

Eş hastalık çalışmaları BKB’nin sık olarak Eksen I ve II sendromları ile beraberliğini göstermektedir.

l Eksen I de BKB; kaygı bozuklukları, yeme bozuklukları, somatizasyon bozukluğu ile eş tanılıdır.

l Eksen II de BKB ile eş tanılı durumlar; antisosyal, borderline veya şizoid kişilik bozukluğu ile beraber görülebilir

Bağımlı Kişilik bozukluğu Etiyoloji (Ortaya Çıkartan Nedenler)

  • Bağımlı kişiliğin nedenleri çoğunlukla psikososyal olarak bilinir. Bazı toplumlarda kültürel açıdan cinsiyet, ırk ya da rol durumları bakımından bağımlılık beklenir.
  • Ana babalar çocuklarının bağımsız davranmalarına izin vermezler ve bu davranışa başkaldırı olarak bakarlar.
  • Bu da bazı davranışların özerk olmasına izin vermez. Hatta ana babalar ya da toplum, kişinin gösterdiği özerk davranışı bağlantı ya da onay kaybına dönüştürebilir.
  • Kronik fiziksel bir hastalık, ayrılma kaygısı yaşamış olma ya da çocuklukta anababayı yitirmiş olma yakınlaştırıcı etkenlerdir
  • Bu kişilik bozukluğuna sahip olan insanlar yalnız kalmamak ve bağlantıyı devam ettirmek uğruna fiziksel ya da psikolojik her türlü kötü kullanıma katlanabilirler (Bayat S, Şengül N, 2007).

BAĞIMLI KİŞİLİK BOZUKLUĞUNUN YERLEŞİK DÜŞÜNCELERİ

—Zayıf biriyim ve başkalarına muhtacım.

—Ne yapmam gerektiğini söyleyecek  ya da kötü bir şey olduğunda bana yardımcı olacak birinin hep  yanımda olmasını isterim.

—Bana yardımcı olacak kişi, isterse destekleyici ve güven verici biri     olabilir.

— Kendi başıma bırakıldığımda kendimi çaresiz hissediyorum.

—Daha güçlü birine bağlanmadıkça kendimi yalnız hissediyorum.

—Olabilecek en kötü şey terk edilmektir.

—  Sevilmezsem hep mutsuz olurum.

—Bana yardımcı olan ya da destekleyen kişiyi gücendirecek, hiçbir şey yapmamalıyım.

—Onun benim için iyi dileklerini sürdürmesini sağlamak için hep boyun eğmeliyim, ona yaranmalıyım.

—Ona her zaman ulaşabilmeliyim.

—Olabildiğince yakın bir ilişki kurmalıyım.

—Kendi başıma karar veremem.

—Başkaları gibi baş edemem.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”GİDİŞAT VE SONLANIM”]

bağımlı kilik bozukluğunda Gidiş ve Sonlanış

Bağımlı kişiliğin gidişi çok bilinmemektedir. Bağımsız olarak iş yapamazlar.   Bağımlı oldukları kişileri kaybetmek zorunda kalırlarsa major depresif bozukluk riski taşırlar.  Ancak tedavi sonu iyidir.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”AYIRICI TANI VE EKTANILAR”] Tab 3 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KOMPLİKASYONLAR-İNTİHAR”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”TEDAVİ”]

Bağımlı kişilik bozukluğunun Tedavi Yöntemleri

  • BKB nin tedaviisnde güdülen amacın bağımsızlık olduğu varsayılabilir.
  • Terapinin başından itibaren hastanın temel probleminin bağımlılık olduğu açık olsa da, hasta bu durumu nadiren kabul eder.
  • Bağımlı kişilik bozukluğunun tedavisi genellikle başarılıdır.
  • İç görü- oryente terapi, davranışlarının geçmişini anlamasını sağlar.
  • Terapi öncesi hastaların bağımsız ve kendine güveninin olması için terapist yardımcı olabilir.

iş birliği stratejisi : BKB si olan bireyin başka birinin kendi problemlerini çözmesini istemesinden dolayı çaresizlik hissi, tedavinin başında tedaviye duyacağı bir miktar bağımlılığı gerektirebilir. BKB si olan hastalarla çalışırken, rehber eşliğinde keşif yapma, sokratik sorgulama kullanma oldukça önemlidir.

Terapistin hastaya karşı kendi duygu ve düşüncelerini gözleyebilmesi, başka bir bir işbirliği yöntemidir.

Bkb si olan hastayı kurtarma girişimi oldukça güçlüdür ve hastanın kendi çaresizliğine olan inancını kabul etmek yada yavaş ilerlemesinden duyfuğu hayal kırıklığını düzeltmek kolay olabilir.

BKB li hasta ile terapistin mesleki ilişkisine açık sınırlar konulması önemlidir.

Bkb li hastalarla fiziksel teması ( el sıkışmak, sırtına vurmak ya da sıradan bir sarılma bile) en aza indirmek emniyet sağlar.

Aşık olma olasılıkları yüksektir.

Eğer duygularını doğrudan ifade ederse dikkatli ve mantıklı bir şekilde ele alınması önemlidir.

Bağımlı kişilik  bozukluğunda özel müdahaleler 

Bkb hastalarının terapi sürecindeki bütün gücü terapiste yükleme çalışmaları vardır.

Bugün neye odaklanmak istersiniz? Sorusuna,, siz ne yapmak isterseniz, ben nereden bilebilirim ki? Eminim sizin düşündüğünüz şey en iyisidir şeklinde cümlelerle yanıt verebilirler.

Herşeyden önce bir kişinin güçsüz olduğuna dair inancına meydan okuyacak en iyi yollardan biri, kişinin bireysel yeterliliğine dair toplanan somut delillerdir.

Özellikle yetersizliği ile ilgili otomatik düşünceler, ev ödevlerinin denenmesinde zorluk çıkarır, bu yüzden bu düşünceler tedavinin çok erken aşamalarında ortaya konulmalı ve değerlendirilmelidir.

Ev ödevlerini evde tek başına yapmadan önce, bunları seansta yapmasını istemek mantıklı olur.

  • Bağımlı kişilik bozukluğu olan hastaların bağımlılık duyguları ne kadar patolojik olursa olsun incelik ve saygıyla yaklaşılmalıdır.
  • Ayrıca bağımlı kişilik bozukluğu olanlarda davranış tedavisi, girişkenlik eğitimi, aile terapisi ve grup terapisi başarıyla kullanılmaktadır.

Başkalarıyla olan bağlantılarında kendilerini değersiz hissetme  ve başkalarına olumluluk yükleme eğilimleri vardır. Kendilerini  tanımlarlarken başkalarının gözlüklerini kullanırlar. Kendilerinin bakış açıları “iyiyim ama yeterli değilim ya da kırılganım” biçimindedir. “Başkaları benim için gerekeni yapacaklar” görüşünü taşırlar.

Bağımlı kişilik bozukluğu konusunda yazılmış tezler

Dünyanın en önemli sağlık sorunu olan sigarayla mücadelede gençlerin özellikle de sağlık çalışanlarının rolü önemlidir. Çalışmamızın amacı sağlık eğitimi alan gençlerin sigara kullanma durumlarını ve bağımlı kişilik özelliğiyle ilişkisini araştırmaktır.
Bitlis Eren Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu ve Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’na 2011-2012 öğretim yılında okula kayıtlı ve devam eden öğrencilerin tümü örnekleme seçilmiştir. Anketler Aralık 2011-Ocak 2012’de öğrencilerle gözlem altında uygulanmıştır.
Ankete katılan 413 kişinin yaş ortalaması 20,8 olup, %49,9’u erkek, %50,1’i kadındır.
Grupta sigara içme oranı %29,8 olmakla birlikte erkeklerde bu oran %45,6, kadınlarda %14’tür.
İçenler ve bırakmış olanlar bir grup olarak alınıp hiç içmemişlerle kıyaslandığında; halen sigara içen veya bırakmış olan öğrencilerin bağımlı kişilik puanları hiç içmemiş olanlardan yüksektir (p<0.05).
Sonuç olarak sağlık eğitimi alan üniversite öğrencilerinde sigara içme sıklığının genel popülasyonla benzer olduğu ve sigara içme durumunun bağımlı kişilik özelliğiyle ilişkisi olduğu görülmüştür.

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”VAKA/OLGU ÖRNEĞİ”]

Bağımlı kişilik bozukluğu için Vaka örneği olgu sunumu 

l Kırk altı yaşında, erkek, evli, üç çocuk babası devlet memuru l 80 yaşındaki annesinin ölümüne kadar herhangi bir psikiyatrik yakınması olmamış (hastanın ve diğer aile bireylerinin yakınma saymadıkları, sabah uyandığında ve akşam işten eve geldiğinde annesinin memesini emmesi dışında) ve bu nedenle herhangi bir doktora başvurmamış İki yıl önce, annesinin ölümünden sonra, şiddetli depresif ve somatik yakınmaları başlamış, ancak gittiği çeşitli merkezlerde uygulanan ayaktan  sağaltımlara yanıt alınamamış. Hasta;  gerginlik, uykusuzluk, halsizlik, isteksizlik, hayattan zevk alamama, ümitsizlik, tüm vücutta yaygın ağrı yakınmaları ile bir psikiyatri kliniğine yatırılmış.  Hasta, beş kardeşin en küçüğü.Annenin sekizinci ve son gebeliğinden doğmuş. Annesi 80 yaşına gelip ölünceye kadar memeden kesilmemiş, her sabah işe giderken ve her akşam işten döndüğünde annesinin memesini emmeye devam etmiş

Ne eşlerinden biri, ne çocukları, ne de akrabaları bu duruma tepki göstermiş, bu yüzden herhangi bir sorun yaşanmamış.Hasta, aile bireylerinden herhangi bir tepki almayışını doğal karşılamaktadır. Doktoruyla ilişkisinde ise, bağımlılık örüntüsü en  temel özellik olarak gözlenmiş.  Doktorunu görmediği zamanlarda kendisini yalnız ve kimsesiz hissettiğini sık sık belirtmiş Böyle dönemlerde hastanın somatik yakınmalarında belirgin bir artma olduğu gözlenmiş. Doktoru döndüğünde ise, onu “bacısı gibi” sevdiğini, doktorunun ona çok iyi davrandığını anlatmış

[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”İLGİLİ VİDEO”] Tab 2 content place [/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”KAYNAKLAR”] Tab 3 content place [/fruitful_tab] [/fruitful_tabs]

Bİpolar/iki uçlu Bozukluk

ANIMI VE TARİHSEL KÖKENLERİ”]

  • Çökkünlük şikayetleriyle gelen herkese daha önce birkaç gün boyunca süren, başkalarının yadırgadığı ya da hasta olabileceğini düşündüğü çok para harcama, uyku ihtiyacının az, hareket ihtiyacının fazla olduğu enerjik bir dönem geçirip-geçirmedikleri mutlaka sorulmalıdır. Bu ayırıcı tanı için çok önemlidir.

–Tek uçlu bozukluklarda kullanılan antidepresanlar mani dönemini tetikleyebilir.

DSM ÖLÇÜTLERİ

MANİ DÖNEMİ DSM-5 ÖLÇÜTLERİ

  • A- Kabarmış, taşkın ya da çabuk kızan, olağandışı ve sürekli bir duygu durumunda, amaca yönelik etkinlikte ve içsel güçte sürekli artışın gözlendiği bir dönemin en az bir hafta süreyle, neredeyse her gün, günün büyük bir bölümünde bulunması.
  • B- Duygu durum bozukluğunun olduğu ve içsel güçte ya da etkinlikte artma olduğu dönem boyunca, aşağıdaki belirtilerden en az üçü – çabuk kızan duygu durum varsa dördü belirgin derecede vardır ve bunlar olağan davranışlardan önemli ölçüde farklıdır.
  • B-1. Benlik saygısında abartılı bir artış ya da büyüklük düşünceleri
  • B-2. Uyku gereksiniminde azalma
  • B-3. Her zamankinden daha konuşkan olma ya da konuşmaya tutma
  • B-4. Düşüncelerin uçuşması ya da düşüncelerin sanki birbiriyle yarışıyor gibi birbiri ardı sıra geldiğine ilişkin öznel yaşantı
  • B-5. Dikkatin basit bir dış uyaran tarafından kolayca dağılması
  • B-6. Amaca yönelik etkinlikte artma (toplumsal olarak, işte ya da okulda ya da cinsel bağlamda) ya da psikodevinsel kışkırma (ajitasyon)
  • B-7. Kötü sonuçlar doğurabilecek etkinliklere aşırı katılma (örn. aşırı para harcama, düşüncesiz cinsel girişimlerde bulunma ya da gereksiz iş yatırımları yapma)
  • C- Duygu durum bozukluğu, toplumsal ya da işle ilgili işlevsellikte belirgin bir düşmeye neden olur ya da kişinin kendisine ya da başkalarına kötülüğünün dokunmaması için hastaneye yatırılacak kadar ağırdır ya da psikotik özellikleri vardır.
  • D- Bu dönem, bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir madde, bir ilaç, bir başka tedavi) ya da başka bir sağlık durumunun fizyolojisiyle ilgili etkilerine bağlanamaz.

TİPLERİ/ÇEŞİTLERİ

KARMA DÖNEM

  • Sık karşılaşılan bir durum olmamakla birlikte bazı duygu durum dönemlerinde mani ve çökkünlük dönemleri birlikte yaşanır.
  • Bipolar hastaların %40’ı hayatları boyunca en az bir kere karma dönem geçirmektedirler.

–Öfke

–Çabuk sinirlenme

–Panik nöbetleri

–Hızlı ve basınçlı konuşma

–Ajitasyon

–Büyüklük düşünceleri uykusuzluk

–Cinsel istekte artma

  • Karma dönemde, klasik mani dönemine göre genel psikopatoloji daha şiddetlidir.
  • Panik nöbetleri, sosyal bunaltı gibi bunaltı bozuklukları, katatonik belirtiler daha sık görülmekte, özkıyım oranı daha yüksek bulunmakta ve hastalığın gidişi genel olarak daha olumsuz olmaktadır.
  • Psikotik belirtiler eşlik ediyorsa genellikle şizoafektif bozukluk tanısı konur.

Tek uçlu (Unipolar) ve Bipolar Ayrımı

  • DSM ve ICD sınıflandırmalarına göre tek uçlu (unipolar) bozukluk yineleyici çökkünlük ile eş anlamlıdır. Mani dönemleri görülmez.
  • İki uçlu (bipolar) bozuklukta ise; yalnız mani dönemleri ya da mani ve çökkünlük dönemleri görülür.
  • Mani ya da hipomani dönemlerinin türüne göre sınıflandırılmaktadır.
  • Bipolar 1: Tipik mani ya da mani ve çökkünlük dönemleri görülür (en az bir mani dönemi A-D tanı ölçütleri).
  • Bipolar 2: Yineleyen çökkünlük dönemleri arasında zaman zaman hipomani dönemlerinin yaşandığı görülür.
  • Bipolar 3: Kalıtsal nedenlerle ya da ilaç kullanımına bağlı olarak ortaya çıkar.

Hızlı Döngülü Bipolar Bozukluk

  • Bipolar bozuklukta bir yıl içinde en az dört duygu durum dönemi (mani/hipomani ve çökkünlük) geçirilmesi hızlı döngülülük olarak adlandırılr.
  • Bipolar bozukluğu olan hastaların %14-50’ sinde hastalık gidişi içerisinde bir dönem karşılaşılabilinmektedir.
  • Öncesinde siklotomik özellikleri olan kişilerin yatkınlığı daha fazladır.
  • Bipolar 2 bozukluğu olan kadınlarda hastalığın ilarlayan dönemlerinde orta yaşlara doğru ortaya çıkar.
  • Sınırda hipertiroidzm, menepoz, alkol, yatıştırıcı ya da uyarıcı ilaçlar ve kafein kötü kullanımı ile uzun süreli yüksek doz antidepresan kullanmak hızlı döngülülüğe yol açan etkenlerdendir.
  • Hızlı döngülü hastalarda sıklıkla;

–Bunaltı bozuklukları,

–Madde kötüye kullanımı,

–Sınırda kişilik bozukluğu,

–Hipertiroidm ektanıları

Hipomani

  • Belertiler mani dönemi ile özdeş olmakla birlikte çok daha hafif seyreder ve hastane tedavisini gerektirmez, hezeyanlar görülmez.

Siklotimik Bozukluk

  • Duygu durum dalgalanmaları gösteren siklotimik kişilik bozukluğunda görülen, klinik olarak görece hafif ve kısa süren taşkınlık, çökkünlük durumlarıdır (en az 2 yıl).
  • Genellikle 21 yaşından önce başlar.
  • Kişi coşkulu dönemlerinde canlı, devingen, toplumsal ve iş etkinlikleri artmış, aşırı güvenli, fazla dışa dönüktür.
  • Uzun ya da kısa bir süre sonra ortada çok belirgin nedenler yok gibi görünürken kişide sıkıntılı, durgun karamsar, çekingen saatler ya da günler olur.
  • Bazı hastalarda kronik bir seyir izler bazı hastalarda ise eşik altı çökkünlük ve mani dönemleri yaşanır. Duygu durum belirtileri gözlenmez.
  • Coşkulu dönemler durgun dönemler göre daha uzun sürdüğü için genellikle iş yaşamında tanınmış kişilerdir.
  • Birçoklarında dalgalanmalar şiddetlenebilir, süreler uzayabilir, klinik olarak bipolar bozukluk belirginleşebilir. Hatta hızlı döngülülük gelişebilir.
  • Hastaların büyük bir bölümünde sağaltım gerekmez.
  • Ancak, uyum bozulursa lityum, karbamazepin ya da valproik asit gibi ilaçlar ile koruyucu sağaltım en uygun yoldur.

SIKLIK VE YAYGINLIK

Bipolar Bozuklukta Sıklık ve Yaygınlık

  • Majör duygu durum bozukluklarının %20’sinin bipolar bozukluk olduğu söylenebilir.
  • Bipolar bozukluk için yaşam boyu prevelans %0.7-1.6 (ort. %1.2) olarak saptanmıştır.

–Bipolar 1   %0.4-1.6

–Bipolar 2   %0.5

–Siklotimi  %0.4-1

Başlangıç yaşı

–Erkeklerde   18

–Kadınlarda  20

-En sık başlama yaşı     20’lerin ortaları

-İlk belirtilerin ortaya çıkışı      15-19 yaş

-İkinci bir çıkışın yaşandığı       20-24 yaşlar

-İlk belirtilerin ortaya çıkışı ile ilk hastaneye yatış arasında geçen süre 5-10 yıldır.

-15 yaşın altında mani başlaması konusu iyi incelenmemiştir. Ancak 12 yaşın altında nadirdir.

  • Yaşlılarda 60 yaşın üzerinde başlaması nadirdir. Genellikle organik bir nedeni düşündürür.
  • Kadınlarda ve erkeklerde görülme oranında büyük bir farklılık gözlenmemektedir (erkek/kadın: 1/1.2).
  • Ancak kadınlarda hızlı döngülü olgular daha fazladır.
  • Hızlı döngülülük, iki uçlu bozuklukların %5-15’inin kapsamakta ve %70-90’ı kadınlarda görülmektedir.
  • İlk epizod genellikle erkeklerde mani, kadınlarda depresyon ile ortaya çıkar.
  • Suisid oranı %10-15 olarak saptanmıştır.
[/fruitful_tab] [fruitful_tab title=”BELİRTİLERİ VE NEDENLERİ”]

Gözlemlenen Belirtiler

  • Genel Görünüm ve Dışa vuran Davranış:

–Canlı, aşırı güvenli, renkli giyim, bazen yorgun görünüm, iyilik hali (bulaşıcı), öfori

  • Konuşma:

–Basınçlı, fikir uçuşması

  • Duygulanım:

–Coşku, aşırı neşe (öfori), öfke, duygu durumda oynamalar. Bazı hastalarda karma duygulanım

  • Bilişsel Yetiler:

–Bilinç açık, yönelim, bellek, algılama yerinde, dikkat artmış ama odaklanma sorunu var. yanılsamalar fazla, psikotik manide varsanılar (genelde duygu durumla uyumlu büyüklük belirten sesler)

  • Düşünce:

–Çağrışımlar (düşünce süreci)  hızlanmış, artmıştır. Düşüncenin içeriği artan benlik saygısını yansıtır niteliktedir (makromanyak sanrılar)

  • Devinim:

–Atmış ve hızlanmıştır. Zevk veren uğraşlara aşırı ilgi gözlenir. Nadiren çok şiddetli manide katatoni gözlenebilir (kötü prognoz)

  • Bedensel ve fizyolojik belirtiler:

–İki uçlu hastalığı olan kişilerde iyilik döneminde uyku birden bozulur. Fizyolojik ihtiyaçları karşılayamama nedeniyle yorgunluk

Genetik Temeller

  • Birinci derece akrabalarında bipolar 1 bozukluğu bulunan, kişilerde bipolar 1 bozukluğunun görülme olasılığı; bulunmayan kişilere oranla 8-9 kat fazladır.
  • Ebeveynlerden birisinde bipolar bozukluk varsa bozukluğun ortaya çıkma riski: %25
  • Ebeynlerin ikisinde de bipolar bozukluk varsa bozukluğun ortaya çıkma riski: %50-75
  • Tek yumurta ikizlerinin birisinde bipolar bozukluk var ise diğerinde de ortaya çıkma riski: %33-99
  • Çift yumurta ikizlerinin birisinde bipolar bozukluk var ise diğerinde de ortaya çıkma olasılığı: %5-25

Ailesinde unipolar bozukluk bulunan kişilerin hem majör depresyon hem de bipolar bozukluk geliştirme riski bulunmaktadır. Ailesinde unipolar bozukluk bulunan kişilerde ise yalnızca majör depresyon geliştirme riski bulunmaktadır.

Biyokimyasal Temeller

  • Nöradrenerji hipoaktivite, Bipolar 1 neden olur
  • Katekolaminerjik aşırı aktivite
  • Seratonerjik aktivite düşmesi ise Mani   ye  neden  olur.
  • Serotonin hipoaktivitesi genel bir duygu durum bozukluğuna yatkınlığı temsil etmektedir.
  • Noradrenerjik bir aktivite azalması iki uçlu depresyonu ortaya çıkarmakta
  • Kolinerjik ve noradrenerjik aktivitenin artışı ise tek uçlu depresyonu yaratmaktadır.
  • 5-HT hipoaktivitesi sürerken katekolaminerjik (noradrenelin ve dopamin) hiper aktivitenin buna eklenmesi maniyi arttırmaktadır.

Psikosoyal Etkenler

“Duyarlılaşma Modeli”

1.Stres

2.Biyokimyasal etki

3.Beyinde meydana gelen bozukluklar

4.Psikosoayal stresörlere duyarlılık

Psikodinamik Açıklamalar

Mani, altta yatan depresyona karşı bir çeşit savunma

Melani Klein

–Başkalarını idealize etme,

–Agresyon ve yıkıcılığını yadsıma,

–Kayıp sevgi objesini restore etme

Amaçlı bir savunma işleyişi şeklinde açıklanır

GİDİŞAT VE SONLANIM

Bipolar Bozuklukta Gidiş Göstergeleri

Olumlu Göstergeler

  • Mani dönemlerinin baskın olması
  • Hasta ve ailesinin sağaltıma uyum yapması
  • İyilik dönemlerinin uzun olması
  • Aile, iş ve uğraşı koşullarının olumlu olması
  • Ailede düşük duygu dışavurumu

Olumsuz Göstergeler

  • Erken başlangıç
  • İleri yaş
  • Ara dönemde kalıntı depresyon ya da mani dönemlerinin varlığı
  • Eşlik eden başka ruhsal bozukluk bulunması
  • Geçirilmiş mani dönemlerinin sayısının 10’dan fazla olması
  • İlk hastalık döneminin mani ya da karma dönem olması
  • Karma dönemler
  • Alkol, ilaç/madde alışkanlıkları
  • Çökkünlük dönemlerinin uzun sürmesi
  • Hızlı döngülülük
  • Kişilik bozukluğu ek tanısı
  • Ailede madde kullanım öyküsü
  • Ailede duygu dışavurumunun yüksek olması

AYIRICI TANI VE EKTANILAR

Manide Ayırıcı Tanı

Şizofreni de,

  • Şizofrenideki neşe, belirtilen düşüncelerle uygunsuzdur ve anlaşılmazlık tuhaflık vardır.
  • Şizofrenik taşkınlık durumunda davranışlar, sanrılar ve varsanrılar genellikle düzensiz, dağınık ve duygudurumla uyumsuzdur.
  • Schneider belirtileri yoğundur.
  • Dikkat, algılama bozulur.
  • İşitsel ve diğer varsanrılar gözlenir.

mani de ise;

  • Manideki neşe, konuşma ile uyumludur genellikle çevresindekileri de güldürür.
  • Manide sanrılar genellikle, kabarmış benlik duygusuna ve coşkulu duygu duruma uygun büyüklük ve güçlülük sanrılarıdır.
  • Schneider belirtileri nadiren görülür.
  • Dikkat, algılama manide artar.
  • Yalnızca işitme varsanrıları nadiren görülür.
  • Duygu durumla uyumlu olmayan psikotik belirtilerin olduğu maniyi şizofreni ya da şizofreni benzeri bozukluktan ayırmak çok güçtür.

–Psikoz döneminde tanı koymamak,

–Aile öyküsünü almak (yeterli değil),

–Hastalığın uzun dönemdeki gidişi (Bipolar bozuklukta çökkünlük dönemleri ve iyileşme dönemleri görülür; şizofreni süreğendir.)

Şizoaffektif Bozukluk;

  • Şizofreni ve duygu durum bozukluklarının bir arada görüldüğü durumlardır. Hem mani hem de çökkünlük görülür.

mani de ise şizofreniye ait belirtiler gözlenmez

Paranoid Bozukluklar de,

  • Paranoid hasta üstünlük büyüklük nedenleri ile kendisini izleyenler, kendisine karşı komplo kuranlar olduğuna inanır. Kuşkucu, savunucu ve korku içindedir.

mani de ise ; 

  • Manide benlik saygısı yükselen hasta kendisini üstün görür, herkesin bunu kabul ettiğini söyler. Örneğin herkes kendisinin büyüklüğünü bilmektedir, yakında başbakan olacaktır ve bu yüzden insanlar garda onu karşılamak için toplanmıştır.

Yalancı psikoz (Histerik Çılgınlık) da; 

  • Hastanın deliliği oynadığı abarttığı izlenimi edinilir.
  • Birkaç günde yatışır.
  • Fikir uçuşması, coşkulu davranışlar görülse de; büyüklük sanrıları, aşırı para harcama, saldırganlık davranışları görülmez.

Akut ruhsal travma olasılığı

mani de ise ;

  • Manide kişi enerjik, coşkulu algılanır.
  • Mani dönemleri hızlı yatışmaz. Değişmekle birlikte ortalama 4-6 hafta sürer.
  • Manide büyüklük sanrıları, aşırı para harcama, saldırganlık davranışları da görülür.

Toksik-Organik Nedenlere Bağlı Ruhsal Bozukluklar

  • Bilinç , yönelim ve algı bozukluğu baskındır.
  • İlaçlara bağlı olarak ortaya çıkan taşkınlıklarda klinik görünüm maniye çok benzeyebilir. Fakat genellikle ilaç alma öyküsü ile ortaya çıkarılır.

mani de ise ;

  • Bilinç , yönelim ve algı bozukluğu görülmez.

Dikkat Eksikliği Aşırı Hareketlilik yada  Davranım Bozuklukları

  • Ergenlik çağında hatta çocuklarda da mani görülebilir.
  • Dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ya da davranım bozuklukları tanıları konmuş çocukların bir kısmının sonradan mani dönemleri geçirdikleri görülmüştür.
  • Manik dönemde baskın olan uyku gereksinimindeki azalma , kendine güvende artma , büyüklük düşünceleri ayırıcı tanıda yardımcı olmaktadır.

Alkol ve Madde Bağımlılığı

  • Bipolar bozukluk, alkol ve başka maddelerlerin kullanımı ile %50 ya da daha yüksek bir oranda birlikte görülmektedir.
  • Alkol ve madde bağımlılığının bulunuşu klinik görünümü derinden etkileyebilmekte, tanı ve sağaltımı güçleştirmektedir.

Kişilik Bozuklukları

  • Hızlı döngülü duygu durum bozukluğu olan genç kadınlarda sınır kişilik bozukluğu tanısı sık konulmaktadır.
  • Bazen manik dönem sırasındaki haz yönelimli ve riskli davranışlar antisosyal kişilik bozukluğuna yol açabilir.
  • Bipolar bozukluk gösteren hastaların büyük bir çoğunluğunda aynı zamanda başka kişilik bozuklukları da görülmektedir.

–Genel popülasyonda kişilik bozukluklarının %10-20 düzeyinde olduğu bildirilmiştir ve hastanede yatarak tedavi gören veya taburculuk sonrası izlenen psikiyatri hastalarının %50’sinden fazlasında kişilik bozukluğu veya anormal kişilik özellikleri bulunmaktadır.

KOMPLİKASYONLAR-İNTİHAR ve TEDAVİ

Bu sorunları çözmek amacıyla bireysel terapiler olarak;

–Psikodinamik

–BDT

-–Kişilerarası   terapiler uygulanabilir

Ayrıca; evlilik, aile ve grup terapileri de gereksinime göre seçilebilir.

Koruyucu Tedavi

  • Lityum (majör deprasyon ve mani-suisid oranında ciddi düşüş)
  • Karbamazepin ve valproat kombine kullanımı (direnç, yan etki ya da psikotik , karma, hızlı dögülü durumlarda)

–Amaç; şiddet, frekans ve sürenin kısaltılması

  • EKT (Hastada olumlu yanıt veren lityum kesilip tekrar başlandığında direnç gözlenebilmektedir. )

Uyku Düzeni

Psikoterapi

  • Bipolar bozuklukta farmakoterapi temel araçtır. Ancak; özellikle belli olgularda psikoterapötik girişimlerin önemli bir katkısı olabilir.
  • Bu hastalar geçirilmiş epizodların psikososyal sonuçlarıyla karşı karşıyadırlar, bu da onları gelecek epizodlara daha eğilimli kılıyor olabilir.
  • Psikoterapinin hedefleri:

–Huzursuzluğu azaltmak,

–İşbirliğini arttırmak,

–Gelecekteteki epizodların frekansını düşürmek

  • Bipolar bozukluktaki başlıca soru kaynakları:

–Bir majör duygu durum geçirmiş ve kronik bir akıl hastalığı tanısı almış olmanın duygusal tepkileri

–Geçirilmiş epizodların yarattığı gelişimdeki aksamalar

–Etiketlenmeye bağlı sorunlar

–Benlik değeri duygusunun etkilenmesine bağlı sorunlar

–Nüks korkusu ve buna bağlı olarak normal işlevselliğin kısıtlanması

–Kişilerarası ilişki sorunları

–Evlilik, aile, çocuk sahibi olma, analık-babalık rolüne ilişkin sorunlar

–Akademik ve iş yaşamına ilişkin sorunlar

–Epizodlar sırasında sergilenen davranışlarla ilgili diğer yasal, sosyal ve duygusal sorunlar.

Aile Odaklı Terapi

  • Yüksek duygu dışavurumu
  • İlaç tedavisine ek olarak 9 ay süreli 21 oturum
  • Hasta ve bir ya da birden fazla yakını birlikte terapiye alınır
  • Hasta iyileşmeye başlayınca uygulanmaya başlanır

Psikoeğitim

–İletişim becerilerini arttırma

–Problem çözme becerilerini arttırma

  • Manik ve depresif dönemlerin nedenlerinin ve bunları tetikleyen
  • sebeplerin tanınması
  • Mani ve depresyonun erken belirtilerinin saptanması
  • Erken belirtilerin ilerleyip hastalığın ortaya çıkmasına engel olma
  • stratejilerinin geliştirilmesi
  • Durumun gidişinin gösterilmesi için duygudurum günlüklerinin nasıl
  • kullanılacağının öğrenilmesi
  • İlaç tedavisinin uygulanışı
  • Yan etkilerin nasıl anlaşılacağı ve bunlara karşı ne yapılacağının öğrenilmesi
  • Gebelik ve genetik danışmanlık
  • İlaç tedavisinin kesilmesinin riskleri
  • Alkol ve madde kullanımından kaçınmaya yardım etme
  • Günlük yaşam rutinlerinin oluşturulmasına yardım etme
  • Uyku problemleriyle başa çıkılmasına yardım etme-aşırı uyuma ya da
  • yetersiz uyku
  • Stresle nasıl baş edileceği
  • Problem çözmeye yardımcı olma

VAKA/OLGU ÖRNEĞİ

  • 17 yaşında
  • Erkek
  • Lise son sınıf öğrencisi
  • Ailesinin getirme nedeni: Sinirlilik, öfke, yoğun intihar düşünceleri, hayattan zevk almama , derslerine karşı ilgisizlik, sürekli ağlama, uyku ve iştahında azalma şikayetleriyle ailesi tarafından psikiyatri polikliniğine getirildi.
  • Anne ev hanımı, baba ticaretle uğraşıyor ve çocuklarıyla çok ilgililer.
  • Ailesinin ifadesine göre; okulunda sevilen, başarılı, müzikle ilgilenen ve ailesiyle uyumlu bir genç.
  • Üç yıldır psikiyatrik tedavi görüyor. Daha önce kapalı bir koğuşa yatırılarak tedavi edilmiş.
  • Antipsikotik ve antidepresan ilaçlar kullanıyor.
  • Yakınmalar üç yıl önce içe kapanma, odasından dışarı çıkmama,ailesinden uzaklaşma, derslere olan ilgisini yitirme ve uykusuzlukla başlamıştı. Aile bunun geçici bir süreç olduğunu düşünmüştü.
  • Yaklaşık iki ay sonra bir akşam evdeki eşyaları ve camları kırarak saldırganlık göstermiş, çevresindeki insanlarla kavga etmeye başlamış ve bunun üzerine bir yataklı kurumda tedavi altına alınmıştı.
  • Antipsikotik tedavisiyle robotlaştığını ifade etmiş, bir süre sonra yeniden çevresine ilgisini kaybettiği, bedeninin çirkin olmasından dolayı utandığını ve boyunu kısaltacak bir ameliyat istediğini söylediği, sürekli ağladığı ve ölümü düşündüğü yeni bir döneme girmiş, antidepresan ilaçlar kullanıp iyileşmiş.
  • İyilik hali uzun süre devam etmiş. Bir gece yüzünü boyayarak, “I’m the best” yazılı bir tişörtle arkadaş toplantısına gitmiş.
  • Aile bu dönemde davranışlarını tuhaf bulmuş ama kendisine aşırı güven gösterdiği, neşeli ve enerjik olduğu için tedaviyi düşünmediklerini ifade etmişler.
  • Yine bu dönemde zaman zaman huzursuz ve sıkıntılı davranışlar gösteriyor, neşeliyken birden ağlamaya başlayabiliyormuş. Bu döneminde alkollü okula gitmiş ve daha önce hiç yapmadığı halde bir öğretmeniyle bağırarak tartışmış.
  • İlaçsız geçirdiği bu dönemden sonra çok yakınlaştığı bir kız arkadaşı olmuş ve onunla olduğu birkaç ay boyunca kendisini iyi hissetmiş. Bu kız arkadaşı kendisinden ayrıldığında ise, büyük bir sıkıntı içine girmiş (hasta bu dönemde kliniğe gelmiş).
  • Yakınmalarını çok sevdiği kız arkadaşının kendisini terk etmesine bağlıyor ve hayatın artık kendisi için bir anlamı kalmadığını, ölmekle herkesi dertten kurtaracağını söylüyordu.
  • Aile öyküsü sorgulandığında büyükbabasının bir ruhsal rahatsızlık geçirdiği ve hastanede yattığı öğrenildi.
  • Hasta başlanan ilaç tedavisiyle majör depresyon ve mani dönemi arasında geçişler yaşadı. Hastanın duygudurumu bir aylık tedavi sonucunda ötimik duruma geldi. Okuluna başladı, müzik çalışmalarına geri döndü. Üç aylık izlem boyunca duygulanımda herhangi bir dalgalanma olmadı.
  • Hasta düzenli olarak kontrol muayenelerine gelip gitmektedir.