Yalnız Olmak

Neden Yalnız Olmak İstiyorsunuz ve Neden bu neden Önemli?

Seçime göre yalnız olsanız bile, yalnız olmanın nedenleri önemlidir.

Yalnız vakit geçirmeyi seven insanlardan mısın? Eğer öyleyse, muhtemelen zaten sizi bunun için damgalayacak bazı insanlar olduğunu biliyorsunuzdur. Yalnız olduğunuzu düşünüyorlar çünkü diğer insanların etrafında endişeli ve insanlarla çok olumlu ilişkilerin yok ve Seni yalnız ve depresyonda olduğunu varsayıyorlar.

Bu, çok uzun zamandır yalnız zaman geçirmenin en önemli hikayesiydi. Son zamanlarda, bilim adamları yalnızlığın değerini giderek daha fazla kabul ediyor ve belgeliyorlar. Yalnız vakit geçirmenin, yaratıcılık , içgörü, kendini geliştirme, gevşeme ve maneviyat için iyi olabileceğine inanıyorlar .

Yalnız Olmak ve Nedenleri

Yalnız zamanın iyi bir deneyim mi yoksa dolu bir deneyim mi olduğunun en önemli belirleyicilerinden biri, yalnız olmayı seçip seçmemenizdir. İstediğin şey bu ise yalnız zaman harcamak, o zaman muhtemelen psikolojik olarak sağlıklı bir deneyim olacaktır. Bunun yerine evde yalnızsanız umutsuz hissediyorsanız gerçekten başka insanlarla birlikte olmak istiyorsanız, bu psikolojik bir probleme işaret edebilir.

Bu ayrım kadar önemli olduğu gibi, bazı araştırmacılar bunun yeterli olmadığına inanmaktadır. Yalnız kalmayı tercih eden insanlar bile, farklı nedenlerden dolayı bunu yapabilirler. Yalnız kalmanın bazı nedenleri psikolojik sağlığın göstergesi olabilirken, diğerleri sorun yaratmada daha muhtemeldir.

Yalnız Olmanın Farklı Sebepleri

Yalnızca zaman geçirmek için olumlu (kendinden motive edici) sebeplerin örnekleri:

  • Sessizliğin tadını çıkarıyorum.
  • Beni gerçekten ilgilendiren faaliyetlerde bulunabilirim.
  • Gizliliğe değer veriyorum.
  • Duygularımla iletişimde kalmamı sağlıyor.
  • Yalnız olmak, maneviyatımla iletişim kurmama yardımcı oluyor.

Yalnız vakit geçirmek için olumsuz (dışsal motivasyona sahip) nedenlerin örnekleri:

  • Başkalarıyla beraberken endişeli hissediyorum.
  • Başkalarıyla birlikteyken kendimi beğenmiş hissetmiyorum.
  • Başkalarının yanında kendim olamam.
  • Başkalarıyla beraberken söylediğim veya yaptığım şeyden pişmanım.

Yalnız olmanın olumsuz nedenlerinin gerçekten acı verici deneyimlerle mi yoksa algılanan yetersizliklerle mi ilişkili ? : acı deneyim ve yetersizlikle ilgili olanlar:

  • Yanlızlık
  • Depresyon
  • Sosyal anksiyete

Olumlu deneyimlerin ölçütleri de dahil edildi. uygulanan anket aşağıdaki nedenleri içeriyordu

  • Kişisel gelişim
  • Kendini kabul etme
  • Diğerleriyle olumlu ilişkiler
  • Kimlik
  • Özerklik
  • Ustalık
  • Amaç .

Olumlu nedenlerden dolayı yalnız olan insanlar, neredeyse tamamen olumlu ya da tarafsız olan bir profile sahipler.

Genel olarak, hem ergenler hem de genç yetişkinler için, olumlu sebeplerden ötürü yalnız zaman harcamak, esasen yalnızlık ile ilgisi yok. Genç yetişkinler için, olumlu sebeplerden ötürü sadece zaman geçirmek, aynı zamanda sosyal kaygı veya depresyon ile ilgisi yoktur

Genç yetişkinler için, olumlu sebeplerden ötürü sadece zaman geçirmek bazı sağlıklı psikolojik deneyimlerle bağlantılı.

Olumsuz nedenlerden dolayı yalnız kalan insanlar daha endişe verici bir profile sahip:

olumsuz nedenlerden dolayı yalnız olanların depresyon yaşama olasılığı daha yüksek. Bu kişiler daha endişeli gibi görünüyorlar

Olumsuz nedenlerden dolayı yalnız kalanların, diğer olumlu deneyimlere sahip olma ihtimalleri düşük. Diğer insanlarla pozitif ilişki kurmaları veya kim olmak istedikleri konusunda net bir fikirleri olma ihtimalleri çok daha düşük.

Yalnız olma durumu bizim tercihimiz mi yoksa kaçış mı bu psikoterapi savunma mekanizmaları incelenerek anlaşılabilir

borderline

Narsistler Neden Kaos Üzerinde Gelişiyor? / narsizm Kişilik

Narsistler Neden Kaos Üzerinde Gelişiyor?

Yeni araştırmalar, narsistlerin kaos ve çılgınlığı nasıl ürettiğini gösteriyor.

Yapılması gereken bitmeyen bir işin bir parçası olarak görünen bir patron ya da amiriniz varsa (hemen!), Ne kadar sinir bozucu olduğunu asla çok sağlam bir zeminde hissetmediğinizi bilirsiniz. Koridorda ona çarpıyorsunuz, ve  “Nasılsın?” Derken ne düşündüğünüzü dostça ve tarafsız bir şekilde söylüyorsunuz.

Hoş bir selamlama ile karşılık vermek yerine, o sizin için acele ediyor ve “Frenzied!” Diyor. Belki de aile toplantılarına herhangi bir taahhütte bulunmayı geciktiren bir akrabanız var, çünkü onun hayatı sadece “çok telaşlı” dır. gösterip göstermeyeceğine dakikalar ve ne zaman olursa olsun, umutsuzca geç kalıyor. Bu insanlar kaos yaratıyor gibi görünüyor ve bunu yaparak, herkesin hayatında da zarar yaratma fırsatından yararlanmaya çalışıyorlar.

İnanılmaz derecede meşgul ve hırpalanmakta ısrar edenlerin aslında bu sürekli kafa karışıklığı vaadinin tadını çıkarmaları sizi üzebilir. Elbette, sizce, bu kişiler hayatlarında gerçekten önemli işlere ya da rollere sahip olabilirler, ancak daha iyi organize ve sakin olabilmeleri için bir yol olmalı. Onların sürekli olarak kaotik yaşamları ortaya çıktıkça, yüksek derecede narsizm bir işlevi olabilir.

Onlar aslında çılgınlık durumundan zevk alamazlar, bunun yerine kendi umutsuzluk duygularını ve önemsizliklerini örtbas etmek için bu izlenimi bırakmak için yönlendirilirler. Pennsylvania Eyalet Üniversitesinin Sindes Dawood ve Aaron Pincus’a göre, patolojik narsizm tipindeki insanlar, dünyayı yönetmelerinin aşırı derecede yüksek olduğunu hissederler, ancak işler planlandığı gibi çıkmazsa, umutsuzlaşırlar.

neden böyle oluyor ?

narsizmdeki en yüksek ortalama kişi olan Dawood ve Pincus’un, özellikle depresyona girmediği, fakat depresif duyguların ortaya çıkması gerektiği, düz hüzün gibi deneyimleneceği ileri sürülmektedir. Patolojik narsizmi yüksek olan kişi, aksine, belirli bir tür depresyon duygusuna maruz kalmalıdır.“Anhedoni, değersizlik, nihilizm ve can sıkıntısı ile karakterizedir.”

Penn State araştırmacıları, patolojik narsizmi yüksek olanların, kendilerini önemli hissetmelerine bağlı olarak, diğer insanlarda olup olmadıklarına dair algılarına göre değişen ruh hallerinde değişiklikler göstereceklerine gözlemlemişlerdir.

Bu varyasyonlar, çoğu insanın hissettiği duygudurumdaki normal varyasyonlardan daha büyük bir ölçekte gerçekleşmelidir: Patolojik narsizmiyüksek olanlar, daha fazla duygusal kararsızlık ya da pozitif ve negatif duygudurumlarda daha sık değişiklikler göstermelidir.

Patolojik narsizmdeki insanların duygudurum değişkenliği yaşama ihtimalinin daha yüksek olabileceği önerisini test etmek için Dawood ve Pincus, 293 lisans öğrencisinin haftalık depresif belirtiler hakkındaki deneyimlerini haftalık olarak tamamladıkları bir haftalık bir çalışma yürüttüler.

Bu yöntem, araştırmacıların, tahminlerine göre, daha yüksek patolojik narsizmi olan insanlarda daha aşırı olması gereken ruh hallerinin haftalık değişkenliğini izlemelerine izin verildi.

Haftalık değerlendirmelere başlamadan önce katılımcılar, narsistik büyüklüğün üç yönünü (sömürücü, özverili fedakârlık ve görkemli fantezi) ve narsistik savunmasızlığın dört yönünü ele geçiren 52 maddelik Patolojik Narsizm Envanterini (PNI) tamamladılar. (özbenlik saygısı , kendini gizleme, hak ihlali ve değer kaybı.

nasıl tedavi ediliyor

Kendini feda eden kendini geliştirmeye , bireylerin fedakarlık yaparak ortaya çıkıp göstermedikleri büyüklüklerini örtbas edip etmediklerini açıklamaları istenir. Bu, kaos duygusu yaratarak önemli görünmeye çalışmak fikrine en yakın olan patolojik narsizmin yüzü olabilir.

Sonuçta, başkaları adına çok çalışıyorsanız, kendinizin önemli görünmesini sağlamakla nasıl suçlanabilirdiniz? Bütün bu zor iş, bu görüşe göre, mutlaka aceleyle aceleci olmanız ve duraklamaya cesaret edemeyeceğiniz anlamına gelir.

Koşullu benlik saygısının narsistik özelliği , kendiniz hakkında iyi hissetmek için başkalarına hayranlık duymanız için size ihtiyaç duymanız gerektiği anlamına gelir ve hak sahibi olma öfkesi, onu almadığınız zaman öfkeli olduğunuz anlamına gelir. Kendini saklamak ve başkalarını zayıflatmak , savunmasız narsizm formları olarak, kendinizi diğer insanlardan daha kötü göründüğünüz veya göründüğünüz için görmekten kaçınma eğiliminizi daha da güçlendirir.

Çalışmanın başlangıcında ve sekiz hafta boyunca, katılımcılar depresyon belirtilerini, düşünceleri, duyguları, davranışları ve fiziksel semptomlarında haftalık farklılıklara duyarlı olabilecek ölçekler üzerinde derecelendirmişlerdir. Ayrıca anhedoni seviyelerini (boş ve işe yaramaz hissi) ve can sıkıntısı ve üzüntü duygularını değerlendirdiler.

gömleğin mi?

Gördüğünüz gibi, o zaman, Dawood ve Pincus çalışması, hem patolojik narsizm düzeylerini hem de ruh halindeki haftalık dalgalanmaları saptamak için kapsamlı bir yaklaşım benimsedi. Katılımcıların ayrıca, hafta boyunca yaşadıkları deneyimleri, duygudurum değişikliklerine katkıda bulunmuş olabilecekleri hakkında veri sağlamak ilginç olurdu, ancak bu, bu çalışmanın odak noktası değildi. Yine de, sekiz haftalık bir sürecin, üniversite öğrencisi katılımcılarının öz saygısını güçlendirmek veya bunlardan kaçınmaya hizmet edecek olayları içerecek kadar uzun olduğunu kabul edebiliriz.

Sekiz haftalık dönemin başında, patolojik narsizmdeki öğrencilerin depresyon belirtilerini destekleme olasılıkları daha yüksekti. Yine de sekiz hafta boyunca, PNI puanlarındaki öğrenciler ruh hallerinde daha kararsız hale geldiler ve deneyimlerine katılma yetenekleri / aktivitelerden zevk alamama (anhedoni) sürekli bir düşüş gösterdi.

Başkaları tarafından pozitif olarak görülmesi gereken olumsal benlik saygısı, zaman içinde depresif şiddetin ve çıkar kaybının en güçlü belirleyicisi olmuştur. Yazarların da öne sürdüğü gibi, patolojik narsizmin, özellikle de savunmasızlık duygularının, bu bireylerin kendilerini en iyi ışıktan başka bir şeyde görmekten kaçınmalarına yol açabileceğini öne sürüyor. İşler yoluna girmediğinde, kendi katkısını göremezler, aksine herkesi suçlayabilirler.

Şu andaki kaotik insanla nasıl karşı karşıya geleceğiniz sorusuna dönersek, Dawood ve Pincus bulguları, tüm bu çılgın enerjiye güç veren aşağılık duygularına katılmanızın gerekebileceğini düşündürmektedir. Kişiyle olan ilişkinize bağlı olarak (örneğin patronunuz ya da sizin için önemli olan başka biri), en azından şu an için kendilik algısını beslemek anlamına gelebilir.

Bulgular ayrıca bu bireylerin yarattığı kaosun kendilerini başarısızlığa karşı korumanın bir yolu olabileceğini ileri sürmektedir. Eğer projelerin başarılı bir şekilde tamamlanabilmesi için “çok meşguldüm” diyerek, kendilerine hak ettikleri ilgiyi vermek için sürekli engeller koyarsanız, zamanınızdaki tüm bu imkansız talepleri kolaylıkla saptırabilirsiniz.

Özetle, amaçlarınızın ve amaçlarınızın yerine getirilmesi, organizasyon ve planlama gerektirir. Kendini kendi kaosunun içine sokan sizseniz, o hedefe yönelik planlamanın en azından bazılarına geri dönmek iyi bir zaman olabilir. Sonuçlar, kendinizi, kendinizle gurur duyacağınız başarılar elde ettiğinizi bulduğunuz şekilde, kendilik hissinin tüm önemli otantik validasyonunu sağlayabilir.

Disparoni Tedavisi

Borderline kişilik bozukluğu / Sınırda kişilik, nedenleri belirtileri, tedavi, neden olur

Borderline kişilik bozukluğu / Sınırda kişilik, nedenleri belirtileri, tedavi, neden olur

Borderline kişilik bozukluğu, yetişkinlerin yaklaşık yüzde 2’sini etkiler. Duygudurumsuzluk, kişilerarası ilişkilerde zorluk, yüksek oranda kendine zarar verme ve intihar davranışı olarak kendini gösterir.

Borderline kişilik bozukluğu Tanım

Borderline kişilik bozukluğu (BPD) ruh hallerinde, kişilerarası ilişkilerde, benlik imajında ​​ve davranışlarda yaygın bir istikrarsızlık ile karakterize olan ciddi bir akıl hastalığıdır. Bu istikrarsızlık, genellikle aile ve iş yaşamını, uzun vadeli planlamayı ve bireyin kimlik duygusunu bozar.

Başlangıçta psikoz ve nevrozun “sınırında” olduğu düşünülen BPD’li kişiler, duygu düzenlemesi ile ilgili zorluklardan muzdariptir. Şizofreni veya bipolar bozukluktan daha az bilinirken, BPD erişkinlerin% 2’sini etkiler. BPB’si olan kişiler, kesme ve ciddi vakalarda, intihar girişimi ve tamamlanmış intihar gibi yüksek oranda kendine zarar verme davranışları sergilemektedir. BPD ve intihar riskinden kaynaklanan bozulma, genç yetişkinlerde en yüksektir ve yaşla birlikte azalma eğilimindedir. Kadınlarda BPD, kadınlarda erkeklere göre daha sık görülürken, kadınların% 75’i kadınlarda teşhis edilmektedir.

Borderline kişilik bozukluğu olan kişiler genellikle kapsamlı akıl sağlığı hizmetlerine ihtiyaç duyarlar ve psikiyatri yatışlarının yüzde 20’sini oluştururlar. Yine de, yardım ile, çoğu zaman içinde gelişir ve sonunda üretken yaşamlar yol açabilir.

Borderline kişilik bozukluğu belirtiler

Sınırda kişilik bozukluğu olan bir kişi, sadece birkaç saat veya en fazla birkaç gün sürecek yoğun bir öfke, depresyon veya anksiyete eğilimi yaşayabilir. Bunlar, dürtüsel saldırganlık, kendine zarar verme ve uyuşturucu veya alkol kötüye kullanımı ile ilişkili olabilir. Düşüncelerin ve benlik duygusunun çarpıklıkları uzun vadeli hedeflerde, kariyer planlarında, mesleklerde, arkadaşlıklarda, kimlikte ve değerlerde sık değişikliklere yol açabilir. Bazen BPB’si olan insanlar kendilerini temelde kötü ya da değersiz görürler. Sıkılmış, boş ya da haksız şekilde yanlış anlaşılmış ya da kötü muamele görmüş hissedebilirler ve kim oldukları konusunda çok az fikirleri vardır. Bu tür semptomlar, BPD’si olan insanlar kendilerini sosyal destekte yalnız hissettiklerinde ya da yokken hissettiklerinde daha akutturlar ve yalnız kalmaktan kaçınmak için çılgınca çabalara neden olabilirler.

BPD’si olan insanlar genellikle yüksek oranda istikrarsız sosyal ilişki modellerine sahiptir. Yoğun ama fırtınalı ataşmanlar geliştirebildikleri halde, aileye, arkadaşlara ve sevdiklerine yönelik tutumları aniden idealleşmeden (büyük beğeni ve sevgi) devalüasyona (yoğun öfke ve sevmeme) geçebilir. Böylece, hemen bir bağlılık oluşturabilir ve başka bir kişiyi idealize edebilirler, ancak hafif bir ayrılık veya çatışma meydana geldiğinde, beklenmedik bir şekilde diğer uç noktaya geçin ve diğer insanı hiç umursamadan öfkeyle suçlayın.

Çoğu insan, bir zamanlar çelişen iki devleti deneyimleme kararsızlığına tahammül edebilir. Bununla birlikte, BPD’li insanlar iyi ve kötü devletler arasında ileri geri kaymalıdır. Örneğin, kötü bir durumdalarsa, iyi devlet hakkında hiçbir farkındalığı yoktur.

BPD’li bireyler, öfke ve sıkıntı ile hafif ayrımlara tepki vererek reddedilmeye karşı oldukça duyarlıdır. Bir tatil, iş seyahati veya planlarda ani bir değişiklik bile olumsuz düşünceleri teşvik edebilir. Bu terk etme korkuları, fiziksel olarak yokken önemli kişileri duygusal olarak bağlı hissetmekle ilgili zorluklarla ilişkili görünmektedir; bu da bireyi, kendini kaybetmiş ve belki de değersiz bir duygudurum hissiyle bırakmaktadır. İntihar tehditleri ve girişimleri, algılanan terk ve hayal kırıklıklarında öfke ile birlikte olabilir.

BPD’si olan kişiler, aşırı harcama, tıkınırcasına yeme ve riskli seks gibi diğer dürtüsel davranışlar sergilerler. BPD sıklıkla diğer psikiyatrik problemlerle, özellikle de bipolar bozukluk, depresyon, anksiyete bozuklukları, madde kötüye kullanımı ve diğer kişilik bozuklukları ile ortaya çıkar.

Borderline kişilik bozukluğu Nedenler

Sınırda kişilik bozukluğunun nedeni bilinmemekle birlikte, çevresel ve genetik faktörlerin insanları BPD semptom ve özelliklerine yatkınlaştırmasında rol oynadığı düşünülmektedir. BPD ile yakın biyolojik yakınları olan kişilerde BPD yaklaşık beş kat daha yaygındır.

Çalışmalar, BPD’li birçok kişinin küçük çocuklar olarak istismar, ihmal veya ayrılık öyküsü olduğunu bildirmektedir. BPB hastalarının% 71’i, genellikle bakımsız bir şekilde cinsel istismara uğradığını bildirmiştir.

Araştırmacılar, BPD’nin bireysel savunmasızlığın çevresel stres, ihmal veya küçük çocuklar olarak taciz edilmesi ile genç yetişkinler olarak hastalığın başlangıcını tetikleyen bir dizi olaydan meydana geldiğine inanmaktadır. BPD’li yetişkinlerin de, tecavüz ve diğer suçlar da dahil olmak üzere, şiddet mağdurları olma olasılığı daha yüksektir. Bu olaylar, zararlı ortamlardan ve mağdurların dürtüsellikten ve ortakları ve yaşam tarzlarını seçme konusundaki zayıf karardan kaynaklanabilir.

Nörobilim BPD’de görülen dürtüsellik, duygudurum dengesizliği, saldırganlık, öfke ve olumsuz duyguların altında yatan beyin mekanizmalarını açığa çıkarmaktadır. Çalışmalar, dürtüsel saldırganlığa yatkın insanların, duyguyu düzenleyen sinir devrelerini düzenlediğini göstermektedir. Beynin küçük bir badem şeklindeki yapısı olan beynin amigdalası, olumsuz duyguyu düzenleyen devrenin önemli bir bileşenidir. Algılanan bir tehdide işaret eden diğer beyin merkezlerinden gelen sinyallere yanıt olarak, stres ve uyarılma, marş gibi stres veya alkol gibi uyuşturucu etkisi altında daha belirgin olabilir. Beynin ön tarafındaki alanlar (prefrontal bölge) bu devrenin aktivitesini azaltmak için hareket eder.

Serotonin, norepinefrin ve asetilkolin, üzüntü, öfke, anksiyete ve sinirlilik gibi duyguların düzenlenmesinde rol oynayan bu devrelerdeki kimyasal haberciler arasındadır. Beyin serotonin fonksiyonunu artıran ilaçlar, BPD’de duygusal semptomları iyileştirebilir. Benzer şekilde, beynin başlıca inhibitör nörotransmiteri olan GABA’nın aktivitesini arttırdığı bilinen duygudurum düzenleyici ilaçlar, BPD benzeri duygudurum dalgalanmaları yaşayan kişilere yardımcı olabilir. Bu tür beyin temelli güvenlik açıkları, insanların diyabet veya yüksek tansiyona karşı duyarlılığı yönetmesi gibi davranışsal müdahaleler ve ilaçların yardımı ile yönetilebilir.

Borderline kişilik bozukluğu Tedaviler

Borderline kişilik bozukluğu için önerilen tedavi psikoterapi, ilaçlar ve grup, akran ve aile desteğini içerir. Grup ve bireysel psikoterapinin birçok hasta için etkili tedavi yöntemleri olduğu gösterilmiştir. Psikoterapi, BPD için ilk basamak tedavidir ve diyalektik davranışçı terapi (DBT), mentalizasyon temelli terapi (MBT), bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve psikodinamik psikoterapi gibi çeşitli tedavi biçimleri araştırılmış ve etkili olduğu kanıtlanmıştır. semptomları hafifletmenin yolları.

Farmakolojik tedaviler genellikle bireysel hasta tarafından gösterilen spesifik hedef semptomlara dayalı olarak reçete edilir. Antidepresan ilaçlar ve duygudurum düzenleyicileri depresif ve / veya kararsız bir duygudurum için yararlı olabilir. Düşüncede bozulmalar olduğunda antipsikotik ilaçlar da kullanılabilir.

Borderline kişilik bozukluğu
Borderline kişilik bozukluğu

psikolog randevu

çekingen kişilik bozukluğu nedir, nedenleri, belirtileri, tedavisi, nasıl oluşur

çekingen kişilik bozukluğu nedir, nedenleri, belirtileri, tedavisi, nasıl oluşur

Birçoğumuz utangaçlık ile mücadele ediyor, ancak nüfusun yaklaşık yüzde ikisi kaçınma kişilik bozukluğu çekiyor. Aşırı utangaçlık ve reddetme korkusu, bazı insanların sosyal ve profesyonel olarak etkileşimde bulunmasını zorlaştırır.çekingen kişilik bozukluğu

Tçekingen kişilik bozukluğu anım

Kişilik bozuklukları, iş ve ilişkilerle ilgili sorunlara neden olan uzun süreli davranış kalıplarıdır. Avoidant kişilik bozukluğu, aşırı sosyal engelleme, yetersizlik duyguları ve reddedilmeye karşı duyarlılığın yaşam boyu bir paterni ile karakterize bir psikiyatrik durumdur. Kaçınılması gereken kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarının hayal kırıklığı ya da eleştiri korkularından dolayı iş faaliyetlerini önleyebilir ya da iş tekliflerini reddedebilirler. Düşük benlik saygısı ve yetersizlik duyguları nedeniyle sosyal durumlarda engellenebilir. Ayrıca, kendi eksikleriyle meşgul olabilirler ve sadece reddedilmeyeceklerini düşünürlerse başkalarıyla ilişki kurabilirler. Kayıp ve reddetme bu bireyler için o kadar acı verici ki, başkalarıyla bağlantı kurmaya çalışmaktan ziyade yalnızlığı seçecekler. Nüfusun yaklaşık yüzde ikisi,çekingen kişilik bozukluğu

çekingen kişilik bozukluğu belirtiler

Kaçınılması gereken kişilik bozukluğunun bazı ortak belirtileri şunlardır:

  • Eleştirilerle kolayca reddedin veya reddedin
  • Yakın arkadaş yok
  • İnsanlarla ilgilenmeye isteksizlik
  • Başkalarıyla iletişim kurmayı gerektiren faaliyetlerden veya mesleklerden kaçınma
  • Sosyal durumlarda utangaçlık yanlış bir şey yapmaktan korkuyor
  • Potansiyel zorlukların abartılması
  • Yakın ilişkilerde aşırı kısıtlama gösteriliyor
  • Sosyal olarak diğer insanlara karşı inandırıcı, aşağılayıcı ya da hoş olmayan hissetmek
  • Utanç verici olduklarından dolayı risk almak ya da yeni şeyler denemek istemeyen

çekingen kişilik bozukluğu Nedenler

Kaçınılması gereken kişilik bozukluğunun nedeni bilinmemektedir. Bir ebeveyn veya akran tarafından reddedilme gibi genetik veya çevresel faktörler, durumun gelişmesinde rol oynayabilir.

Sakıncalı davranış, genellikle bebeklik veya erken çocukluk döneminde utangaçlık, izolasyon ve yabancılardan veya yeni yerlerden kaçınma ile başlar. İlk yıllarında utangaç olan çoğu insan bu davranıştan uzaklaşmaya eğilimlidir, ancak ergenlik ve yetişkinliğe girerken kaçınılmaz kişilik bozukluğu geliştirenler giderek çekingen hale gelir.

çekingen kişilik bozukluğu Tedaviler

Antidepresan ilaçlar sıklıkla reddedilme hassasiyetini azaltabilir. Psikoterapi, özellikle bilişsel / davranışsal yaklaşımlar yararlı olabilir. İlaç ve konuşma terapisinin bir kombinasyonu, tek başına tedaviden daha etkili olabilir.

Bu bozukluğu olan kişiler başkalarıyla ilişki kurma konusunda bazı yeteneklere sahip olabilir ve bu tedavi ile geliştirilebilir. Tedavi olmaksızın, sakıncalı kişilik bozukluğu olan bireyler, yakın ya da tam bir izolasyon yaşamına terk edilebilir. Madde bağımlılığı veya depresyon gibi duygudurum bozuklukları gibi ikinci bir psikiyatrik bozukluk geliştirmeye devam edebilirler. Utangaçlık ya da reddetme korkusu, kişinin yaşamında işlev görme ve ilişki kurma yeteneğini tehlikeye atması halinde bir sağlık hizmeti sağlayıcısından ya da bir psikiyatristten yardım almak önemlidir.

Çekingen kişilik bozukluğu nedir, nedenleri, belirtileri, tedavisi, nasıl oluşur
çekingen kişilik bozukluğu nedir, nedenleri, belirtileri, tedavisi, nasıl oluşur

Ergenlerde ve Çocuklarda Depresyon süreci

Antisosyal Kişilik Bozukluğu nedir, nedenleri, belirtileri, tedavisi

Antisosyal Kişilik Bozukluğu nedir, nedenleri, belirtileri, tedavisi

Antisosyal kişilik bozukluğu, çevrelerindeki diğer kişilerin haklarını göz ardı etme ve ihlal etme eğilimi gösteren kişileri tanımlar.

Tanım

Antisosyal kişilik bozukluğu, daha geniş kişilik bozukluğu kategorisi bağlamında en iyi anlaşılmaktadır.

Bir kişilik bozukluğu, kişinin kültürünün beklentilerinden belirgin bir şekilde sapan, yaygın ve esnek olmayan, ergenlik döneminde ya da erken yetişkinlik döneminde başlayan, zamanla sabit olan ve kişisel sıkıntıya ya da bozulmaya yol açan kişisel deneyim ve davranış biçimlerinin kalıcı bir şeklidir.

Antisosyal kişilik bozukluğu, başkalarının haklarının ihlali ve ihlali ile karakterizedir. Antisosyal kişilik bozukluğu tanısı 18 yaşın altındaki bireylere verilmez, ancak 15 yaşından önce yalnızca bazı davranış bozukluğu belirtileri öyküsü varsa verilir.

Antisosyal kişilik bozukluğunun belirtileri şiddetli olarak değişebilir. Daha alçakgönüllü, zararlı veya tehlikeli davranış kalıpları sosyopatik veya psikopatik olarak adlandırılır. Bu tanımlamalar arasındaki ayrım konusunda pek çok tartışma olmuştur. Sosyopati esasen kişinin vicdanı ile ciddi biçimde yanlış bir şey olarak nitelenir; psikopati, başkalarıyla ilgili tam bir vicdan eksikliği olarak nitelenir. Bazı profesyoneller, bu semptom takımını insanlara başkalarının haklarına “taş soğuk” olarak tanımlıyor. Bu bozukluğun komplikasyonları hapis, uyuşturucu kullanımı ve alkolizmdir.

Bu hastalığa sahip insanlar yüzeyde çekici görünebilir, ancak büyük bir ihtimalle, sorumsuz ve saldırgan olduğu kadar sorumsuz da olabilirler. Çok sayıda somatik şikayeti olabilir ve belki de intihar girişiminde bulunabilirler. Manipülasyon eğilimleri nedeniyle, yalan söyleyip söylemediklerini ya da doğruyu söyleyip söylemediklerini söylemek zor.

Antisosyal kişilik bozukluğu erkeklerde kadınlardan daha yaygındır. Antisosyal kişilik bozukluğunun en sık görülme sıklığı, alkol ya da uyuşturucu kullanan ya da hapishanelerde ya da diğer adli düzenlerde bulunan erkekler arasında bulunmuştur.

belirtiler

  • Toplumun yasalarını dikkate almamak
  • Başkalarının fiziksel veya duygusal haklarının ihlali
  • İş ve ev yaşamında istikrar eksikliği
  • Sinirlilik ve agresiflik
  • Pişmanlık eksikliği
  • Sürekli sorumsuzluk
  • Pervasızlık, dürtüsellik
  • Dolandırıcılık
  • Çocukluk çağı teşhisi (veya uyuşmazlığı olan) davranış bozukluğu

Antisosyal kişilik psikolojik bir değerlendirme ile doğrulanır. Öncelikle diğer bozukluklar göz ardı edilmeli, çünkü bu ciddi bir tanıdır.

Antisosyal kişilik bozukluğu olan kişilerde yaygın olarak görülen alkol ve uyuşturucu kullanımı, bozukluğun semptomlarını şiddetlendirebilir. Madde bağımlılığı ve antisosyal kişilik bozukluğu bir arada bulunduğunda, tedavi her ikisi için daha karmaşıktır.

Nedenler

Bu bozukluğun kesin nedenleri bilinmemekle birlikte, hem çevresel hem de genetik faktörler ortaya çıkmıştır. Antisosyal bir biyolojik ebeveyn olanlarda antisosyal davranışın görülme sıklığının daha yüksek olması nedeniyle genetik faktörlerden şüphelenilmektedir. Bununla birlikte, çevresel faktörler de suçlanabilir, çünkü rol modelinde antisosyal eğilimleri olan kişilerin kendilerini geliştirmesi daha olasıdır.

Erkeklerin yaklaşık yüzde üçü ve kadınların yaklaşık yüzde biri antisosyal kişilik bozukluğuna sahiptir. Cezaevi nüfusu arasında çok daha yüksek oranlar bulunmaktadır.

Tedaviler

Antisosyal kişilik bozukluğu tedavi edilmesi en zor kişilik bozukluklarından biridir. Bireyler nadiren kendi başlarına tedavi ararlar ve sadece bir mahkeme tarafından görevlendirildiklerinde tedaviye başlayabilirler.

Antisosyal kişilik bozukluğu için açıkça belirtilen tedavi yoktur. Son zamanlarda, klozapin adı verilen antipsikotik ilaç, antisosyal kişilik bozukluğu olan erkeklerde semptomların iyileşmesinde umut verici sonuçlar vermiştir.

Antisosyal Kişilik Bozukluğu
Antisosyal Kişilik Bozukluğu

hipnoz

ERGENLİK DÖNEMİ (psikolog,psikoterapi)

ERGENLİK DÖNEMİ(psikolog,psikoterapi)

 

‘Ergen’ sözcüğü Batı literatüründeki ‘adolescent’ karşılığı olarak kullanılmıştır. Latince’de büyümek, olgunlaşmak anlamında kullanılan ‘adolescere’ fiilinin kökünden gelmekte olan bu sözcük, yapısı gereği bir durumu değil, bir süreci belirtmektedir; günümüzde, bireyde gözlenebilen hızlı ve sürekli bir gelişme evresi olarak da tanımlanabilmektedir.

Ergenlik dönemi, biyolojik, psikolojik, zihinsel ve sosyal açıdan bir gelişme ve olgunlaşmanın yer aldığı çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemidir.

Başka bir tanıma göre ergenlik çağı, kişinin benzerliğine arama, geleceğe dönük kararlar verme ve seçimler yapma dönemidir.

Ergenin gelişim ve olgunluğu genellikle devam edegelen bir süreçtir. Her bir evre kendinden önce gelene dayanmaktadır.

Ortalama olarak kızların erkeklere oranla iki yıl kadar önce olgunlaşmaları nedeniyle, gençlik dönemindeki yaş sınırlarında, cinsler arasında belirgin bir farklılık görülür. Aynı zamanda gençlik, çocukluktan yetişkinliğe uzanan bütün ve tek bir çağ olmakla birlikte, kendi içinde de, kesin sınırlarla ayrılmayan ancak bazı özelliklerle belirlenen evrelere sahiptir. Bunlar;

  • Başlangıç dönemi (kızlarda 13-15, erkeklerde 15-17),
  • Orta dönem (kızlarda 15-18,erkeklerde 17-19),
  • Son dönemdir (kızlarda 18-20, erkeklerde 19-21).

Başlangıç dönemi, erinlik (buluğ) dönemi olarak da adlandırılabilir. Erinlik dönemi, cinsel organların olgunlaştıkları sırada oldukça kısa süren fizyolojik değişiklikler evresi olarak görülür. Bu evre kızlarda altı ayı biraz aşarken, erkeklerde iki yıl, hatta daha fazla sürebilir. Erinlik döneminde birey, kendi bedeninde olagelen değişikliklerin farkındadır. Kendisi için yeni olan bir takım duygular içindedir.

 

BEDENSEL GELİŞİM

 

Ergenlik, biyolojik değişmeyle başlar ve bedensel, zihinsel ve ruhsal gelişmeyle son bulur. Ergenliğin başlangıcının en belirgin habercisi boy uzamasıdır. Erkekler doğumda kızlara oranla biraz daha uzundurlar. Kızlar ergenlik dönemine daha erken girdikleri için birkaç yıl bu avantajı kaybederler. Ancak ergenliğin orta ve son dönemlerine doğru yeniden kazandığı bu avantajı yaşam boyu sürdürür.

Ağırlık ve boy gelişimleri karşılaştırıldığında, ağırlık artışı, boy uzamasına paralel bir gelişim izler. Ağırlık artışı, kas ve kemiklerin büyümesiyle gerçekleşir. Erinlik dönemindeki iskelet yapısında 350 kemik vardır. Erişkinlikte ise bu kemik sayısı 206 ya düşer. Kemikleşme olgusu ergenlik yılları boyunca olgunlaşmaya kadar sürer. Yapılan çalışmalar kemikleşme derecesinin beslenmeyle yakından ilgili olduğunu göstermiştir.

Beden şekli ve oranlarındaki önemli değişiklikler, ergenlik dönemindeki fiziksel büyümenin karakteristiğidir.

15 yaşındaki ergen, bazı gelişim faktörlerini tanıyabilmekte ve bunların insanlararası ilişkilerdeki etkisini bilmektedir. Örneğin kısa ya da çok uzun boylu olmak, çok şişman ya da çok zayıf olmak, ergenin grup içindeki statüsünü ve arkadaş ilişkilerini etkileyen önemli bir faktör olabilir.

 

BİLİŞSEL GELİŞİM

 

11 yaşından sonra mantıksal düşünme yetişkinler düzeyine erişir. Görüş alışverişi ve tartışma çocuğun yaşamında önemli bir yer almaya başlar. Toplumun gelenek ve göreneklerine, kurallarına karşı tutumu değişir.Psikolog bunların değişmez olduklarını düşünen çocuğun tersine, genç bunların yetişkinler tarafından kararlaştırıldıklarını ve değişik gruplara göre farklılıklar gösterebileceklerini kavrar.

Bu devrede, kontrol konusunun, özellikle aile ilişkilerini belirgin biçimde etkilediği görülmektedir. Bu devrede, kontrol, hem gençler hem de ana babalar açısından bir sorun olabilmektedir. Gençler özellikle kendileri ile ilgili konularda kontrolü ele geçirmeyi istemekte, ele geçirebildiklerinde de, nasıl kullanacakları konusunda güçlük çekebilmektedirler. Ana babalar ise kontrolü çocuklarına hangi alanlarda, hangi yaşlarda ve ne oranda bırakmaları gerektiği soruları ile başa çıkmaya çalışmaktadırlar.

Ana ve babaların, ergenlikte hem çocukları için önem kazanan konulara, hem de onların kendilerine ters düşen davranışlarının, bilişsel gelişmeleri ve benlik arayışlarından kaynaklandığını bilmeleri, çocukları ile ilişkilerini olumlu yönde etkileyebilir. Örneğin, sık sık yeni heveslere kapılıp vazgeçmenin, çocuğun sorumsuzluğundan değil, içinde bulunduğu dönemin kimlik arayışından kaynaklanabileceğini bilmek, ana babaların çocuklarına bakış açılarını ve dolaylı olarak davranışlarını etkileyebilir. Bazı ‘ileri’ görüşlü ana babalar, gencin özgür olma isteğini kabul edip üzerinde hiç kontrol kullanmayabilirler. Bu türden davranışlar çocuk tarafından ilgisizlik ve reddetme olarak algılanıp olumsuz sonuçlara (okuldan kaçma,kavga,içine kapanma…) yol açabilir. Ana babalar gencin bu dönemde kendilerinden duygusal destek beklediğini, ana baba ilişkisinin arkadaşlık ilişkisinden özel ve farklı bir yeri olduğunu unutmamalıdır. Özellikle erkek çocuklar için babanın destek ve dostluğu çok önemlidir.

Ergenlikte gençler bağımsızlıklarını bulmaya çalışır, ancak bunu yaparken ailenin desteğine gereksinim duyarlar.

 

DUYGUSAL GELİŞİM

 

Ergenin duygusal dünyasında bazı çelişkiler dikkatimizi çeker. Yalnızlıktan duyulan hazzın yanı sıra, bir gruba katılma özlemi, yetişkini hor görme ama ona dayanma, endişe ve umutsuzluğa karşın geleceğe coşkuyla yöneliş, bu evrenin belirgin çelişkili duyguları arasında sayılabilir.

Ergenin duygusal tepkilerini etkileyen başlıca faktörler sağlık durumu, zeka düzeyi, cinsiyet, okul başarısı ve sosyal kabul düzeyidir. Özellikle sağlık koşuluyla duygusal tepkiler arasında önemli bir ilişki vardır. Kötü sağlık koşulları bünyeyi aşırı duygusal kılabilir.

Bu dönemde duygular ergenin tüm yaşamında etkili olurlar. Küçük bir kırıklık ergenin yakın çevresindeki ilişkilerini doğrudan etkiler. Duyguların şiddetlenmesi sonucu, gerginliğin doğurduğu belirli alışkanlıklar görülür. Bu alışkanlıklardan en yaygın olanı, iyi uyum sağlayamayanlarda görülen tırnak yeme alışkanlığıdır. Gerginlik azaldıkça ve genç dış görünüşüne önem vermeye başladıkça, tırnak yemede de belirgin bir azalma görülür.

Ergenlik Döneminde En Sık Rastlanan Heyecan Biçimleri

KORKU: Ergenler için özellikle bilinmeyen şeyler korkunun doğmasına temel nedendir. Ergenin ilgilendiği faaliyetlerin sonucunu kestirememesi de korkuya neden olabilir.

ENDİŞE: Gerçek nedenden çok, hayali nedenlerden oluşan korku tipleridir. Korkulan durumun zihinsel düzeyde prova edilerek yinelenmesi, endişenin en büyük karakteristiğidir.

Cinsel olgunlukla birlikte, endişelerin de farklılık gösterdiği dikkatimizi çeker. Orta ve lise öğrencileri özellikle çeşitli okul sorunları hakkında endişe duyarlar. Dış görünüş ve arkadaşları arasında popüler olmama, endişe yaratan diğer konulardır.

ÖFKE: Ergenlik döneminde öfkeye neden olan uyarımlar genellikle sosyal kaynaklıdır. Ergeni öfkelendiren konular şunlardır:

  • Alay edildiğinde, gülünç düşürüldüğünde
  • Tenkit edildiğinde, azarlandığında
  • Haksız yere cezalandırıldığında
  • İnsanlar ona hükmetmeye başladığında
  • İşleri ters gittiğinde
  • Özel eşyaları, kardeşleri ya da ana babası tarafından habersizce alındığında gençler öfkelenir.

SEVGİ: Ergenlikte sevgi, hoş ilişkiler kurabilen, kendini seven ve güven veren kişilere yönelmiştir. Aile üyeleriyle olan bağı azalmış ve arkadaşlarıyla olan bağı artmıştır. Ergenin sevdiği kişi adedi azdır. Bu nedenle sevgisi çok kuvvetlidir. Karşı cinse delicesine aşık olma, kısa süre sonra bu duyguyu yitirme sıkça görülen olaylardır.

Ergenliğin Tutum Ve Davranışlar Üzerindeki Genel Etkileri

 

1.Yalnızlık İsteği: Bu dönemde genç küsme ve ani kırgınlıklar nedeniyle, arkadaşlarından ayrılma isteği duyabilir. Evdeki işlere karşı isteksiz davranır. Odasına kapanır kimseyi görmek istemez. Duygu ve düşünceleriyle başbaşa kalmak ister. Bazı gençler, büyüyen ve değişen bedeniyle kendini kabul edemediği, beğenmediği bu nedenle üzüldüğü için de yalnızlığı seçerler.

2.Çalışma İsteksizliği:  bu dönemde genç okuluna ve derslerine karşı isteksiz davranır. Notlarında düşme olur. Bunun sebebi gençteki bedensel büyümenin enerjisini tüketmesidir. Bu genci tembelliğe sevkeder. Bazı gençler, kendilerine yeterince güven duymadıkları için başarılı olabileceklerine inanmazlar ve gereği gibi ders çalışmazlar. Genel olarak bu yaşlardaki gençlerin ilgisini ders çalışmaktan çok başka şeyler çektiğinden de ders çalışmaya karşı isteksiz olurlar.

3.Disipline Karşı Direniş: Yetişkinlerle olan çatışma 13 yaşlarında en üst noktaya gelmektedir. Yasakları saçma, kendine tanınan hakları yetersiz bulur. Uyarıldığında ‘bana karışamazsınız ben çocuk değilim’ diyerek birden tepki gösterir. Ailedeki baskıdan çekinerek karşı gelemediği zaman küskün ve somurtkan bir tutuma girer. Yaş ilerledikçe bu zıtlık azalır, olgunluk ve hoşgörü artar.

4.Çekingenlik: Kendine güven eksikliğinden, hata yapma kaygısından ileri gelir. Kendinden ve yeteneklerinden emin olmayan genç başkalarınca beğenilmeme kaygısıyla aslında yapabileceği bir çok işten ve insanlardan uzak durabilir. Bu durum gencin girişimciliğini ve bir çok alandaki başarısını olumsuz yönde etkiler.

5.Fazla Hayal Kurma: Zamanlarının önemli bir kısmını hayal kurma alır. Özellikle ders çalışırken hayal kurma isteği güçlü bir biçimde ortaya çıkar ve zaman kaybına neden olur. Kişilik arayışı içinde olan genç, gerçek dünyada ulaşamadığı isteklerine ve üstünlük arzusuna hayaller vasıtasıyla ulaşıp mutlu olmaya çalışır.

6.Duygululuğun Artması: Karamsarlık, ufacık bir nedenle ağlamalar, alınganlık artan duygululuğun sonucu olmaktadır. Erkekler kızlara göre sinirlidirler. Kendilerinde olan huy değişikliği yetişkinlerce yüzüne söylendiğinde bu ergeni kimse tarafından sevilmiyor inancına götürür.

 

SOSYAL GELİŞİM

 

Ergen, toplumda saygınlık kazanmaya ve statü sahibi olmaya gereksinme duyar. Toplumsal uyum geniş ölçüde bu gereksinimin karşılanmasına bağlıdır. Toplumsal uyum zamanla kazanılmaktadır. Bu evrede birey kendi cinsinden oluşturduğu grup içinde faaliyetlerini düzenlemeye çalışır. Bu dönemde TOPLUMSAL GRUPLAŞMALAR etkinlik kazanır:

_Klikler: İlgi ve yetenekleri benzeşen 3-4samimi arkadaştan oluşurlar. Bu kliklerde duygusal bağlılık fazladır. Telefonda uzun uzun görüşme yapılır, sinemaya, tiyatroya, spor müsabakalarına beraberce gidilir. Klik kurallarına kesinlikle uyulur. Kurallar aile ile çatışsa bile yine de uygulanır.

_Kümeler: En geniş ergen gruplarıdır. Önceleri aynı cinsten üyelerden oluşurken, daha sonraları her iki cins de aynı kümede yer alabilir. Küme içerisinde eş arkadaşlıklardan olabilir. Kümeleri oluşturan üyeler aynı toplumsal gruptan gelmeyebilirler. Bundan dolayı üyeler arasında samimiyet sınırlıdır.

_Örgütlü Gruplar: Ergenleri bir araya getirebilmek için okullar, bazı dini ve resmi kuruluşlar genç grupları örgütlerler. Bu son yıllarda görülen bir durumdur.

_Çeteler: Okula uyum sağlayamayan ve okulda arkadaş edinemeyen kız ve erkek ergenlerin kurduğu topluluklardır. Klik ve kümelere girmeyen bu gençler zamanlarını cadde ve sokaklarda boş dolaşarak geçirir ve genellikle aynı cinsten bazen her iki cinsten üyelerin bir araya gelmesiyle çeteler kurarlar.

Hepsi değilse bile çoğu topluma karşı davranışlar içindedir. Kendilerini kabul etmeyen toplumlardan öc alırcasına davranır ve bazen suç olacak eylemlere girişirler. Bu çetelerin başkanları kin ve hınç doludur. Çetesini, duygularının tatmini için kışkırtıp yöneltir.

 

Özdeşleşme

 

Bu dönemde ergen, çevresinde ‘onun gibi  olmak’ istediği kişileri arar. Bu aileden, sevgi ve anlayış gördüğü bir kimseden, arkadaşlarından biri olabileceği gibi ünlü bir pop müzik sanatçısı da olabilir. Ergen, kim olduğunu, neye değer vereceğini, kime bağlanıp inanacağını, amacını bulmaya çalışır.

Ergen, içinde bulunduğu grubun idealleri ve sosyal standartlarıyla kendi davranışını değerlendirme durumundadır. Özdeşleşmenin oluştuğu ortamın toplumsal, ekonomik, kültürel özellikleri bir yandan kişiliği oluştururken, öte yandan kişilikle toplum arasındaki tüm ilişkilerin temeli olan özerklik ve sorumluluk kavramlarını biçimlendirir.

 

Kimlik Arayışı

 

Ergenlik döneminin en önemli sorunu kimlik arayışıdır. Bu dönende ergen, yavaş yavaş bir yaşam felsefesi, bir dünya görüşü ve inançlar geliştirmek durumundadır. Kişinin kimliğini açık seçik bulması, başkalarına ne denli bağımlı olursa olsun, kendini diğerlerinden ayrı bir varlık olarak algılamasına, ‘ben varım’ demesine bağlıdır.

Toplumda kadınla erkek için belirlenmiş ideallere, ilkelere ters düşmek ve bu duruma çevrenin hoşgörüsüz tutumu, ergenin üstünde olumsuz etki yapabilir. Burada üzerinde durulması gereken nokta şudur: ergenin kendi vücudunu algılaması, kendini nasıl gördüğüne bağlıdır.  Örneğin, güzel bir genç kız, ailede sevilmeyen bir akrabaya benzetildiği ve yıllarca ‘tıpkı onun gibisin’ dendiği için kendini itici sanabilir.

 

Yabancılaşma

 

Bazı ergenler, baskıları uzlaştırma yolunda mücadele edecekleri yerde, bunlara yenik düşerek yabancılaşma durumuna girerler. Toplumları içinde fiziksel olarak yaşayan, ama psikolojik açıdan toplumdan kopmuş olan bu bireyler, bir kimlik sahibi olmak ve toplumda özel bir yer kabul etmek istemezler. Bu gençlerin çoğu kimlik bunalımına ya da kimlik dağılmasına uğrarlar. Mesleki bir seçim yapamazlar, belli bir cinsel rolü üstlenemezler.

Yabancılaşma bir tek tutum ve davranışa bağlı olamaz. Bir çok tutum ve davranış bir araya gelince kişinin sevilmemesine ve grup dışına atılmasına neden teşkil ederler. Bunlar şöyle sıralanabilir:

-Gösterişcilk

-Kabadayılık,kabalık

-Diğerlerine zıt gitmek

-Hep yanlış anlaşılma hissi içinde olmak ya da hep şikayette bulunmak

-Kin gütmek ya da hasetlik

-Çekimserlik

-Devamlı bahane bulmak gibi savunma mekanizmalarını kullanmak

-Diğerleri üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmak

-İnatçı, asık suratlı olmak

 

Ergenin Aile İçi İlişki Ve Sorunları

 

Olgunlaşmakta olan ergenin aile içinde gördüklerinin kişilik yapısını biçimlendirmede çok büyük etkisi vardır.

Ergenlik döneminde anne baba kontrolüne karşı gelişen tepkiye koşut olarak, otorite desteğine olan gereksinim, duygusal gerginliğe neden olur. Başka bir deyişle, ergen isyankar bir tavır alışının yanında, anne ve babasının desteğine gereksinme duyar. Bu, ergenin iç çatışmasını artıran bir nedendir.

Ergene karşı yetişkinin baskı ve yasaklara dayanan disiplin anlayışı, olumlu ve yapıcı olması gereken bu evreyi çatışmalarla dolu, olumsuz bir döneme dönüştürebilir.

Zor yoluyla veya sevgi esirgeyerek denetlemek, gençleri ana babaların isteklerine uygun davranışlara yöneltmek için kısa vadede geçerli gibi görünebilir. Ne var ki, bu tip denetim, onların ana baba ile özdeşleşmesini sağlamaz. Denetici kişinin yokluğunda, gençler kendi istekleri doğrultusunda davranacaklardır.

Anne ve babanın ergene güven vermesi ve aralarındaki diyaloğu en iyi biçimde sürdürmesi gerekir.

Aile içinde erişkinlerin tutumları, ergenin haklarıyla sorumlulukları arasındaki dengeyi kurabilecek türden olmalıdır. Aile içinde ergene yöneltilen farklı tutumlar, ergenin dengesizlik ve kararsızlığını arttırır. Örneğin, bir gün:’sen daha çocuksun, bunu bilmezsin.’ diyen bir yetişkinin bir başka gün: ‘kocaman adam oldun, hala bilemiyorsun.’ şeklindeki suçlaması, ergeni dengesizliğe iten bir nedendir.

Anne babanın duygusal sorunları bulunan kişiler olmaları, evlilik ilişkilerinde başarılı olamamaları, ergenin aile içinde sürekli kavga ve çekişmeye tanık olması şeklindeki kötü ev koşulları, genci bir karmaşaya, iç çatışmaya ya da suçlu davranışa itebilir.

Aşırı koruma, bir çocuğu diğerinden ayırarak sevme yanlış anne baba davranışlarıdır.

Aşırı baskı ve aile içi gerginlik, ergeni evden ve okuldan kaçmaya iten davranış ve uyum bozukluklarına neden olan etkenler arasında sayılabilir.

Ergenlik çağını bilinçli karşılayan anne babalar önemli yanlışlar yapmaktan sakınabilirler. Gencin tepkileri ve çelişkili davranışları karşısında soğukkanlı olabilirlerse onları daha iyi anlayıp hoşgörülü davranabilirler.

 

Kuşaklar Arası Çatışma Ve İsyan

 

İki kuşağın farklı biçimde sosyalleşmesi, kuşaklar arasında düşünce, inanç ve eylem bakımından farklılık yaratmaktadır. Böylelikle, anne babaların özümlediği sosyal ve kültürel biçimler, çocukların öğrendikleriyle az da olsa farklılık göstermektedir. Yine yaş ilerledikçe sosyalleşmenin azalması kuşaklar arası boşluğu arttıran bir başka nedendir. Çatışmaya neden olan bir diğer etken, çocuklarının yeni statülerine ana babanın uyumda güçlüğe uğramalarıdır. Anne babanın sosyalleştirme kurumu niteliğindeki rehber rollerinden, çocuklarını kısmen kendileriyle eşit statüde görmek şeklindeki rol değişimi bu zorluğu yaratmaktadır.

Eğitimsel farklılaşmalar, iki kuşağın anlaşmazlıklarını arttırmaktadır. Bu farklılaşma, ya düşük düzeydeki sosyo-ekonomik çevreden gelen çocukların yüksek öğrenim görerek babalarını aşmaları ya da iki kuşağın izledikleri öğretim programlarının birbirinden farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Bu da farklı beklenti, değer ve davranışların kazanılmasına neden olmaktadır.

Ülkemizde gerçekleştirilen araştırmalara göre, gençlerin anlaşmazlık gerekçelerini, baba ve geleneksel aile otoritesine bağımlı olmak istememeleri oluşturmaktadır.

Anne baba bu dönemin psikolojisinden habersiz olarak, egemen olma eğilimi göstermekte, ailede eğitimin yalnızca büyüklerin nüfuzuna dayandığı gözlenmekte, ergenin arkadaş grubuyla anne babasının ayrı fikir ve görüşlere sahip oldukları anlaşılmaktadır.

Gençler ailelerinin tutuculuğundan, özgürlüklerini kısıtlamalarından, çocuk yerine konulmaktan, anlayış ve hoşgörüden uzak olmalarından ve kendilerine söz hakkı tanınmamasından yakınmışlardır. Yine gençlerin başlıca sorunları arasında, anne babalarının yeterli düzeyde öğrenim görmemeleri, karşı cinsten arkadaş istememeleri ve bugünkü yaşamın gereklerine ayak uyduramamaları gelmektedir.

Kuşaklar arası çatışma ve boşlukların ciddi bir durum almaması için gerek devlete, gerekse ergen ve yetişkinlere ayrı ayrı sorumluluklar düşmektedir. Bu sorumluluklar şöyle sıralanabilir:

-Toplumda ekonomik, toplumsal ve kültürel kalkınmanın gerçekleştirilmesi

-Yetişkinlerin ergenlere karşı olan tutum ve davranışlarını düzenlemeleri

Bu amaçla:

-Ergen hiçbir zaman başkalarının önünde eleştirilmemeli, davranışları başkalarınınkiyle karşılaştırılmamalıdır.

-Ergen karşısında yetişkin her zaman tarafsız ve güçlü olmaya çalışmalı, ergenin haklarıyla sorumlulukları arasındaki dengeyi kolaylıkla kurabilmelidir.

-Anne babanın fikirlerine saygı duyma, gencin ne derece göreviyse, onların fikirlerinde tam bir anlaşmaya ulaşmış olmalarını beklemek de hakkıdır.

-Ergen, kültürüne özgü toplumsal değerleri kendi arkadaş grubu içinde yaşayarak öğreneceğinden, anne ve babalar, kendileriyle olan bağların zayıflayacağı endişesiyle arkadaş ilişkilerini engellememelidirler.

-Yetişkinlerin ergenlerle olan eğitim farklılıklarının giderilmesi; bu amaçla yaygın eğitim ve konferanslar yoluyla yetişkinlerin ergenlik dönemi özellikleri, sorunları ve çeşitli konularda bilgi edinmelerinin sağlanması

-Kuşaklar arası diyaloğunun gerçekleştirilmesi, karşılıklı sevgi ve saygı yaklaşımıyla kuşaklar arasındaki diyalog kopukluğunu ortadan kaldırarak iletişimin sağlanması

-Kuşak çatışmasının bir anlamda değer çatışması olması nedeniyle, her iki kuşağın sahip çıkacağı ortak değerlerin yaratılmasına olanak hazırlanması gerekmektedir.

Kısaca, kuşaklar arası çatışmaları ortadan kaldırmak için, yetişkinlerle ergenler arasında dengeli ve düzenli bir iletişim kurarak diyaloğu gerçekleştirmek ve ortak değerler oluşturmak en akılcı çözüm olmaktadır.

 

Gençlerde Davranış Bozuklukları

 

Ruhsal hayatlardaki olumsuzlukların sonuçlarını davranışlarda görmek mümkündür. Her davranış bozukluğu mutlaka bir sebebe dayanmaktadır. Ruh sağlıkları olumsuz olarak etkilenmiş olan gençlerde çeşitli tepkiler görülür. Bu tepkiler genel olarak iki grupta toplanabilir:

-İçe Yönelmiş Uyumsuz Davranışlar

-Dışa Yönelmiş Uyumsuz Davranışlar

 

-İçe Yönelmiş Uyumsuz Davranışlar: Bu tür davranış gösteren gençler, genellikle çok mutsuz, korkutulmuş, sindirilmiş, suçluluk duygusu içinde bir takım baskılara maruz kalmış ve kendilerine güven duygularını yitirmiş, çevrelerindeki insanlarla ve dış dünya ile iletişimleri kopmuştur.

Kimi gençlerde çok fazla çekingenlik, aşağılık duygusu gibi davranışlar görmekteyiz. Kendine güveni az olan gençler için olumlu yanlarının gösterilmesi güven kazanmasında etkili olacaktır. Anne baba ve öğretmenlerin bir çoğu içe kapanık davranışları pek önemsemezler. Sessiz, sakin, uslu ve terbiyeli çocukları model çocuk olarak nitelendirirler. Bu çocukları gerçek duygu ve düşüncelerini göstermeyen çocuklar olarak nitelendirmeliyiz. Bu gençlerin üzerinde daha fazla durmak gerekir. İçe kapanık kişilerdeki başlıca davranışlar; tırnak yeme, tikler, unutkanlık, hayal kurma, anne babaya aşırı bağımlılık, aşırı alınganlık, olmadığı halde sık sık rahatsızlanma gibi davranışları sayabiliriz.

-Dışa Yönelmiş Uyumsuz Davranışlar:

Yalan

Bir ergen sık sık yalana başvuruyorsa ana babasının beklentilerini karşılamakta güçlük çekiyor ya da ceza korkusuyla yalana sığınıyordur.

Gençlere, isteklerini, sıkıntılarını ve endişelerini rahatça dinlemeye ve çözüm yollarını bulmaya hazır olduğunuzu hissettirirseniz, sizinle rahatlıkla konuşurlar ise duygularını gizlemek için yalana başvurmazlar.

Hırsızlık

Psikolojik ve ekonomik doyumsuzluk sonucu ortaya çıkan olumsuz bir davranıştır. Hırsızlık yapan bir çocuğun söylemek istediği bir şey olduğu muhakkaktır. Özel yaşantısından kaynaklanan bir sorun olabilir, bir şeyi eksiktir veya bir şeyin değiştirilmesi gerekiyordur.

Gençler, grup arkadaşlarıyla ‘sırf eğlence olsun’ diye hırsızlık yapabilirler. Genç o anda hayır yapmam diyememiş olabilir.

Çalmaların karşısında anne babaların soğukkanlı davranmaları gerekmektedir. Ağır suçlamalar, evden atmalar, acımasız dayaklar sorunu kötüye götürmekten başka bir işe yaramaz. Hatta dayak yiyen çocuk cezasını çektiğini ve ödeştiğini düşünerek yeni bir çalmaya yönelebilir.

Çocukların ilk çalmalarında anne babaların olduğu gibi okul yöneticilerinin de duyarlı ve bağışlayıcı davranmaları gerekir. İlk çalmaların ağır biçimde cezalandırılmaları çalmaların sürüp gitmesine neden olur.

Saldırganlık

Saldırgan çocuk, ruhsal sorunları nedeniyle yaşıtları ve çevresiyle uyumlu ilişkiler kuramamaktadır. Saldırgan çocuk, temelde güvensiz çocuktur. Çevreden iyi bir davranış beklemediği için ilk tepkisi saldırmak olur. Kendi görmediği hoşgörüyü başkasına gösteremez.

Saldırgan çocuk, doyumsuz ve sevilmediğine inanan çocuktur. Kabadayılık gösterileriyle kendini güçlü olduğuna inandırmaya çalışmaktadır. Anne babanın tutarsız eğitimi çocuğun saldırgan olmasına etkendir.

Saldırgan çocuk, ailedeki dengesizliğe ve olumsuz çevre koşullarına bağlı olarak suça yatkınlık kazanır. Sevgi yetersizliğine, katı cezalar ve sürekli anlayışsızlık da eklenince suça itilme imkanı artar.

Önlem ve Koruma

Huzursuz bir aile ortamı ergenin, evden ve okuldan kaçmasına sebep olacaktır. Anne baba hiç olmazsa gencin yanında tartışmaktan kaçınmalıdır.

Davranış bozukluğu çocuktaki yetersizlik, önemsizlik ve değer duygusu eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle öğretmen, anne baba ona değer verdiğini, önemsediğini fırsatlar oluşturarak gence hissettirmelidir.

Gencin kapasitesinin ve gücünün üstünde başarı beklememeli, elde ettiği sonuçlar olumsuz bile olsa tenkit edilmemeli, yavaş yavaş onu incitmeden daha iyi sonuç elde etmesine yardımcı olunmalıdır.

Genci daha iyi anlayabilmek için arkadaşlarını tanımak gerekir. Gencin arkadaşlarıyla da gençle nasıl iletişim kuruluyorsa öyle iletişim kurulmalı, gence nasıl önem ve değer veriliyorsa arkadaşlarına da aynı şekilde önem verilmelidir.

 

İNTİHAR

Ergenlik yılları diğer hayat dönemlerine oranla intiharın en çok olduğu dönemdir.

Nedenleri: İntiharın en belirgin nedenlerinin başında çocukluktaki sevgi yoksunluğu gelmektedir. Anne babanın ölmesi, ayrılması, aileden ayrılma, karşı cins tarafından reddedilme, grup içinde aşağılanma, onuru ile oynanması ergeni derin bir üzüntüye düşürebilir. Üzüntünün aşırı olması, bireyi çaresizlik içinde bırakması, ergeni ölüme bu acı verici duygulardan kaçmanın bir yolu olarak bakmaya itebilir. Ölümün sıkıntılardan kurtulmanın tek yolu olarak görülmesi ergenlerin intihar etme riskini arttıran çok önemli bir etkendir.

Belirtileri: İntihar öncesinde intihara eğilimi olan bireyler bazı işaretler gösterirler. En belirgin ipucu bireyin canına kastetmeyi düşündüğünü ifade etmesidir. Bir şekilde hayattan bezdiğini intihar etmeyi düşündüğünü ifade eden birey kesinlikle ciddiye alınmalıdır. Daha önce intihara teşebbüs etmiş bir insan da açık bir şekilde intihar riski taşımaktadır.

Ölüm hakkında konuşmalar, ümitsizlik içinde olma, geleceğe yönelik isteklerden ve değer verdiği şeylerden vazgeçme, aile ve arkadaşlarından uzaklaşma, sürekli endişeli ve gergin olma, davranışlarda ani değişiklikler, alkol ve uyuşturucu gibi alışkanlıkları edinme, uykularda bozukluk, kendini değersiz bulma, sürekli bezgin ve mutsuz olmanın yanında hayatı yaşamaya değer bulmama gibi belirtiler intihar eğilimi taşıyanlarda gözlenmektedir.

Alkol ve uyuşturucu kullanma ile bireyler geçici bir güven duygusuna kapılabilirler ancak alkol ve uyuşturucu etkisi ile toplumsal baskılar daha az hissedilir ve gerçek eğilim ve duygular daha kolay ortaya serilir. Bu bakımdan alkol ve uyuşturucu hem intihar eğilimleri açığa çıkarması bakımından tehlikelidir hem de sorunlu olanlar için bir sığınma aracı olarak kullanıldığından sorunlarla baş etme yollarının öğrenilmesini zorlaştırır.

İntihar eden gençler arasında anne ve babası ayrılmış olanların oranının yüksek olduğu, yakın çevrelerinde intihar vakası ile karşılaştıkları ifade edilmektedir.

Önleme: ergenlik intiharlarının önlenmesinde ilk yapılması gereken anne babanın, öğretmenlerin ve ergenlerin eğitilmeleridir. Anne babalara ve öğretmenlere intihar eğilimi olan ergenlerin nasıl tanınacağını ve onlara nasıl yardım edileceğini öğretmek önem taşır. Ergenin intihar ile ilgili düşüncesi aile içinde çeşitli tepkilere neden olabilir. Panikleme, üzülme, kendini suçlama, durumu inkar etme, görmezlikten gelme ve önemsememe gibi. Bu durumda anne babaya durumun ciddiyeti anlatılmalıdır.

Anne baba ve öğretmenler için en önemli başlangıç bu eğilimi taşıyan gençlerle konuşmaktır. Bu konuşmanın onları değerlendirme, yargılama ve benzeri tavırlar taşımadan yapılması, destekleyici, onunla yakın ve sıcak ilişki kurmaya yönelik olması ilk şarttır. Ergen, onu anladığımızı, değer verdiğimizi ve destek olacağımızı hissetmelidir. İntihara teşebbüs edenlerin önemli bir kısmı derdini anlatacak kimse bulamamaktan yakınmıştır. Dertlerini ifade eden ergen kısmi bir rahatlama duyar.

İkinci yol ergenin sorunlarını çözme konusunda geliştirdiği başetme biçimlerini gözlemek ve ona bu konuda yeni stratejiler öğretmektir. Bireyler çocukluklarından beri çevresindeki insanların benzer durumlarda kullandıkları çözüm yollarını taklit eder. Sorunun ağırlığı altında ezilmek, onun çözümsüz olduğunu ve kendisine hiç kimsenin yardım edemeyeceğini düşünmek intiharı düşünenlerin sorunlarına yaklaşımlarında genellikle gözlenen tavır alışlardır. Buna karşılık sorunların önemli bir kısmının zamana ve içinde bulunulan şartların değiştirilmesi ile sorunlara yaklaşımlarının da değişeceğini kabul etmek daha olumlu bir yaklaşımdır. Sorunların üstesinden gelme ile ilgili olumlu bakış açıları öğretme ile kazandırılabilir. Sorunları ve çözümleri konusunda kendisinden daha deneyimli bireylerin değerlendirmeleri bireyin içgörü geliştirmesine yardım eder.

Üçüncü olarak intihar eğilimi olan bireye kaygı ve gerilimi ile başedebilmesi için gevşeme tekniklerini ve kendine güvenini desteklemek için güvenli davranış tekniklerini öğretmek önerilebilir.

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKLAR

 

-Çocuk Psikolojisi, Haluk Yavuzer

-Ergenlik Dönemi, Bekir Onur

-Genç Kız Psikolojisi Ve Cinselliği, Tuncel Altınköprü

-İnsan İlişkileri, Nuran Hortaçsu

 

şişli psikolog,istanbul psikolog, mecidiyeköy psikolok,çocuk psikoterapist ,psikolog, osmanbey psikolog

Uzman Klinik Psikolog Haşim BELTEN

PSİKOHELP

şişli Şubemiz: Fulya Mah. Ortaklar Cad. Mevlüt Pehlivan Sok. Şıpka Apt.  No:4  Daire:11  mecidiyeköy / İstanbul

danışmanlık

Nasıl Daha İyi Kararlar Verebilirsin?(Psikolog önerisi)

Nasıl Daha İyi Kararlar Verebilirsin?(Psikolog önerisi)

Kararlarınızı nasıl veriyorsunuz? Başkalarına erteleyerek? Bilinçli bir şekilde artı ve eksilerini listelemek? Bir maliyet / fayda analizi yapmak?

Başkalarına veya bilinçli tartışmaya ertelemek basit bir karar için iyi olabilir – hangi filmde veya nerede akşam yemeğine gideceğini. Ancak araştırmalar, daha karmaşık kararlar için, sezgilere güvenerek daha iyi olduğumuzu gösterdi . Ap Dijksterhuis ve meslektaşları, Hollanda’daki araştırmada karmaşık kararlar için, örneğin bilinçsiz düşünce süreçlerimiz üzerine çekilen, doğru daireyi, doğru arabayı veya doğru işi seçerken, aslında daha iyi sonuçlar ürettiğini buldu (Dijksterhuis & Nordren, 2006 ). Araştırmacılar bunu “dikkatsiz düşünülmesi” hipotezi olarak adlandırdılar (Dijksterhuis ve diğerleri, 2006).

Fakat sağlam kararlar üretmek için, sezgilerimiz basitçe tahmin etmekten başka bir şey değildir. Dijksterhuis ve meslektaşları, bilinçli olarak farkında olmayabileceğimiz, bilinçsizce erişebildiğimiz, uzun vadeli anılarımızda depolanan geçmiş bilgi ve tecrübelere dayanan bilinçli sezgileri tanımlıyorlardı . Bilinçli düşüncenin yüzeyinin altında, beyinlerimiz o zaman ilişkili dernekleri birbirine bağlar ve içgörü flaşıyla ortaya çıkan sezgisel sonuçlar çıkarır.

Sezgisel bilgeliğimize çizmek , doğru akıl çerçevesinde olmamızı gerektiriyor. Berlin’deki son araştırma, endişelendiğimiz zaman kötü kararlar aldığımızı göstermiştir. Kaygı , sezgisel işlevimizi bozarak beynin karmaşık bilinçaltı ilişkisel sürecini kısa devre yapar (Remmers & Zander, 2018).

Önemli bir karar vermeniz gereken bir dahaki sefere durumunuzu gözden geçirmek için zaman ayırın, sonra mola verin, yürüyüşe çıkın, dinlenin, bilinçli zihninizi işgal etmek için bir şeyler yapın ve beyninizin ilişkisel güçlerinin çalışmasına izin vererek sezgisel üretin İhtiyacınız olan fikirler.

psikolog, istanbul psikolog, psikoterapist, çocuk terapisti, çocuk, aile terapisti, şişli, beşiktaş, meidiyeköy, osmanbey

Grisanzio ve ark., 2018

Yapay Zeka Psikiyatrik Tanı Geliştirebilir mi?(psikolog)

Yapay Zeka Psikiyatrik Tanı Geliştirebilir mi?(psikolog)

Bu yapay zekanın ortağımız olacağına inanıyoruz . Kötüye kullanırsak, bu bir risk olacaktır. Doğru kullanırsak, ortağımız olabilir.

                         – Masayoshi Son

Ne yazık ki, birçok insan için mevcut psikiyatrik ve psikolojik yaklaşımlar yeterli netlik veya rahatlama sağlamamaktadır. Genellikle daha iyi karakterize edilen birçok “geleneksel” fiziksel “hastalığın aksine (yine de pek çoğu anlayışa meydan okumaya meydan okuyor olsa da ), psikiyatrik hastalık, beyindeki muazzam karmaşıklık nedeniyle tıpta meydan okumalar getiriyor ve zihin, tarihsel olarak değerlendirme ve tedavi araçları geliştirmede güçlük çekiyor. Göreceli olarak yakın zamana kadar tanısal kategoriler klinik gözlem ve semptomların ve tedavi yanıtlarının istatistiksel analizine dayanarak kusurlu bir bilim kazandıracaktı. Bu durum yine de önemli ölçüde geçerli olmakla birlikte, 21. yüzyılın başlangıcında, değerlendirme ve hesaplama analizindeki gelişmelerin bir sonucu olarak gelecekteki iyileştirme için umut veren daha güçlü araçların gelişimini görmeye başladık. Sağlıklı yaşam ve hastalıkta beyin işlevini daha iyi anlayarak ve psikoloji ve akılla biyolojik bağlantılar kurarak, beden zihni, fiziksel zihinsel bölünme köprülü olmaktan yavaşlıyor.

Son teknoloji.

Mevcut psikolog psikiyatrik tanıdaki sınırlamalardan birisi, birçok koşulun çakışmasıdır. Kaygı, duygudurum bozuklukları, korku , konsantrasyon ve bellek ile güçlük , enerji seviyesi değişiklikleri ve çeşitli diğer belirtiler birçok tanıda paylaşılıyor. Hastaların en az% 50’sinde birden fazla psikiyatrik tanı alınıyor; bazen tanı koymama ve bazen fiili birlikte görülen durumların bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

Birden fazla sağlayıcıyı ziyaret edenler farklı şekillerde teşhis edilerek karışıklığa, güvenin azalmasına ve iyileşme planlamasının karmaşık hale gelmesine neden olabilir. Endişe ve depresyonun dünya çapında en çok verim kaybı ve yüke neden olduğu göz önüne alındığında, daha doğru zihinsel sağlık modelleri geliştirmek zorunludur (örneğin, Dünya Sağlık Örgütü) ve mevcut tedaviler genellikle hastaların sadece% 30’u için çok etkilidir. Geçerli biyolojik testlerin geliştirilmesi (“biyolojik belirteçler”) için ve daha etkili tedaviler ve tedavi planlarıyla tanı bağlamak için daha doğru teşhis yaklaşımlarına açıkça ihtiyaç duyulmaktadır. Günümüzde mevcut teşhis terminolojisi bugüne kadarki en iyi çabayı temsil etmekle birlikte, psikolojik sağlık konusunda daha iyi bir anlayış elde etmek için yeni yöntemler mevcuttur.

Klinik verilere özgü tutarlı kalıpları aramak için matematiksel araçlar kullanarak psikiyatrik tanıya yaklaşmak, insan önyargılarına (istatistiksel analizlere rağmen) hataya maruz kalan klasik tanı yaklaşımlarına kıyasla avantaj ve daha fazla lehine tanıdık kategorilere tutulma riski vaat etmektedir Doğru yaklaşımlar, İnsanlar değişime direnme eğilimindedir ve yeni olan her zaman daha iyi olmasa da, düşünceli yeni yaklaşımlara açık olmak sağlık bakımını ileri götürür. Makine öğrenme, muazzam veri kümelerine bakmak ve diğer tekniklerden kaçan verilerdeki faydalı kalıpları keşfetmek için güçlü bir araçtır. AI-tipi yaklaşımlar kullanarak araştırmacılar, semptomların, “teşhis kategorileri” ni kesip nasıl “transdiagnostik” perspektifler geliştirdiklerinin tutarlılıklarını görmek için hesaplama gücünden yararlanabilirler. Bu bir dereceye kadar ergenlerle yapılmış olsa da , yetişkin psikopatolojisine makine öğrenimi uygulanmamaktadır.

Yetişkin psikiyatrisine yönelik bir transdiyagnostik yaklaşıma doğru.

Grisanzio ve meslektaşları (2018) yetişkinlerde farklı bozuklukların transdiagnostik özelliklerini tanımlamaya başlamak için, majör depresif bozukluk, TSSB ve panik bozukluğu olan 248 ve psikiyatrik tanı almayan 249 kişi olmak üzere 497 yetişkin ile çeşitli demografik geçmişe sahiplerdi . Çalışmak için bu üç tanıyı seçtiler, çünkü ortak noktalardı ve katılımcılar genellikle DEHB , yaygın anksiyete bozukluğu , obsesif kompulsif bozukluk, distimya ve mevsimsel duygulanım bozukluğu gibi ek tanılar almıştı . Madde kullanım bozukluğu, beyin hasarı ve test prosedürlerini etkileyebilecek diğer koşulları olan katılımcıları dışladılar.

Katılımcıları, Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği, DSM-IV için Yapısal Klinik Görüşme ve diğerleri gibi kabul edilmiş tanı araçlarını kullanarak değerlendirmişlerdir; Anksiyete, stres , benlik saygısı , umutsuzluk ve sayısız diğer semptomları ölçen psikiyatrik semptomların Depresyon, Kaygı ve Stres Ölçeği kullanan öz bildirim ölçeği; bilişsel fonksiyonu değerlendirmek için bir nevrokognitif pil (IntegNeuro) ; Temel beyin aktivitesini değerlendirmek için EEG (elektroensefalografi); ve Tarama için Kısa Risk- Esneklik İndeksini kullanarak günlük işlevsel kapasite .

Veriler öncelikle “ana bileşen analizi” ile ana klinik ölçütlerdeki eğilimleri belirlemek için analiz edilmiş ve ardından insan girdisi gerektirmeyen ancak veri içerisinde bulunan önemli kümeleri bağımsız olarak tanımlayan bir makine-öğrenme yaklaşımı kullanılarak “denetimsiz” bir analiz yapılmıştır. Son olarak, 497 katılımcının ana grubunun test edilmesine ek olarak, sonuçların geçerliliğini doğrulamak için “bağımsız doğrulama örneği” sağlamak amacıyla, 381 erişkinten tamamen farklı bir grup üzerinde aynı önlemleri tekrarladılar. Bulguları, hem birincil test konuları hem de bağımsız doğrulama grubu için geçerliliğini korudu ve sağlam uygulanabilirlik gösterdi.

Temel analizde (“ana bileşen analizi”, klinik verilerin çoğunluğunun (yüzde 71,2) sorumlu olduğunu bulmuşlardır: anhedoni, endişe uyanış ve gerginlik Bu 3 faktör, üç temel tanı kategorisinde klinik semptomları temsil eder ve kontrolsüz makine-öğrenme analizi, normatif hava durumu (sağlıklı kontrol grubu), gerginlik, endişeli uyarılma, genel endişe, anhedonia ve melankoli olmak üzere 6 bağımsız küme ortaya çıkarmıştır: İşte makine öğrenme süreci grafiksel olarak benzemektedir:

Grisanzio ve ark., 2018
Kümelerin türevini gösteren ağaç diyagramı (“dendrogram”).
Grisanzio ve diğerleri, 2018
Birincil faktörlerden makine türemiş kümeler.

Bu kümelerin her biri, farklı klinik tabloları, nörobilişsel belirteçleri, EEG aktivitesini ve fonksiyonel durumunu birleştiren eşsiz parmak iziyle istatistiksel olarak farklı semptom gruplarını temsil eder. Farklı klinik özelliklere sahip olmanın yanı sıra, 6 küme, özellikle farklıydı:

  • Endişeli uyarılma: Zayıf günlük işleyişi, en büyük bilişsel zorluk, özellikle de bilişsel kontrolü bozulmuş.
  • Genel kaygı: Parietal kortekste beta-bant genişliğinde (genellikle daha yüksek beyin aktivitesi ile ilişkili olarak) daha yüksek EEG yanıtları ve bozulmamış günlük fonksiyon.
  • Melankoli: Özellikle sosyal olarak en zayıf günlük fonksiyon.
  • Anhedonia: frontal kortekste daha yüksek beta aktivitesi.
  • Gerilim: Yüksek stres seviyelerine rağmen panolardaki ortalama performans.

Bu 6 küme transdiagnostik olarak konvansiyonel psikiyatrik tanılarla nasıl ilişkilidir? Bu şekil, şu anda kullandığımız teşhislerle kümelerin çakıştığı yerleri göstermektedir:

Grisanzio ve diğerleri, 2018
Kaynak: Grisanzio ve diğerleri, 2018

Psikiyatrik bakımın daha parlak bir geleceği var mı?  

Bu araştırma, yaygın psikiyatrik koşulların altta yatan semptomları veri odaklı bir perspektiften anlamak için yararlı olmakla birlikte, bu erken transdiagnostik çalışmanın yetişkinler üzerindeki etkileri, klinik uygulamada daha da arınmaya kapı açmaktadır. Mevcut tanı kategorileri bulanıktır, birbirleriyle çakışmaktadır ve belirli bir birey için neler olup bittiğinin en iyi resmini tam olarak yakalayamayabilir. Mevcut bulguları daha da doğrulamak ve genişletmek için devam eden araştırmalarla, tedavi planlaması için daha iyi olması gereken zihinsel sağlık değerlendirmesinde daha doğru bir yol gösterebiliriz.

Gelecekteki çalışmalar, ek tanı kategorilerini ve daha ayrıntılı bilgi edinmek için fonksiyonel beyin görüntüleme ve daha doğru teşhis için araçlar gibi değerlendirme araçlarını içerecektir . Hastalık mekanizmaları ve değerlendirme ve tedaviyle ilgili daha geniş bir anlayış ile birleşince , diğerlerinin yanısıra, farmakogenomik test, TMS, yeni ilaçlar ve üçüncü kuşak psikoterapikler gibi daha iyi araçlar görmeye başladık . Sonunda, psikiyatrik hastalıklardan mustarip olan kişilere, değerlendirme, tedavi ve özellikle gelecek nesiller için, önleme açısından rahatlama sağlamak için biyolojik temelli bir sistem geliştirmeyi umuyoruz.

şişli psikolog,istanbul psikolog, mecidiyeköy psikolok,çocuk psikoterapist ,psikolog, osmanbey psikolog

Uzman Klinik Psikolog Haşim BELTEN

PSİKOHELP

şişli Şubemiz: Fulya Mah. Ortaklar Cad. Mevlüt Pehlivan Sok. Şıpka Apt.  No:4  Daire:11  mecidiyeköy / İstanbul

Narsisist veya Psikopat ile Nasıl Anlaşırsınız?(psikolog gözü ile)

Narsisist veya Psikopat ile Nasıl Anlaşırsınız?(psikolog gözü ile)

Sosyal medyada sıkça sorulan soru şudur: Narsisti psikopattan ayıran nedir ? Bu, konuştuğunuz kişiye bağlı olarak farklı görüşlere sahip olan derin bir sorundur.

Narsisistler, tecrübelerime göre, başkalarını devalüasyon pahasına aşırı değer biçme temel özelliklerine dikkat çekiyorlar. Kendilerini özel, ayrıcalıklı, haklı ve kusurlardan yoksun olarak düşünüyorlar-başka bir deyişle, başkalarına hiçbir şeyden vazgeçmeden bol bol huzur veriyorlar. Onların zihninde, onlar her zaman haklıdır ve kurallar onlar için gerçekten geçerli değildir. Hataları kabul etme ve sorumluluk alma becerisine sahip değildirler. İşler yürürse, onlara teşekkür ederim. İşler başarısız olursa, başkalarının suçudur.

En önemlisi, narsisistler ( Tehlikeli Kişiliklerde tanımlanan kriterleri karşılayan ve Rodale 2014’te toplananlar gibi ), başkalarını eşit olarak görmeye başlayamazlar. Böylece, başkalarını yere indiriyorlar (iş arkadaşları, astları, aile üyeleri), isteklerini eziyor, eleştiriyor veya onlara kayıtsız şartsız, küçümüyor ya da hor görüyorlar. Eğer meydan okudular, öfke ile değil öfke ile tepki göstereceklerdir . Stuart C. Yudofsky, ” Ölümcül Hatalarda : Kişilik ve Karakter Bozukluğu Olan İnsanlarla Zarar Verici İlişkilerde Gezinmek” adlı kitabın yazarlarına göre , gerçek empati veya anlayıştan yoksun oldukları gibi, her bakımdan kendilerini mükemmel olarak görüyorlar. , “Ağır karakter kusurlu.

İşte narsisistlerin kendilerini nasıl gördükleri hakkında bir hatırlatma. Bu özellikler, küstahlıkları ve haughtiness nefes kesen gibi görünebilir – ama o nergisist tanımlayan özellikleri şunlardır:

1. Ben kendimi seviyorum ve senin de yaptığını biliyorum; Aslında herkes yapar-bunu yapmayan birini hayal edemiyorum.

2. Özür dilemene gerek yok. Bununla birlikte, ne yaparsam yapayım ne de söylersem de beni anlamalı, kabul etmeli ve hoşgörüyorsun.

3. Bu dünyada az sayıda eşim var ve bugüne kadar bir tanesine rastlamadım. Ben en iyisiyim (yönetici, işadamı, sevgilisi, öğrenci vs …).

4. Çoğu insan ölmez. Beni yönetmek zorunda kalmazsam, başkaları da pis kılacaktı.

5. Kurallara ve yükümlülüklere sahip olduğunuz için teşekkür ederim, ancak bunlar çoğunlukla sizin için geçerlidir, çünkü onlara uyma vakti veya eğilimi yoktur. Ayrıca, kurallar ortalama bir kişi içindir ve ben ortalamanın çok üzerindeyim.

6. Umarım ben olduğum her şeyi ve sizin için elde ettiğim her şeyi takdir edersiniz – çünkü harika ve kusursuzum.

7. Eşit olabilmeyi isterdim, fakat biz olmayacağız ve olmayacak. Odadaki en zeki kişiyim ve okulda, işyerinde, ebeveyn olarak ne kadar iyi yaptığımı unapologik bir frekansla hatırlatacağım ve minnettar olmalısınız.

8. Kibirli ve mağrur görünebilirim ve bu benim için sorun olmaz – sadece sizin gibi görünmek istemiyorum.

9. Ben ne yaparsam yapayım, herzaman bana sadık kalmanızı rica ederim; Ancak, sana herhangi bir şekilde sadık kalmamı bekleme.

10. Sizi eleştireceğim ve senden bunu kabul etmenizi bekliyorum, ancak beni özellikle de kamuoyunda eleştiriyorsanız, öfke ile yanınızdan geleceğim. Bir şey daha var: Asla unutmayacağım ya da affedemeyeceğim ve sana bir şekilde geri ödeyeceğim-çünkü ben bir “yara toplayıcıyım”.

11. Elde ettiğim şeyle ve söyleyeceklerimle ilgilenmenizi bekliyorum. Öte yandan, sizinle veya elde ettiğiniz şeyle hiç ilgilenmiyorum, bu nedenle hayatınız hakkında çok fazla merak veya ilgi beklemeyin. Sadece umurumda değil

12. Ben manipüle edici değilim; Başkalarını ne kadar rahatsız etse de, onları nasıl hissettirdiğine bakılmaksızın, yoluma devam etmeyi seviyorum. Aslında diğerlerinin zayıflar için duygular nasıl hissettiği umurumda değil.

13. Yaptığımız en küçük şey için bile her zaman şükran bekliyorum . Senin için, istediğim gibi yapmanı bekliyorum.

14. Sadece en iyi insanlarla ilişkiye giriyorum ve açıkçası, arkadaşlarınızın çoğu ölçmüyor.

15. Dediğim ve itaat ettiğiniz şeyi yaparsanız, işler daha iyi olur.

Tahmin edebileceğiniz gibi, narsisist, biriyle yaşamak, çalışmak veya bir kişi tarafından yönetilirse almak için oldukça hap vardır. Ama sözümü tutma. Bir narsisatçı tarafından mağdur edilen herkesle konuşun. Aşağılama ve ilgisizlik konusunda lisansüstü düzeyde bir ders .

Başka Bir İsimle Psikopat – Yırtıcıyı

Şimdi psikopatıza geliyoruz. Robert Hare (psikopatlarda dünyadaki en iyi uzman), kriminologlar ve zihinsel sağlık uzmanları arasında çok az bir anlaşma olduğu için tanımlar ve terimlerin biraz zorlaştığı yer burasıdır . DSM-V (Zihinsel Bozuklukların Teşhis ve İstatistiksel El Kitabı, 5. gözden geçirme) ve Dünya Sağlık Örgütü’nün ICD-10 (Uluslararası Hastalık İstatistik Sınıflaması-10’uncı basımı) kendilerini eğitmek isteyen ortalama bir kişi için, Açıkçası hiçbir alışkanlık, başkalarına fiziksel, zihinsel, duygusal, psikolojik veya mali açıdan pişmanlık duymadan yaşamak suretiyle yaşayan bu bireyleri anlama yol haritası değildir.

Ben yazarken neden budur Tehlikeli Kişilikler Toni Sciarra Poynter, ben dönem avcı kullanmak yerine seçerek terimi psikopat imtina etmiştir. Ortalama bir kişi için, bu terimin, sosyopat , psikopat, alışkanlıkla suçlu ya da anti-sosyal kişilik gibi az anlaşmaya varılan terimlerin hepsinden daha kolay anlaşıldığını hissettim . Hedef, kamuoyunu güvence altına almaksa ve bu kesinlikle benimse – insanların anlayabileceği ve kullanabileceği bir terim için çok daha iyidir.

Otuz beş yıldan fazla toplumsal yağmursuzluk kurbanlarıyla konuşurken ve çeşitli kitaplar için araştırma yaparken, mağdurların boğazına bıçak tutan veya hayatlarını tasarruf eden kişinin bir psikopat veya bir psikopat olup olmadığı umurumda bile değildi. bir sociopath. Dikkat ettikleri tek şey, bu kişilerin neye benzediğini tanımak, böylece onlardan uzak durabilmeleri veya onlarla etkili bir şekilde baş edebilmeleri.

Ne yazık ki, yırtıcılar her zaman bizimle, bir biçimde ya da başka bir yerde olmuştur ve birçok şey çağrılmıştır. İncil’de “kötülük” ile uğraşan altı yüzü aşkın kayıt var. Geçmişte ya da şimdiki zaman, insanlar kötülükten ya da kötülük yapmış birinden bahsederken, genel olarak onun hakkında konuştıkları toplumsal yırtıcılıktır. Başkalarını vicdan azınlığına maruz bırakmak Cain’i, bugünkü herhangi bir üniversitede çekilen seri tecavüzcüsü gibi, Genesis kitabında tanımlıyor.

Toplumsal yırtıcılar başkalarından yararlanarak yaşarlar. Toplumun her düzeyinden her çeşit, şekil ve formda gelirler. Bazıları sokaklarda kanunsuzca yaşıyor, insanlara saldırıyor ya da daha kötü. Başkalarının, kargaşayı işledikleri saygın işler vardır. Kendilerini kurallar ya da yasalar tarafından engellenmemiş olarak görüyorlar. Ahlak ve ahlak, onlara sadece kelimelerdir. Başkaları için çok az veya hiç ilgi duymuyorlar ve bir kez daha sömürülebilir zayıf yönleri veya doğru fırsatı bulma fırsatından yararlanacaklardır. Ne kadar güvenli olursanız olun, sosyal yırtıcılar zayıf düşer ve bulunduğunuz her güvenlik mekanizması etrafında dolaşırlar. İçgüdüsel olma veya topluma zarar verme konusundaki özgürlükleri yetersizdirler ve oldukça insan haklarını ihlal ediyorlar.

Yırtıcıların ortak noktası, başkalarının kutsallığı için büyük bir ihmaldir. Onlara göre, en önemli öncelik, daha yüksek bir sosyal standarda göre yaşamak değil, yakalanmamaktır. Bu dünyadaki Ted Bundys, Bernard Madoffs ve Jerry Sanduskys alçak gönüllülükten etkilenmezler. İnsan hayatları kendi seçtikleri yoldan kurtulacak şeylerdir ve yaptıklarıyla ilgili hiçbir pişmanlıkları yoktur. Evet, kötüdürler, fakat daha spesifik olarak yırtıcıdırlar ve bu nedenle, yararlanacak bir insana ihtiyaçları vardır. Makul, çekingen, aldatmacacı, yalancı, ahlaka aykırı, soğuk, yozlaşmış, kötülüğü bozan, alçak gönülsüz, çirkin, kötülük ve gülünç – bunlar öyle. Başkalarını kullanmanın yaşamındaki en değerli hedefi narsisistten farklıdır.

Yırtıcılara konuşurken yüzyılın çeyreği boyunca, sahip olduğum gibi, bir şeyler öğrenir. İşte onlardan kendileri, yaşamı ve mağdurları hakkında nasıl hissettiklerini anlatan bazı ürkütücü gözler. Tetikleyici bir uyarıya ihtiyacınız varsa, bu ortaçağda büyük bir trebuchet tetik uyarısıdır.

Yırtıcı Nasıl Düşünür?

  1. İnsan hakları hakkında daha az ilgilenebilirim – haklarıma ne oldu? Önce benimle ilgilenmeliyim.
  2. Yasalar ve kurallar kırılmak içindir – her zaman bir kısayol vardır – kuralların etrafında daima bir yol vardır.
  3. Çoğu kişi kandırır – geleceğini görmeliydiler. Kendilerini savunamıyorlarsa ona yardım edemem.
  4. Kadınlar, olduğu gibi davranılmayı hak ediyor – nasıl giyinip bizi yönlendirdiklerini görün. Bize yaptıklarını bilmediklerini mi düşünüyorsun?
  5. Hile? Herkes yapıyor; Herkes kendi içindesiniz. Ben bankadan ziyade hile değilim.
  6. Peki yalan söylersem ne zarar veririm? Herkes yalan söyler. Her neyse, yapmam gerekiyordu.
  7. Kanunlar ve kurallar kırılmış demektir – yine de aptal kurallardır. Hüner yakalanmamaktır.
  8. Birisi acı çekiyorsa benim için endişelenmeyin – onlar orada olmamalıydı – onların kötü şansıydı. Kazalar her zaman oluyor, bu farklı değildi.
  9. Neden yaptığımı bilmiyorum. Sadece yapmaktan hoşlanıyordum.
  10. Herkes gibi duygular hissetmiyorum. Sadece yapmam. Anlamıyorum. Ben her gün aynı şeyi hissediyorum.
  11. Evet, rap raporumuz var. Tüm hayatım boyunca hapisteydim ve hapse girmiştim -ama bu benim kimim değil – polisler hep beni üzerime çekiyor.
  12. Hayatını için yalvardı ama o anda hiçbir şey ifade etmiyordu – onun üzerinde kontrolüm vardı ve iyi hissettim.
  13. O hayır demeye devam etti, ama duramadım. Durmak istemedim.
  14. Benimle tartışmaya devam etti, ben de ona yumruk attım ve bu onun şikayetini durdurdu. Problem ne? Diye sordu. Beni itmekten daha iyi biliyordu.
  15. Tüm yatırımlar risklidir – bir şekilde onlar da açgözlülük için suçlanıyorlar. Onların benimle yatırım yapmalarını sağlayan açgözlülüğü.

Derin bir nefes al. Bu kişilerin ne kadar kayıtsız ve kayıtsız olduğunu not ettiniz mi? Robert Hare, Vicdan Olmayan Kitabında çok iyi bir yere dikkat çektiği gibi, aslında hiçbir vicdana sahip değiller Onlar istedikleri gibi yapıyorlar ve yaptıkları her şeyi mantıklı hale getiriyorlar. Çoğu durumda değişmezler ve terapiye iyi yanıt vermezler . Sana ya da yılanın geçmekte olan bir kemirgen için sahip olduğu kadar çok endişe duyduğuna göre tuttuğun ya da değer verdiğin bir şey var.

Gelen Tehlikeli Kişilikleri , biz yırtıcı gelen narsist ayırt iki yüz * özgü özellikleri üzerinde numaralandırılmış ve gerçekten bu iki kişilik türlerini ayırt etmek istiyorsanız o yakından incelenmelidir. Bununla birlikte, karakterin kusurlu insanlarına baktığım şeylerden biri şudur: Bunlar sonra ne var? Tanıma ve övgü istiyor musunuz? Yoksa senden bir şey isterler mi? Öyleyse ne olmuş?

Bir başka ayırıcı ise, narsisistler şeyleri halka açma eğilimi gösterir; halka duyurma ve tanıma önem verirler ve kibirli, övücü bir kitleyi severler. Bunun aksine, sosyal yırtıcı, çoğunlukla gizli çalışmayı ve izolasyonu tercih etmektedir. Sizi yalıtmak için gösterilen çaba, TEHLİKE diyen kırmızı bir bayrak olmalıdır!

Bu bireyler sizi ailenizden ve arkadaşlarınızdan ayırmak ya da sizi kamusal görüşten uzaklaştırmak istiyor. Tecrit edilerek yaptıkları işi yapabilirler. Zihninizi veya duygularınızı (bir kült gibi) kontrol etmeye çalışabilirler veya daha kötüsü, sizi vücudunuzu kontrol edebilecekleri bir yerde veya durumda istiyorlar. Böylece, park edilmiş vanlar arasında sizi köşeye sıkıştırabilir, sizi arabaya sokmaya çalışabilir ya da otel odasına ya da bir eve yolunuzdan çıkabilir; nerede olursa olsun, sizinle yalnız yola çıkabilirler. Alternatif olarak, conman / swindler paranızı kimseye söylemeden onlarla birlikte yatırım yapmanızı isteyebilir; başkalarından görüşlerini istemekten sizi alıkoyuyorlar; Zamanın bir faktör olduğu acil durumlar yaratır ya da ne yaptığınızı düşünmemek veya bir telefon görüşmesi yapmak için başka bir mazeret oluştururlar.

Bu arada, bir insanın hem habis narsisist hem de sosyal avcı olamayacağına dair hiçbir şey yoktur. Tarih, harekete geçtiklerinde saf sefalet getiren bu kişilerle doludur. Yeni başlayanlar için, Jonestown’un Jim Jones’una Guyana’daki ve Charles Manson’daki bir bakalım. Ama bu farklı bir gündür.

Tahmin edebileceğiniz gibi, narsist ile keşfedilmeyi gerektiren sözde psikopat arasında pek çok farklılık var – bu benim bakış açımdan kısa bir görüşme. Çok ilginizi çekiyorsa, ikisi arasındaki farkları incelemenize yardımcı olabilecek birçok kitap var.

Yaşamınızdaki bir noktada, ya bir narsisist ya da bir sosyal yırtıcı ile birlikte çalışacağınız, birlikte çalışacağınız, çalışacağınız ya da yöneteceğiniz konusunda sizi uyaracağım. Bu bireyleri, davranışlarının sonucu olarak ne oldukları konusunda hızlı tanımlarsanız, mağdur edilmemenizi önleme şansınız o kadar yüksek olur. Son olarak, yıllar boyu yüzlerce mağdurla konuştuktan sonra, burada tekrarlamayı gerektiriyor ve bu, “İşkence görmek ya da mağdur olmak için hiç bir sosyal yükümlülüğün yok”. Güvenli kalın.

 

şişli psikolog,istanbul psikolog, mecidiyeköy psikolok,çocuk psikoterapist ,psikolog, osmanbey psikolog

 

PSİKOHELP

şişli Şubemiz: Fulya Mah. Ortaklar Cad. Mevlüt Pehlivan Sok. Şıpka Apt.  No:4  Daire:11  mecidiyeköy / İstanbul

Hak Sahibi İnsanlar Neden Başkalarının İzlediği Kuralları Göz ardı edecekler?(psikolog anlayışı ile)

Hak Sahibi İnsanlar Neden Başkalarının İzlediği Kuralları Göz ardı ederler?(psikolog anlayışı ile)

 

Şimdi bu ilginç – özellikle günümüz kültürünün içinde: Yeni bir araştırma, kendilerini özel ya da başkalarının olmadığı bir biçimde gören bazı insanların sıradan talimatları ya da her zamanki “şeylerin emrini” dikkate almadığını, diğerlerinin çoğu kabul ve takip edecektir. Bu konuyu araştıran araştırmacılar, alttaki sebebin dünyanın nasıl onlar için çalışması gerektiğine ilişkin narsistik bir bakış açısı olduğunu bulmuşlardır  .

Özünde, Cornell ve Harvard Tıp Fakültesi’nden yapılan bu ortak inceleme , yetki sahibi olma konusunda daha fazla kişinin, talimatları daha az yetkili olmayan insanlara göre daha az zorladığını buldu. Çünkü talimatları onlara “haksız” dayatma olarak görüyorlardı. Başkalarının kurallarına “teslim” etmek yerine bir şeyler kaybedeceklerdir.

Bu, bu insanlarla yaptığınız kişisel deneyimlerinizden ya da siyasi kültürünü gözlemleyerek sonuçlandırabileceğiniz şeylerden tanıdık geliyorsa, bu şaşırtıcı değildir. Kısa bir süre önce John McCain’in Senato’da yaptığı konuşmada, meslektaşlarını “normal sipariş” e uymaya çağırmak çok dikkat gösterdi, ancak nihayetinde bunu yapmadılar. Hepsi “adalet” tanımına göre hareket etmek için katıldı.

Bu çalışmada, Emily Zitek ve Alexander Jordan özetinde , daha önceki araştırmalarda “insanlara – teknik açıdan daha yüksek bir yetki alanı olan – kişilere” sahip oldukları tercih ve kaynakları hak ettiğine inanma ihtimalinin yüksek olduğunu belirtti. Ayrıca sosyal açıdan kabul edilebilir veya yararlı olan şeylerden daha az endişe duyuyorlar.

Yeni çalışmanın amacı, bunun nedenlerini araştırmaktı. Zitek ve Ürdün ilk olarak bir kelime araması sırasında talimatları izlemekten kaçınma ihtimali yüksek olanları tespit etti. “Yetkili kişilik ” ölçütlerine göre yüksek puan alan kişilerin talimatları yerine getirme olasılığının düşük olduğunu belirledikten sonra, hak sahibi bireylerin neden bencillik, kontrol veya ceza talimatlarını görmezden geldiğini anlamaya çalışmak için bir dizi senaryo hazırladılar . Ancak bunların hiçbiri sonuçlarını etkilemedi. Hak sahibi insanlar hâlâ talimatlara uymazlar. Araştırmacılara, bireylerin talimatları izlemesi için yetki verilmesinin çok zor olduğunu şaşırdı.

Ancak şaşırtıcı olmamalı: Psikoterapiden ve genel psikolojik gözlemden biliyoruz ki , özellikle de davranışlarında bir yetki hissi ile işaretlenmiş, narsisistik bir kişilik özelliklerini gösteren insanlar genellikle böyle davranırlar.

Ancak araştırmacılar bunu beklemiyordu. Zitek , “İnsanlara insanlara kesinlikle cezalandırılacağını söylediğimizde herkesin talimatları izleyeceğini düşündük, ancak hak sahibi kişiler hala talimatları daha az kişiden daha az alıyorlardı ” dedi.

Deneyler algılanan “adalet” meselesine dönüştüğünde, kaynağa daha fazla varmışlardı: Yazarlar yazıyor: “Hak sahibi insanlar haksız yere kabul etmektense kendilerini kaybetmek istemeleri nedeniyle talimatları izlememişlerdi” yazıyordu.

Zitek, “talimatları takip etme hakkına sahip insanları bulmaya ihtiyaç duyan (herkes için) bir meydan okuma, onları daha adil veya meşru kılmak için talimatları nasıl çerçeveleyeceğini düşünmektir” diye belirtiyor.

Ancak bununla iyi şanslar – yoksa, “adalet” kavramını, hak sahibi kişinin kendisine “adil” olarak tanımladığı her şeyi kabul etmedikçe tanımladığı sürece.

şişli psikolog,istanbul psikolog, mecidiyeköy psikolok,çocuk psikoterapist ,psikolog, osmanbey psikolog

PSİKOHELP

şişli Şubemiz: Fulya Mah. Ortaklar Cad. Mevlüt Pehlivan Sok. Şıpka Apt.  No:4  Daire:11  mecidiyeköy / İstanbul